DİYARBAKIR İNATLA ‘BARIŞ’ DİYOR

Mitingde konuşmacıların Türklere dönük çağrıları barışın yolunu gösteriyordu. Osman Baydemir’in “Türk kardeşlerime sesleniyorum. Diyarbakır’dan size uzattığımız barış elimizi tutun ve barış sizsiz olamaz” sözleri bunu özetliyordu
Pazartesi akşamı  “Onurlu Bir Barışa Evet” mitingini izlemek için gittiğimiz Diyarbakır’da hemen ÖDP Genel Başkanı Alper Taş ile doğru SümerPark’taki Antik tiyatroda kurulan ‘Barış Çadırı’na gittik. DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, genel merkez ve il yöneticileri, milletvekilleri, belediye başkanları ile şehir dışında gelen yüzlerce insan barış nöbetinde sabahladı.
Barış Çadırı’nda herkes, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, Kürt Açılımı’yla ilgili yaptığı son açıklamasını konuşuyordu. Bakan Atalay’ın açıklaması, DTP’lilerde büyük bir şok yaratmış. Anaakım medyanın çok sevdiği tanımla şahinler de, güvercinler de fazlasıyla tepkiliydi. Örneğin Aysel Tuğluk, “yetmiş milyonun hassiyetinden bahsediliyor, bu yetmiş milyonun, yirmi milyonu Kürt. Bu gerçek sık sık unutuluyor. Bize de her defasında hatırlatmak düşüyor” diye tepki gösteriyordu.

HAYAL KIRIKLIĞI VE UMUT BİR ARADA
Beşir Atalay’ın açıklamasından, DTP çevresinin hoşnut olmamasından daha doğal bir şey olamaz. Ama gözlediğimiz, zaman zaman kantarın topuzunu fazla kaçırdıkları oldu. Bunun nedenini de AKP’nin Kürt Açılımı’na çok fazla umut bağlamış olunmasında ve yeni süreçte ortaya çıkacak bu gibi tıkanma ya da kriz durumlarında nasıl davranılacağında ve aşılacağında dair deneyim sahibi olunmamasında aramak gerekiyor.
Nitekim aynı gece Antik tiyatroda Gün TV tarafından yapılan, ÖDP Genel Başkanı Alp Taş’ın, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in ve DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş’ın katıldığı ve üç yüzden fazla izleyicinin olduğu açık oturum sırasında bu hayal kırıklıkları ifade edilirken, aynı zamanda sürece verilecek destek ve yapılacak katkıya işaret edildiğinde dinleyicilerin yoğun alkışla desteklemesi dikkat çekiciydi. Bir taraftan AKP’ye karşı ciddi bir tepki ve güvensizlik ortaya konurken diğer yandan da sürecin ilerlemesi için irade gösteriliyordu.
Bu iki durum, mitingin bitimine kadar sürdü. Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirtaş, “hâlâ bazıları Kürtleri çaresiz sanıyor. Biz çaresiz olmadığımızı deneyimizle gösterdik. Çokdilli belediyecilik yapmaya kalktık, bizi görevden aldılar, direndik, halkımızın iradesiyle yine çok dilli belediyecilik yapıyoruz. Şimdi çokdilli belediyeciliği AKP’li belediyeler de uygulamaya başladı. Anadilde eğitimi kendi olanaklarımızla gerçekleştiriyoruz. Şimdi onu engellemeye çalışıyorlar. Bu engeli de aşarak çaresiz olmadığımızı ve kendi yaşamamızı, kendi kültür ve dilimizle, kendi kendimize yetecek tarzda kuracağımızı göstereceğiz” diyordu. Bu sözler Kürtlerin kendi geleceklerini şekillendirmede ne kadar kararlı olduğunu ortaya koyuyor olsa gerek.

 

DTP çevresi, İçişleri Bakanı’nın açıklamalarına bu derece sert tepki göstermelerine yol açan problemleri şöyle özetliyor. 1- Sorunun adının konulmasından kaçınılması, Kürt Açılımı, demokratik açılıma dönüştü. Son basın açıklamasında Kürt kelimesi bir kez kullanıldı. 2- Sorunu PKK’yi tasfiye etmeye indirgedi. 3- Genel af ve anayasa değişikliği düşünülmüyor. Bunlar olamadan açılım olamaz.
4- Diğer kuruluşlarla yapılan görüşmelerde ifade edilen görüş ve öneriler değil, kendileriyle görüşmeyi reddedenlerin (CHP ve MHP kastediliyor) görüşlerini önemseniyor. 5- PKK’yi tasfiye etme sözünün Kürtlerin büyük bölümü tarafında kendilerinin tasfiye edilmesi olarak anlaşıldığı hâlâ kavramış değil. Bu durumda demokratikleşme boş söz olarak kalır. 6- Kürt Açılımı’na karşı geliştirilen milliyetçi tepkilerden çekinilerek, Kürtlerin rencide olmalarının göze alınması 7- Sürekli kırmızı çizgilerin hatırlatılması AKP’nin de, CHP ve MHP’nin çizgisine çekilmeye başladığının göstergesi.
Bu düşüncelere sahip DTP çevresinin, yeniden açılım sürecine güçlü sahip çıkması için İçişleri Bakanı’nın bir jest yapmasının elzem olduğunu gözlemledik. Bakanın açıklamasına DTP lideri Ahmet Türk’ün verdiği ilk tepki sonrası, bazı AKP milletvekillerinin DTP’lileri arayarak “Bakanın yanlış anlaşıldığını ve kastı aşan yorumlarla süreci değerlendirmeyiniz” ricasında bulunmasının da çok fazla karşılığı olmamış. Hatta bu duruma DTP’li vekiller “bunlar işin ciddiyetinin farkında değiller” diye tepki gösteriyor.

