Bugün Kürt sorununda çözümün önünü tıkayan en büyük engellerin başında, son dokuz yıldır derinleşmiş güvensizlik duygusu gelmektedir. Bu duyguyu besleyen her davranış, her cümle her politika Türkiye’nin önünü kapatan kap karanlık duvar olmaktadır. Yeni kayyım atamaları bu duvarları sura dönüştürmek istendiğinin göstergesidir, siyasi intihardır.AK Parti ve ortağı MHP’nin bu konulardaki ısrarı, Türkiye’nin cehenneme giden yolunun taşlarını döşemekten başka sonuç doğurmamaktadır.
Her şey ışık hızı ile gelişiyor. Her hafta Meclis parti grup toplantıları dikkatle izlenen ve merak edilen bir mahiyet kazandı. Tabii ki, 1 Ekim 2024’te MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM’de DEM Partililerle tokalaşmasını ve sonrasında yaşanmakta olanlardan söz ediyorum.
Bir aydır olanlar, sürecin berraklaşmasına ve insanlarda pozitif duyguların gelişmesine hizmet eder mahiyette değil. Aksine zorla sokan gelişmeler birbirini izliyor.
Son dokuz yıldır toplumun yaşadığı derin travmaya rağmen, Kürt sorununda yeni bir dönem başlatma iddiasında olanlar pek umurlarında değilmiş gibi davranıyorlar. En azından böyle bir toplumsal algı oluşması için çalışan bir dil ve yaklaşım sergiliyorlar.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinden yedi ay sonra tekrar Kayyım Rejimine dönülme iradesi olarak algılanan, Kürtlerin tercihleriyle seçim kazanan dört belediye başkanının görevden alınması bunun en bariz ilk uygulaması oldu. Bu, Kürt meselesinde önümüzdeki dönemde olası pozitif gelişmeleri riske eden bir tasarruftur.
Ahmet Türk gibi duayen bir Kürt siyasetçisine, Prof. Ahmet Özer gibi bir Kürt akademisyenine ve tereddütsüz barış insanlarına hoyratça davranış, daha yeni yeşermekte olan umut için en büyük ve derin hata.
EN BÜYÜK VE DERİN HATA
Her şey, her türlü hukuksuzluk bir kenara bırakılsa bile, Ahmet Türk gibi duayen bir Kürt siyasetçisine, Prof. Ahmet Özer gibi bir Kürt akademisyenine ve tereddütsüz barış insanlarına hoyratça davranış, daha yeni yeşermekte olan umut için en büyük ve derin hata.
2016 sonrası Kürtlerin seçtiği yerel yönetimlere karşı uygulananlar ayrımcılık, hukuksuzluk, siyasal irade gaspıdır. Kayyım Rejiminde ısrar etmek, Kürt demokratik siyasal hareketini ve mücadelesini meşru demokratik siyaset zemininden dışlamaktır.
Kürt sorununu Kürt sorunu yapan birçok şey değişti. Kürt sorunu, küreselleşen ve bölgeselleşen bir nitelik kazandı. Nihayet, birçok küresel ve bölgesel güç odaklarının, dolaylı ve doğrudan parmak attığı, karıştırdığı ve karıştığı bir sorun olma halini aldı.
Sorunu çözme ve silahlı çatışmayı bitirme imkânları bir bir kaçırıldı. Bu geçmişte bilerek mi isteyerek mi böyle oldu bilinmez ve şu an fazla da önemi yok. Bugüne odaklandığımızda hiç kuşkusuz ki iktidardaki Cumhur İttifakı liderlerinin sözünü ettikleri ve elverişli araç olarak gördükleri büyük riskler ve yaklaşmakta olan tehlikeler; eski yol, yöntem, ayırımcı politika, uygulama ve söylemlerle, sadece yeni enstrümanlar kullanmakla savuşturulamaz.
Dün din kardeşliği söylemi baskındı, çeşitli nedenlerle başarılı olamadı. Şimdi de çok bariz Türk milliyetçiliğinin baskın olduğu söylem, davranış ve algı operasyonları ile ciddi başarı yakalanamaz.
