2022 yılında gözler CHP ve HDP’de 

2022 yılında, ülkeyi yönetebilme kapasitesini yitirmiş, krizden krize sürükleyen iktidara karşı halkın büyük bir kesiminin gözü kulağı muhalefet partilerinde olacak.

Bundan doğal bir şey olamaz. İktidar her adımını, kendi seçmenini konsolide edebilme becerisine göre atıyor. Başka bir ifadeyle sadece kendi mahallesine sesleniyor, dikkat ediyor, önemsiyor. Seçmenini kontrol edebildiği sürece birinci parti olma özelliğini koruyacağını biliyor.

Muhalefetin 2019 yerel seçimlerinde elde ettiği kısmi başarısının sürdürülebilir bir noktada olduğunu gösteren birçok kamuoyu araştırma verisi açıklandı.

Her ne kadar Cumhur İttifakı partilerinden uzaklaşan seçmen oranına paralel muhalefet partilerinde bir toparlanma göze çarpmasa da, bu durum ciddiye alınabilecek bir gelişme.

2022 yılında muhalefet partilerinin yapamadıklarını başarmaya başladıkları ölçüde, Cumhur İttifakı’ndan uzaklaşan seçmenin muhalefet partilerinde toparlanabileceğine ilişkin ciddiye alınması gereken veriler, emareler var.

Muhalefet, kendi içindeki farklılıklara rağmen iki ana öbek altında toplanıyor. CHP ve İYİ Parti’nin çatısını çattıkları Millet İttifakı. HDP’nin başını çekmeye aday olduğu üçüncü ittifak veya bazılarının demokratik ittifak olarak tarif etmeye çalıştığı ittifak.

Millet İttifakı, muhtemel yeni bileşenleriyle, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş konusunda çalışma yapıyor. CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, DEVA Partisi ve Demokrat Partinin birkaç aydır ortak çalışma yürüttükleri biliniyor ama içeriğe ilişkin detaylı bilgi açıklanmış değil.

Her toplantı sonrası, partilerin sözcüleri kamuoyuna pozitif enerji yaymak istiyor. Ama sürecin uzaması ve partiler arasında bilinen görüş farlılıkları, mevcut rejimin yerine demokratikleşmenin önünü açabilecek radikal demokratik bir program yerine, Millet İttifakı’nın asgari restorasyonla yetinebileceği haklı endişelere yol açıyor, en azından yeterli güveni vermiyor. Özellikle genç ve yeni seçmende heyecan yaratmıyor.

 

Tam bu noktada, HDP ve üçüncü ittifak önerisine dikkat konusu gündeme geliyor.

Bu öneri ve Millet İttifakı’nın HDP’ye yaklaşımı, Millet İttifakı’nın sınırlarının dar bir alana sıkışmış olduğunun veya en azından bu olasılığın güçlü olduğunun bir göstergesi.

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin iki bloklu bir seçim üzerine inşa edilmiş olması, bu önerinin üstlenilen riskini de açık ediyor. Risk, muhalefetin cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasına rağmen anayasal ve yasal değişiklik yapabilmek için Meclis’te yeterli sayıya ulaşabilecek bir ortak zemin inşa edememesidir. Yani bugün Millet İttifakı’nda yer almayan veya yer açılmayan HDP’nin oyuna muhtaç bir sonucun çıkma ihtimalidir. Böylesi bir durumda İYİ Parti’nin nasıl bir yol izleyeceği hiç belli olmaz.

İkinci ihtimal ise CHP’nin bugünkü gibi oyun kurucu vasfını yitirmesine yol açacak bir aritmetiğin ortaya çıkması. Yani İYİ Parti’nin seçimlerden muhalif partiler içinde en fazla güçlenerek çıkması ihtimali. Bu ihtimal, siyasal krizin demokratik değişimine kapı aralayacak çözümü için risk içermektedir. CHP, İttifak’ın merkezine kendisiyle birlikte İYİ Parti’yi koyarak, siyasal açılımı sağ partilerle sınırlı yaparak bu riski göğüslemeyi göze almıştır.

Her iki riski azaltma çabası aynı zamanda genç ve yeni seçmenin beklentilerini karşılamak anlamına gelecektir. Seçim başarısının yolu buradan geçmektedir.

Bunun için CHP ve HDP’ye sorumluluk düşüyor.

CHP, altı partiyle birlikte yürüttüğü geçiş dönemi programı hazırlıklarını ve tartışmaları bir an önce sonuçlandırmalı ve kamuoyu ile paylaşmalıdır. Seçmenin karşısına “yaptık bitti, bize güvenin” gibi AK Parti benzeri yaklaşımlarla çıkmamalıdır.

İkinci Yüzyıl Çağrı Beyannamesi ekseninde, memleketin temel meselelerine ilişkin net, anlaşılabilir, somut çözüm önerileri geliştirilmelidir.

İkinci Yüzyıla Çağrı” beyannamesi, CHP’nin 37. Olağan Büyük Kurultay’ında açıklandı. Bu beyanname ile HDP’nin 27 Eylül 2021 tarihinde açıkladığı “Adalete Çağrı, Demokrasiye Çağrı, Barışa Çağrı” deklarasyonu iki partinin ortak buluşma noktalarının çokluğuna işaret ediyor. Aynı zamanda barış, demokrasi ve adalet yolunda ilerlememiz için güçlü politik zemine işaret ediyor. Bu iki parti birkikte, muhalefetin doğru zeminde gelişmesini kolaylaştırabilirler.

CHP, tepkisel ve bütünsellikten yoksun, iç tutarlığı olmayan muhalefet çizgisini terk etmelidir. Türkiye’nin sorunlarının birçoğunun yapısal olduğu gerçeğinden hareketle, siyasal krizin çözümünü Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığına indirgemekten uzaklaşmalıdır.

HDP ve üçüncü ittifak arayışı içinde olanlar için şu söylenebilir: İttifak siyasi özneler ve güçlerle yapılır. İçinden geçtiğimiz dönem; “Seçmenle, halkla veya emekçilerle, emek örgütleriyle demokrasi güçleriyle ittifak yapacağız, yapıyoruz” gibi seçim propagandasından öte anlamı olmayan sözlerle geçiştirilebilecek bir dönem değil.

Gericiliğin egemen olduğu,  otoriter yönetimin kurumsallığının derinleştirilmek istendiği, sistem karşıtı devrimci demokrat güçlerin oldukça zayıf ve etkisiz olduğu karanlık bir dönemde, seçimleri doğru değerlendirmenin tek devrimci tutum olduğu unutulmamalıdır.

Sağ siyasal rüzgârın güçlü estiği ve toplumu teslim aldığı bir süreçte, “sol çocukluk hastalığına” bulaşıldığında “korunaklı limana” ulaşılamaz. HDP bunu bilecek bir geçmişe ve tecrübe birikimine sahip.

HDP, “HDP’nin solunda olduklarını” iddia edenleri eksen alan yaklaşım, politika ve önermeleri gözden geçirmelidir. Sağında duranları var gücüyle sola çekme çabasına yoğunlaşmalıdır. Türkiye’nin demokratikleşmesinin kapısındaki kilidi kırılacak müttefiklere ve ittifaklara yönelmelidir.

CHP-HDP ilişkilerinin normalleşmesi ve gelişmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin kilidinin açılmasını kolaylaştıracak, parlamenter sisteme dönüşün demokratik muhtevada olma olasılığını artıracaktır.