“İstiklal caddesinde gerçekleştirilen bombalı saldırı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları eski politikaların izini süren nitelikte. Kürt ve Türk mahallesinde değişim sinyalleri çakıyor. Muhalefet, bunun yolunu açmak zorunda. “
İstiklal caddesinde Pazar günü gerçekleşen terör saldırısı sonrasında yaşananlar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları bir dizi soruya ve kafa karışıklığına yol açtı.
Bombayı koyan birkaç saat içinde derdest edildi. Saldırıyı kimin adına gerçekleştirdiği ve ilişkileri yetkililer tarafından kamuoyuna açıklandı. Sanki bazı şeyler önceden hazırmış ve güvenlik güçleri her şeye egemenmiş havası estirilmek istendi. Ama işler planlandığı gibi gitmiyor görüntüsü de ortaya çıktı.
Açıklamalardaki çelişkiler, tutarsızlıklar ve ortaya çıkardığı sorular, son tahlilde terör saldırısının çoklu amacına ulaştığını göstermekte. Toplumda çok ciddi kafa karışıklığı yaratıldı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve diğer yetkililerin terör saldırısına ilişkin açıklamaları, Türk mahallesindeki siyasi ortam nedeniyle ilk kez geniş çevrelerde soğuk karşılandı, güvenilir bulunmadı, mahcup ve örtük olarak sorgulanıyor.
Kürt mahallesinde Soylu’nun açıklamalarının hiç bir itibarı yok. Ama bu kez Kürt silahlı örgütleri HPG ve PYD‘den gelen ‘biz yapmadık, ilgimiz yok’ tarzındaki açıklamalar sonrasında, kamuoyundaki sessizlik bozuldu, itirazlar çok açık dile getirilmeye başlandı.
HDP Genel Merkezi’nin ve Selahattin Demirtaş’ın Mersin ve İstiklal Caddesi saldırıları sonrasındaki net açıklamaları bunun örnekleri ve açık göstergeleri.
Kürt mahallesinde değişim ve dönüşüm
Bunun Kürt demokratik siyasi hareketi saflarında çözüm süreci sonrasında alttan alta sessizce gelişen/derinleşen siyasal sorgulamanın, muhasebenin ve arayışın bir sonucu olduğuna hiç kuşku yok.
Rojava ve Irak Kürdistan Bölgesi’nde yaşanan gelişmeler, buralardaki tecrübenin etkisi ve teşviki, son yirmi yıldır Kürt mahallesinde yaşanan köklü radikal siyasal, kültürel ve sosyolojik değişim ve dönüşüm, aslında bütün bunlar için güçlü birer toplumsal zemin sunmaktadır.
Aslında Türk mahallesinde 20 yıllık AK Parti iktidarı döneminde yaşanan siyasal, kültürel ve sosyolojik değişime paralel Kürt mahallesinde de aynı şeyler çok fazla yaşandı, yaşanıyor.
Türkiye’dekine benzer şekilde, Kürt mahallesinde de şehirleşme ve eğitim oranı, 1990’larla kıyaslanamayacak ölçülerde arttı, hayatlar dönüştü.
Köyde, mezrada ve kasabada yaşayan nüfus hızla eridi. Özellikle genç Kürt nüfus; eğitimli, iş güvenceli bir geleceği, büyük kentlerde ve batının metropollerinde inşa etmenin mücadelesini veriyor. Batı kentleri Kürt kentine dönüşme yolunda ilerliyor.
Zorla köy boşaltma ve göç ettirme politikalarının etkisiyle başlayan Kürt nüfusundaki değişim ve dönüşüm, şimdi daha hızlı yaşanıyor, sınıfsal çelişkiler ve gerilimler daha da keskinleşiyor.
Bu değişim ve dönüşüm, Kürtlerin taleplerine, hak elde etme yöntemlerine, toplumsal yaşamlarına ve siyasi tercihlerine doğal olarak yansıyor, onları dönüştürüyor.