Devlet Bahçeli’nin partisinin ideolojik eksenine sıkı sıkı sarılarak “Kürt sorunu yoktur olmamıştır” söylemi, doğal Kürt siyasetine beyaz bayrak çekmek olarak görüldüğü bir dönemde; AK Parti TBMM Grup Başkanı Abdullah Güler’in salı günkü “kayyım uygulamaları devam edecek” açıklaması Kürt demokratik siyasetini yeni enstrümanlarla tümden etkisizleştirmek hedefiyle hareket edildiği kanısını geniş kesimlerde güçlendirdi. Bu siyasal tasfiye politikasında bu yeni aşama olarak hayata geçirilecek gibi görülüyor.
Böylesi bir hedefle hareket edilmesi, Kürt sorununda arzulanan sonuca ulaşmayı zorlaştıran günümüz etmenlerinin dikkate alınmadığı çok açık. Bunların başında Kürt sorununun Türk milliyetçiliğini sorgulamaya yanaşmayan bir yaklaşımla her hangi pozitif toplumsal sonuç elde edebilmenin mümkün olmayacağı siyasal gerçekliği geliyor.
Kürt demokratik siyasi ve silahlı yapısı herhangi yöntemle tasfiye edilse bile bu durum otomatik olarak Türkiye’de ne her alanda eşitliği, ne adaleti getirecektir. Aksi sonuçlar doğurması ise kuvvetle muhtemel. Kürt sorunu; sosyal, siyasal sorunları kronikleştirebilir ve bir bütün olarak Türkiye’yi bir biçimde felç edebilir.
Bu nedenledir ki, dünyanın birçok ülkesinde Kürt sorununa benzer sorunların çözümü ve çatışma durumuna, savaşa son vermek için uluslararası literatürde çatışma çözümü denen model kendine evrensel bir yer edinmiştir.
Bu model üzerine yıllardır çok sayıda akademisyen yazıp çiziyor, tartışılıyor. Üniversitelerde bölümler açılıyor. Bu konuda geniş kapsamlı bir literatür oluşmuş durumda.
Modelin çatısını kötülüklerden uzak durma, iyiliklere yaklaşma, çatışmaya sırt dönme ve barışa, demokratik çözüme odaklanma oluşturur.
Devlet Bahçeli’nin salı günkü konuşmasında yer alan “bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır” cümlesi çatışma çözümü çalışmalarının pratiğinden bir yansıma olsa da harabeye dönüştürülen toplumsal, siyasal ilişkileri ve yıkılan köprüleri onarmaya yetmez.
Bugün Kürt sorununda çözümün önünü tıkayan en büyük engellerin başında, son dokuz yıldır derinleşmiş güvensizlik duygusu gelmektedir. Bu duyguyu besleyen her davranış, her cümle her politika Türkiye’nin önünü kapatan kap karanlık duvar olmaktadır. Yeni kayyım atamaları bu duvarları sura dönüştürmek istendiğinin göstergesidir, siyasi intihardır.
AK Parti ve ortağı MHP’nin bu konulardaki ısrarı, Türkiye’nin cehenneme giden yolunun taşlarını döşemekten başka sonuç doğurmamaktadır. Sorunların herhangi birinin gerçek anlamda kökten çözüm yolu değildir. Bunun başarılı örneği yoktur. Sorunları zamana yaymak, ertelemek marifet olmadığı gibi büyük bir yarılmaya veya kırılmaya yol açma riski taşır.
Bu riskleri ve güvensizliği giderecek siyasal adımlar atmak ve bir bütün olarak toplumun Kürt savaşından, çatışmasından kaynaklı yaraları iyileşmesine fırsat verecek dil, söyle ve politikaya geliştirmek iktidarın omuzlarındaki öncelikli ve ivedi bir görev ve sorumluluk.
Not: Bu yazı 8 Kasım 2024 tarihinde https://www.yeniarayis.com/yazi/kayyim-cehenneme-giden-yol-8654 yayınlandı.