PKK’nin çatışmasızlık kararını 15 Temmuz 2009 tarihine kadar tek taraflı olarak uzatmasının hemen ertesinde, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, ABD’de yaptığı açıklamayla Kürt sorununda yeni bir şey olmadığını itiraf etti. Başbuğ, ABD’de savaşa ve bildik politikalara devam etmek istediklerini ve bunda kararlı olduklarının mesajını verdi.
Aynı gün PKK’nin önder kadrolarından Cemil Bayık da, Kandil’de ‘taraflar için silahlı mücadelenin sonuna gelindiğini, siyasal çözümün kaçınılmaz olduğunu ve silahlara veda etmenin zamanının geldiğini’ açıkladı.
Başbuğ’un, konuşmasındaki sorunlardan biri de, ülkedeki ve Bölge’deki gelişmelere gözlerini kapatması ve Kürt mücadelesinin geldiği aşamayı anlayamamasıdır. Bu nedenle eski politikalarda ısrar etmesi sadece AKP çevresinde çözüm isteyenleri ürkütmeye yarayabilir. Kürt savaşında daha fazla insanımızı yitirmemiz sonucunu doğurabilir. Bitmiş savaşta ısrar edilmesinin ötesinde bir anlamı ve sonucu olamaz.
Savaşta daha fazla ısrar etmek ise, Kürt sorununda daha fazla bataklığa saplanma tehlikesini görmemek veya görmemezlikten gelmektir.
Bu nedenle savaşın sonuna gelindiğinde, siyasal çözümde ısrar etmek geleceğin kazanılmasına doğru yelken açmaktır.
Cumhurbaşkan’ın ‘iyi şeyler olacak’ mealindeki açıklamasından sonra, Türkiye’de gelişmeye başlayan çözüm sürecinden, her kim geri çevirmeye yeltenirse, hiç kuşkusuz, Kürt sorunu gibi devasa bir sorunun vebali altında kalır. Sonunda da hem bölgesel hem de küresel boyutta ağır bedeller ödenmesinin faili olur.
Siyasal çözümün gelip kapıya dayandığı toplumsal konjonktürde, çözümün adını koyma görev ve sorumluluğu, siyasal iradenindir. AKP hükümetinin ısrarla bundan kaçınması karşısında ise demokratik çözümden yana aydınlara, sivil toplum örgütlerine, emek örgütlerine ve siyasal güçlere düşen sorumluluk, siyasal iradeyi buna zorlamaktır. Bu aynı zamanda bu güçlerin çözümün öznesi olmaları anlamına gelmektedir.
Türkiye Barış Meclisi, tam da böylesi bir değerlendirmeden hareketle, 6 Haziran 2009 Cumartesi günü İstanbul’da Bilgi Üniversitesi’nin Dolapdere yerleşkesinde ‘Çözüm İçin Diyalog Konferansı’ düzenliyor.
Barış sürecinin geliştirilmesinde sorunun aktörleri arasındaki diyaloğun sahip olduğu önem nedeniyle, bunun sağlanması için yapılması gerekenlerin tartışılacağı bir konferans olacak. Diyalog için sahip olunan olanaklar ve çözümün aktörlerinin kimler olduğunun konuşulması murat edilen konferansta, aynı zamanda 5 yıldır sürdürdüğümüz barış çalışması programının somut ve aktüel görevleri daha da netleşecektir.
Bu açıdan konferansta Kürt sorununun anlamı üzerine uzun uzadıya tahlillerden çok, PKK tarafından 15 Temmuz 2009 tarihine kadar uzatılan çatışmasızlık kararının kalıcı hale gelmesi için siyasal iradenin ve çözümün bütün aktörlerinin atması gereken öncelikli adımları tartışmak ve belirlemek konferansı anlamlı kılacaktır.
Artık, tekrarlanarak insanlarda bıkkınlık yaratan panel, konferans türünden toplantıların ötesine geçilmesinin bir yolu da katılımcıların ve konuşmacıların bizzat çözümün özneleri olabilmelerini sağlamaktır.
Bu aynı zamanda AKP’ye egemen olan ‘ben yaparım olur, ben çözerim olur’ zihniyetinin yerlebir edilmesi ve gerçek yüzünün görünür kılınması olacaktır. Bu bize toplumsal katılımcılığın ve demokratik çözümün yolunu da açacaktır.
Barışın önündeki riskler ve olanaklar dikkate alındığında Ankara’daki diyalogsuzluğa son verecek ses yarın İstanbul’dan bir kez daha yükselecek. Çözüm için diyalog. Diyaloğun adresi ise, silahların susmasına ve barışa katkı sunacak istisnasız herkes ve her kesim. Doğal olarak öncelik, pratiğiyle bunu kanıtlamış olanların.
5 Haziran 2009