Türkiye sorunlarını kronikleştirmede oldukça marifetli. Türkiye’nin müktedirleri hangi soruna el atsalar, yeni sorunlara kapı açıyorlar. Bunlardan biride medyanın ‘taş atan çocuklar’ olarak adlandırdığı, Terörle Mücadele Kanunu mağduru çoçukların durumu. İnsan hakları kuruluşlarının verilerine göre dört bin çocuk, ulusalarası hukuka ve anayasaya aykırı bir biçimde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri yerine kurulan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri’nde yargılanıyorlar. Bu çocukları neredeyse hepsi hakkında, yaşlarının bir kaç katı ceza isteniyor.
AB ile müzakere kapsamında 2004 yılında, Türk Ceza Kanunu’nda ve Terörle Mücadele Kanunu’nda yapılan değişikliklerle Türkiye cezaevleri, bir anda çocuklarla doldu. Dört bin çocuk, okulunda, ailesinden ve toplumsal yaşamdan koparıldı ve gelecekleri karartıldı.
Bu soruna dikkat çekmek ve çocukların, çocuk olmaktan kaynaklanan evrensel haklarına kavuşmalarını sağlamak için iki yıl önce oluşturulan Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları(ÇİAÇ) isimli, yurttaş girişimi son yılların en başarılı çalışması yürüttü. Girişimin çabalarının ürünü olarak Meclis Temmuz’da, bu konuda yeni düzenleme yaptı.
Kamuoyunda bu değişiklikle, çocukların serbest kalacağına dair güçlü bir beklenti oluştu ve büyük bir umut doğdu. Yasanın hazırlanmasında ve çıkarılmasında önemli katkısı olan ÇİAÇ üyeleri arasında, yasanın içeriğiyle ilgili ciddi tartışmalar oldu. Herkesin üzerinde anlaştığı nokta yasanın yetersizliğiydi. Bazı girişim üyeleri, yetersizliğine rağmen önemli sonuçlar doğuracak bir düzenleme olduğunu düşüncesindeydiler.
Ancak bu güne kadar cezaevinde bulunan çucuklardan sadece yüzü tahliye edildi. Gerisinin durumu ise belirsizliğini koruyor. Hukukcular, ÇİAÇ ve bölge baroları, yasanın uygulanmasının hakimlerin taktir ve yorumuna bırakılmasının sakıncalarına dikkat çekmişlerdi. Nitekim bu gün, bu durum çocukların ezici çoğunun tahliye olamaması sonucu doğurdu.
Bu hafta başında BDP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, Meclis’e Adalet Bakanın yanıtlanması istemiyle verdiği soru önergesinde TMK’da yapılan değişikliklere rağmen neden çocukların halen cezaevlerinde tutulduklarını ve özellikle bölge illerinden kısmide olsa çocuklar serbest bırakılırken, batıdaki cezaevlerinde bulunan çocukların hiçbiri neden serbest bırakılmadığı sormuştur.
Yasanın çıkmasıyla toplumda yaşanan sevinç yarıda kaldı. Anaların, babaların gözleri açılacak cezaevi kapılarında. Tutuklu çocuklar, kulaklarını koğuşun mazgallarının sesine dikmiş durumdalar. Çocukların içerde gecen her günleri, toplumda umutsuzluğun, güvensizliğin ve karamsarlığın daha fazla artmasın yol açıyor.
Avukatların ve insan hakları kuruluşların aktadığına göre, TMK mağduru çocuklar, şimdi TCK mağduru olarak cezaevlerine tutuluyorlar, aynı mahkemede yargılanıyorlar.
Uluslararası sözleşmeler, çocukların, yetişkinlerle aynı mahkemelerde ve aynı yasalarla yargılamayacağını emrediyor. Hükümet bunları önemsemiyor. Yargı adaletsizliğinde ısara ediyor.
Uzun lafın kısası, TMK kaldırmadan ve TCK’da gerekli değişikliği yapmadan sorunun çözülemeyeceği ortaya çıkmıştır. Hükümet referandumla meşkul. Bir anlamda bu saatten sonra bu konu etrafında referanduma tahvil edeceği çok fazla bir şey yok. Kendisi küçük, ama kapsamı büyük bu sorun hükümetin demokratikleşme, uluslararası evrensel hukuku uygulama konusunda ne derece içten ve istekli olduğuna gösteriyor.
Ancak yapılan yasal düzenleme nedeniyle hükümete teşekkür eden, Osman Can, Lale Mahsun, Mehmet Uçum’un ve bir çok köşe yazarının hükümete söylemesi gerek bir çift sözleri olsa gerek. Yasanın yetersizliğini yüksek sesle dillendiren başta bölge barolarına ve ÇİAÇ yönelik açımasız suçlamada bulunanların kabatlerini gidermek için bir adım öne çıkmaları gerekiyor. TMK mağduru Çocuklar, ‘yetişkenlerin sorunlarına’ kurban edilmemesine izin vermeyelim. Bir gece de olsa yasatığa başımıızı koyduğumuzda çocuklarını bekleyen anaların, babaları ve o çocukların yerine kendimizi koyalım.
20 Agustos 2010