Balyoz Darbe Planı kapsamında, hafta başında başlatılan operasyon yeniden bazı tartışmaları alevlendirdi.
Her şeyden önce yedi yıl önce yapılan planın neden şimdi gündeme getirildi sorusu soruluyor. Evet, bu sorunun yanıtını aramak önemlidir. Ancak bu soruyla darbe operasyonunun önemini ve anlamını zayıflatmaya çalışmak nafile bir çaba oluyor.
AK Parti’nin, bin bir hesap yaparak, operasyon düğmesine yedi yıl sonra basmış olması darbe girişimini suç olmaktan çıkarmaz. Gecikmiş olması darbe heveslilerinin affa uğraması sonucu doğurmaz.
12 Mart, 12 Eylül darbelerinin mağdurlarının, 28 Şubat postmodern darbesinin gadrine uğramış solun, seçimle gelmiş AK Parti hükümetinin darbeyle uzaklaştırma girişiminin hesabının sorulmasına destek vermesinden daha doğal bir şey olamaz.
Geç de olsa demokratik siyasal yaşamda taşların yerine oturması sonucunu doğuracak bir girişime sırt çeviren sol, pusulasını kaybetmiş sol olabilir.
Keza 12 Eylül Darbesi’nin başını Cumhurbaşkanı Köşkü’nde ağırlayanların, darbecilerden hiçbir biçimde hesap soramaz yanılgısına kapılarak, 49 askerin (birçoğu emekli de olsa) gözaltına alınmasının, sorgulanmasının ve bir kısmının dahi olsa tutuklanmasının toplumsal yaşamda yarattığı değişimi görememek de başka bir sorundur.
Yedi yıl öncesinin defterini açan AK Parti, 27 Nisan e-muhtırasını yazdığını açıklayan Yaşar Büyükanıt’tan neden hesap sormuyor sorusu ise en anlamlı sorudur. Bu sorunun yanıtı AK Parti’nin hükümet etme biçimini daha net açığa kavuşturabilir.
Erdoğan, Büyükanıt ile Dolmabahçe’de yaptığı mutabakat üzerine Kürt savaşına yeniden hız ve biçim vermekle kalmadı aynı zamanda askerin kontrolü ve mutabakatı altında hükümet etme konusunda anlaşma sağladı.
Yaşar Büyükanıt’ı koruyan bu görüşme ve mutabakat olsa gerek.
Ancak Balyoz Darbe Planı’nın soruşturulması, ister istemez 27 Nisan e-muhtırasının kapısına dayanmaya yol açacaktır. Bu da sözünü ettiğim Büyükanıt-Erdoğan mutabakatının açığa çıkmasına yol açacaktır.
İşte dananın kuyruğunun koptuğu an o andır. Bundan ne AK Parti, ne de asker pek hoşlanmayacaktır. Ancak iş işten geçmiş olacak. Bir kez bu yola girilmiş olacaktır.
Bu bakımdan bugün solun, Balyoz Darbe Planı hazırlayanlara karşı başlatılan soruşturma konusunda ‘oyun oynamak istemeyen gelinler gibi yerim dar tutumuna girmesi’ sola çok şey kaybettirecektir.
Anlamı kendinden menkul sorular peşinde solu bitap düşürmesine izin vermemek gerek.
Bu nedenle BDP Eşbaşkanı Sayın Selahattin Demirtaş’ın partisinin düzenlediği ’28 Şubat’ın 13. yılında Askeri Vesayet ve Laiklik’ konferansında ifade ettiği gibi, bir haftadır yürütülen soruşturmanın doğal sonuçlarına ulaşmasını sağlayacak bir tutum takınılmalıdır.
Hem AK Parti’nin, hem de solun, bizzat kendinse karşı operasyon yapılan bir partinin eşbaşkanının bu tutumundan çıkarması gereken önemli sonuçlar var. Sayın Demirtaş, fotoğrafın bütününe bakmanın gereğine ve zaruretine işaret etmiş, küçük hesapların anlamsızlığını gözler önüne bir kez daha sermiştir.
AK Parti, bundan doğru sonuç çıkarabilme becerisi gösterirse darbe soruşturmasının doğal sonuçlarına ulaşmasının önünü açabilir. Dahası da Ankara’da yaşanan krizi daha az zayiatla atlatabilir.
Sol ise değişen toplumsal ve siyasal yaşamda kendine etkin, kalıcı ve demokratik bir yer edinebilir.
Bunu ‘bu pisliği devrim temizler’ yaklaşımıyla değil, darbe karşıtı mücadeleye AK Parti politikalarına karşı direnen TEKEL işçilerinin mücadelesini buluşturabildiği ölçüde başaracak ve güçlü kılacaktır. Darbe karşıtı mücadelenin yerli yerine oturtulması, her türlü melanete karşı etkin mücadelenin önünü açacaktır.
Aksi durumda ise, bu operasyondan sonra yine statükocular, darbe heveslileri üste çıkabilirler.
Böylesine gerilimli süreçte, gösterilecek ikircikli ve tereddütlü davranış kaybettirir, cesaretli davranış ise kazandırır.
26 Şubat 2010