Rantçı değil, insancıl yerel yönetim

Demokratik siyasi değer ve kurumların çöküşünün ve yozlaşmasının yaşandığı, siyasi belirsizliğin derinleştiği günümüz Türkiye’sinde, muhalefetin son yenilginin kaynaklarına cesaretle inememiş olması Türkiye’nin en büyük handikapı.”

Bu yerel seçim hazırlıkları sırasında da bir Türkiye klasiği yaşıyor.  Her seçim bölgesinde aday, adayı pazarları kuruldu.

Muhalefet partileri, 2023 Mayıs seçimlerinin yenilgisinin karartıcı gölgesinde seçim işbirliği, ittifak arayışlarını  “değişim, üçüncü yol ve müstakil olma”  iddiaları ve baskısı altında yürütüyor.

Türkiye’nin  çok krizini yıkıcı sonuçlarını yavaşlatmanın ve aşabilmenin toplumsal zemini  inşa edebilme siyasal fırsatı eski  tarz yöntemlerle ve sınırlıkta yapılan hazırlıklarla ve  Türkiye klasiği siyaset anlayışı nedeniyle bir kez daha kaçırılacağa benziyor.

Bu tehlikeyi savuşturmak için Türkiye’deki sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal değimi doğru, isabetli bir biçimde kavramak, buna uygun katılımcı, çoğulcu ve demokratik başka bir yerel yönetim anlayışı ve siyaset tarzı geliştirme çabası gerektiriyor.

Yerel yönetimler, toplumla daha dinamik, daha doğrudan ve hız  ilişki kurulmasının mümkün olması katılımcı, eşit,  sosyal ve doğrudan demokrasinin hayata geçirilmesinin mekanizmalarını geliştirmeye elverişli olması  demokratik muhalefeti etki ve işlevli kılabilir.

Bu,  demokratik muhalefet için iktidara ne derece ve ne türden alternatif olduğunu  gösterme ve aşağıda yukarıya doğru yeni bir Türkiye inşa etme fırsatı sunacaktır.  Değerlendirip, değerlendirmemek siyasi bir tercihtir.

Aslında farklı toplumsal kesimlerin beklentilerine yanıt vermek; insanca yaşam için gerekli en temel ihtiyaçları karşılayabilmek ve insanlarının güvenli, onurlu yaşamları güvence altına alan eşit yurttaşlık haklarına ulaşımları sağlamak anlamına gelecektir.

Değişen toplumsal yapı ve dinamikler

2000 yılların başında dünyada ve Türkiye’de değişimin dinamiği “çağımızın iletişim çağı” olması oluşturuyordu. Bugün ise, yapay zekâ, dijitalleşme ve akıllı şehirler revaçta.

Küresel ve yerel çapta toplumların, bireylerin birbiriyle ilişkileri ve toplumsal dokular hızla değişiyor. Ekonominin, toplumsal kültürlerin, sosyal ilişkilerin karakterleri değişiyor.

Siyaset yapmanın, örgütlenmenin ve ilişkilenme biçimlerinden, yönetme /yönetilme, toplumsal, siyasal katılım, örgütlenme  gibi her alanda yeni yol, yöntemlerin gelişmesine yol açıyor. Bunlar gelişimden daha çok radikal yepyeni yenilenme belirtileri olsa gerek.

Felaketler zincirine dönüşen  neoliberal kapitalizm  yeni birikim modelli döneminde bir dizi yeni sorunlar üreteceği çok kesin. Bunun bir anlamda yönetim modellerin, anlayışlarında radikal değişimleri zorunlu kılacağı da açık.

Brezilya’nın Porta Allegre  kentinde “katılımcı bütçe” modelini bir anlamda bu arayışın  ilk tecrübesi.   Fikri Sönmez’ın dokuz aylık   dönemde  Fatsa’da uygulandığı   “Halk Komiteleri”  uygulamasını ve  Fatih Maçoğlu’nun   Dersim’deki çabalarını da  bu kapsamda  değerlendirebiliriz.