 

PKK KARARI GÖLGESİNDE MİTİNG
Yüz binden  fazla insanın katıldığı, İstasyon Meydanı’ndaki miting, bu duygu ve kaygılarla başladı. Özellikle PKK’nin çatışmasızlık kararını bu gelişmelerden sonra sürdürüp, sürdürmeyeceği kaygısı mitinge saatler kalana kadar Diyarbakır’ın üzerinde kara bulut gibi dolaştı. Saat üç gibi ajanslara çatışmasızlığın, Ramazan bayramının son gününe kadar devam edeceğinin düşmesiyle herkesin yüzü gülmeye başladı. Birçok kişi bu ortamda bu kararı alanları kutlamak gerektiği ifade etti. Sırrı Sakık, “PKK, bu kararıyla herkesten cesaretli adım atabilecek durumda olduğu bir kez daha gösterdi” yorumunu yaptı. Aslında, DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, mitingde “PKK’nin çatışmayı uzun süreli durdurması için çağrı yapmayı planladığını ama Bakan Atalay’ın açıklamasından sonra bu çağrıya yanıt verilmeyeceği kaygısıyla vazgeçtiğini söylüyordu. Diyarbakır’da konuştuğumuz meslek örgütü yöneticisi ve birçok kişi, PKK’nin eylemsizlik kararını Newroz’a kadar uzatmayı düşündüğünü ama bakanın açıklamasının yarattığı hava dolayısıyla bunu yapmadığını düşünüyorlar. Bu beklenti hâlâ devam ediyor.
Mitingde öne çıkan vurgu, DTP çevresinin süreçten duyduğu rahatsızlık oldu. Daha çok AKP’nin kafa karışıklığına ve ürkekliğine dikkat çeken konuşmacıların büyük kısmı, sürecin ilerlemesinin ne türden zorluklar taşıdığını gözler önüne serdiler. Mitingde konuşan Osman Baydemir, Hatip Dicle, Emine Ayna ve Ahmet Türk’ün buluşma noktası, Kürt sorunu Abdullah Öcalan’sız çözülemez  vurgusu oldu. Ahmet Türk konuşmasında ayrıca ısrarla “ne olursa olsun, Kürtler barış istemiyor dedirtmeyeceğiz, bu sürecin ilerlemesi için elimizden geleni yapacağız” vurgusunu yaparak, hem Fikret Bila gibi bazı gazetecilerin, “DTP bu sürece destek vermiyor” iddialarına yanıt verdi ve heveslerini kursaklarında bıraktı, hem de sadece kendi düşüncesini ifade etmedi. “Onurlu Bir Barışa Evet” mitingine katılan herkesin ve Kürtlerin düşüncelerini ve iradelerini dillendirdiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Ahmet Türk, konuşmasının son bölümünde sürecin ne kadar riskli ve ciddi olduğunu anlattıktan sonra, Ramazan gününü vesile ederek, ellerini açıp “Rabbim barışı sağla, ikinci gün benim canımı al” diye dua ederek, Kürtlerin barış için kendilerini feda etmeye hazır olduklarını göstermekle kalmadı aynı zamanda barışa olan ihtiyacı göstermesi anlamında, çok anlamlı ve anlayanlar için çok ağır sözler ifade etti.
Miting konuşmacılarının Türklere dönük çağrıları ise barışın yolunu gösteriyordu. Osman Baydemir’in “Türk kardeşlerime sesleniyorum. Diyarbakır’dan size uzattığımız barış elimizi tutun ve barış sizsiz olamaz” sözleri bunu özetliyordu. ÖDP Genel Başkanı Alper Taş’ın anons sırasında aldığı alkış da Kürtlerdeki bu düşünceden kaynaklanıyor olsa gerek.
Diyarbakır, AKP’nin bütün yalpalamalarına ve popülist tavrına rağmen, Kürt Açılımı’nın kuyruğunu bırakmamakta kararlı. İnatla barış diyor, inatla Öcalan diyor. Kürtlerin kendi el yazılarıyla yazdıkları pankartlar, dövizler, kurdukları halk meclislerinin yaygınlaştığını görmek bizi barış konusunda umutlandırdı.