Bu değişim ve dönüşümü ilk kez en yaygın kılan, Abdullah Öcalan’ın 2013 yılında, çözüm sürecinin başında Diyarbakır Newroz’unda okunan mektubu oldu. “Silahlı direniş sürecinden, demokratik siyaset sürecine kapı açılıyor. Siyasi, sosyal ve ekonomik yanı ağır basan bir süreç başlıyor; demokratik hakları, özgürlükleri, eşitliği esas alan bir anlayış gelişiyor” cümleleri tam da bunu anlatıyor.
“İktidarın HDP’yi etkisizleştirme çabalarına muhalefetin dolaylı ya da açık destek vermesi, demokratik siyasetin gelişimi önündeki engelleri güçlendiriyor.”
Otuz aya yakın süren 2013-2015 çözüm sürecini taraflar ne yazık ki bu doğrultuda ilerletemediler.
Suriye iç savaşının gelişim rotasının yanlış değerlendirilmesi, şehir savaşları, özerklik ilanı, ikili iktidar yaratma denemeleri, devletin ve iktidarın beka kaygısı, büyük bir fırsatın küçük hesaplara tercih edilmesine yol açtı.
2008 sonrasındaki Milli Birlik, Oslo süreci gibi çözüm arayışlarından sonra Çözüm sürecinde çift taraflı çatışmasızlığın sağlanması; Kürtlerin normal, demokratik toplumsal yaşamı deneyimlemesine ve çeşitli fırsatların belirmesine vesile oldu.
2014 yılında yerel seçimlerde, daha sonra cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ve 2015 seçimlerinde, HDP yüzde 10 seçim barajını aştı, demokratik Kürt siyaseti tarihsel ve siyasal bir sıçrama yaptı.
Bütün bunların, zamanında doğru değerlendirildiğini söylemek mümkün değil. Büyük hatalar yapıldı, yanlış politikalar izlendi. Ama hala demokratik siyaseti güçlendirme arayışları devam ediyor.
Kürt mahallesi ile köprüleri yıkılıyor
2016 sonrasında ülkede altı yıldır yaşanan ve yaşatılan cehennem ve beka kaygısıyla birlikte, Kürt hakları karşıtlığı konusu ülke sınırlarının ötesine taşındı. Bu konu iç sorun olmaktan çıktı, uluslararası alana taşındı.
Devletin baskıcı, güvenlikçi ve Kürt hakları karşıtı politikaları; Kürt mahallesindeki çözüm süreci tecrübesiyle demokratik siyaset zeminini güçlendirecek ve silahların devreden çıkmasının yolunu döşeyecek bir arayışın ve muhasebe sürecinin sağlıklı gelişmesine dahi fırsat vermemektedir.
Kürtler bugün, düne kadar devlet politikalarının mağduru olanların, siyasal, kültürel ve sosyal çok boyutlu baskısı ve zulmü altındadır. Kürtlere eski, devletçi, etnik, modern ve kimliksiz yaşama politikası dayatılıyor. Duygusal kopuşlarını derinleştiren kriminalize edici politikalar uygulanmasın karşı Kürtler; yöntemlerini, araçlarını değiştirerek varoluş mücadelesi veriyorlar.
Miadı dolmuş olan Kandil de bu durumun farkına varmış değil. Bu nedenle Mersin saldırısı sonrası Selahattin Demirtaş, HDP tartışması ve gerilimini başlattı. Bu gerilimden ayrışma çıkacağını sanmak veya buna zorlamak; dünya deneyimlerinden biliyoruz ki, demokratik siyaset silahlı örgüt arasında yeni sorunlara yol açıyor.
İktidarın HDP’yi etkisizleştirme çabalarına muhalefetin dolaylı ya da açık destek vermesi, demokratik siyasetin gelişimi önündeki engelleri güçlendiriyor.
Başa dönecek olursak, İstiklal caddesinde gerçekleştirilen bombalı saldırı ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıklamaları eski politikaların izini süren nitelikte. Kürt ve Türk mahallesinde değişim sinyalleri çakıyor. Muhalefet, bunun yolunu açmak zorunda.
Not: Bu yazı ilk politikyol’da yayınlandı: https://www.politikyol.com/bombali-saldiri-ve-20-yillik-ak-parti-turkiyesinde-kurt-halleri/