Demokratik siyasi değer ve kurumların çöküş ve yozlaşmasının  yaşadığı, siyasi belirsizliğe derinleştiği  günümüz Türkiye’sinde muhalefetin son yenilginin kaynaklarına cesaretle inememiş olması Türkiye’nin en büyük handikabı.

Yerel yönetim seçimlerine toplumsal değişim dinamikleri ve beklentileri  dikkate alarak ve demokratik yöntemlerle belirlenmiş adaylarla  eskimiş yerel yönetim yaklaşımlarını çöpe atarak yeni katılımcı, demokratik ve çoğulcu yerel yönetim perspektifiyle  yaklaşmakta muhalefet gecikiyor.

Bir anlamda yerel seçimler demokratik muhalefet toplumsal değişim ve dönüşüm için büyük bir nimettir. Yani rant paylaşmaya son veren, insancıl bir yerel yönetim hayata geçirilenbilinir.

Türkiye’de yerel yönetimlerde büyükşehir sistemi, bir tür yetkilerin tek elde toplandığı küçük birer başkanlık sistemidir. Bugün otuz il belediyesi büyükşehir kapsamında.

2019 yerel er seçim sonuçlarına göre büyükşehir ve il belediyelerinin nüfusunun  yüzde 48.4’ünü CHP,  AK Parti yüzde 39’unu   AK Parti, yüzde 5.45’ı MHP  yönetiyor.  HDP (HEDEP) yönettiği yüzde 6.6 ise  seçimlerden hemen sonra kayyımlar atadığı  için iktidar partisine geçti.

2019 seçim verilerine göre büyükşehir ve il statüsü dışında köyde veya beldede nüfusun yüzde 26.8  yaşıyor. Bu Türkiye nüfusu dörtte üçünün kentlerde,  bu dörtte üçünün yarısından daha fazlasının   büyükşehirler yaşadığını gösteriyor.

Uzun yıllardır merkezi ve yerel iktidarları elinde tutan iktidar partisinin,  seçmen tabanın sosyal yapısında, sınıfsal konumlanışında, kültürel, inançsal tercihlerinde ve yaşam tarzlarında da belirgin değişim yaşandığı gerçeği  yeni tip siyasal İslamcı bir kesimi oluştu. 

Bunlarla birlikte, gezi direnişin bütün ülkeye hızla yaygınlaşma dinamikleri, farklı kesimlerin eyleme dahil olma tarzları, ve yeni eylemler  tarzları hatta  direnişi sonrasında mahallerde baş göstere formlar,  tamda yeni tarz yönetime katılma, siyasette müdahale etme biçiminin örnekleri ve arayışları oluşturuyor.  Bir tür toplumsal dönüşüm kesitleri.

  1. yüzyılda yönetenlerin veya yönetmeye aday olanların, oyuna talip oldukları kişileri sadece seçmen olarak görerek hareket etmek inatla devam ettikleri  ve onları her gün gelişen ve değişine temel, insancıl haklara sahip birer yurttaş oluklarını kavramadıkları sürece Türkiye’nin işi zor.

Bugün  ücretlerin, emekli maaşlarının  “kentsel yasam maliyeti” dikkat edilerek belirlenmesi tartışması yapıyorken,  yerel yönetim seçimlerine esas olarak  rant paylaşımı ekseninde hazırlanılması esas sorunda burada.

Bu koşullarda  muhalefet partilerinin “değişim, üçüncü yol ve müstakil olma” iddiasıyla Türkiye’deki  toplumsal dönüşüm ve değişim dinamikleriyle barışık olmayan, bu dinamikleri eski döneme ait yapılara, siyasetlerine  yamama  çabaları trenin kaçmasına yol açacağa benziyor.

Not: Bu yazı ilk 07 Aralık 2023 tarihinde https://www.politikyol.com/rantci-degil-insancil-yerel-yonetim/ yayınlandı.