Reform ya da yeni dönem

  
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifası sonrasında Türkiye hareketlendi. Hükümetten içeriği ve kapsamı tam da anlaşılamayan reform sesleri çıkmaya başladı.

AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan,  partisinin Meclis Grup toplantısında ve Tekirdağ il kongresinde “ekonomide, hukukta ve demokraside yeni reform dönemi, yeni bir seferberlik başlatıyoruz” dedi. Konuşmasında “bunların ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve işbirliği halinde…” yapılacağını vurguladı.

Adalet Bakanı Abdülhamid Gül de, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen Ceza Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları Sempozyumu’nda yaptığı konuşmada yargı bağımsızlığından söz etti. ‘’Bırakın adalet yerini bulsun isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Yargı dosyaya, vicdanına, hukuka, Anayasa’ya bakar. Bizim beklentimiz budur‘‘ açıklamasında bulundu.

Ne oluyor soruları arasında hükümete yakın gazetecilerden beklendiği gibi bu açıklamaları destekleyen yazı ve yorumlar gelmeye başladı. Ama iktidarın gayri resmi küçük ortağı MHP çevresinden bir haftadır olumlu veya olumsuz herhangi bir açıklama gelmemesi fazlasıyla dikkat çekici.

Ekonomik krizin faturasının Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’a kesilerek, Türkiye’nin sürüklendiği derin ekonomik, siyasi buhrandan çıkılması, ihtimal dâhilinde bile değil. Her şeyden önce karşı karşıya olunan sorun,  yüzeysel değil, çözümü de sanıldığı kadar basit değil. Damat, başarısızlığı nedeniyle görevi bırakmadı, başka ve derin sorun/lar nedeniyle bıraktı. Böyle olduğunun en açık kanıtı reform seferberliği çağrısıdır. Ekonomik politikalarda değişiklik işin bir boyutunu oluşturuyor. Diğer sorunlar ise önümüzdeki süreçte daha açık görülecek gibi.

Bütün bu süreçte AK Parti lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın 18 yıldır her sorun ve krizdeki tipik iki yaklaşımı ve davranışı, Damadın istifası sonrasında da öne çıkıyor.

Recep Tayyip Erdoğan bu güne kadar hiçbir sorunun, yanlışın mesuliyetini üstlenmemiştir. Lider yanlış yapmaz, yanlış düşünmez modundadır. Her daim başkaları tarafından aldatılan, suiistimal edilen liderdir. Aldatan, suiistimal eden her vakada farklıdır. Bir diğer özelliği ise her sorunu ve krizi, kendi iktidarının devamını sağlayacak biçimde araçsallaştırmasıdır.

Çözüm süreci ve 15 Temmuz Darbe Girişimi bunların en tipik örnekleridir. “Recep Tayyip Erdoğan, ülke ve dünya lideri, adeta aldatıla, aldatıla bunlar oldu” denebilir.

Doğal olarak toplumun çok büyük kesimi ve değişik çevreler, reform açıklamalarını gerçekçi ve sahici bulmuyorlar. Bunun birçok nedeni var. Ama en önemlisi, siyasal manevra anlamına gelen ekonomik ve hukuki reform seferberliğini yapanın,  içte ve dışta geniş kesimler nezdinde siyasal tutarlılık, güvenirlilik ve samimiyet ibresi sıfırı gösteren bir siyasi liderin olmasıdır.

Bölünmüş ve kutuplaştırılmış toplumda ve yalnızlaşmış Türkiye’de, ekonomik ve hukuk

reformu ancak geniş kesimlerle uzlaşarak/ortaklaşarak gerçekleştirilebilir. Sadece bir kişinin yorumlama ve karar verme hakkına sahip olduğu bir sistemde, reform konusunda bir adım ileri gidilemez. Hiçbir reform düzenlemesi evrensel hukuka ve insanlığın evrensel kazanımlarına uygun içerikte olamaz.

Türkiye, içinde bulunduğu buhranı, tek başına Türkiye’den yabancı sermayenin kaçışını engellemek amaçlı, ekonomiyle ve hukukla sınırlı reformlarla aşamaz. Türkiye esas olarak buhrana yol açan sistem değişikliğini, yönetim anlayışını ve başta devletin bekası, millilik ve yerellik söyleminde somutlaşan siyasal tercihlerini masaya yatırmak zorundadır.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ya da daha açıkçası tek adam rejimine geçişin gerekçesi/bahanesi ortadan kaldırılmadan sorunlara çözüm bulunamaz. Çözümün adresi bu sistemin bütünlüklü masaya yatırılmasındadır. İç ve dış siyasetteki tercihlerinde MHP zihniyetini içselleştirmiş bir iktidar, ruhuna aykırı reform yapamaz. AK Parti, 2001 yılında kurulan AK Parti değildir. Artık, MHP’nin teslim aldığı bir partidir. Önce bu zihinsel teslimiyetten kurtulabilirse kendisi için büyük başarı olacaktır. Ama zor görünüyor. Bu nedenle hem MHP ile ortaklık, hem reform birlikte olamaz.

Bugün yapılacak her türlü reform, 18 yıldır çoğu kez yapıldığı gibi içi boşaltılmış hakların tanınması olur, yalancı memeye benzer. Toplumu, kendi iktidarını korumak için daha da çürütmek olabilir.

Reform açıklamalarının üzerinden çok zaman geçmeden işte ilk işareti geldi. “Türkiye açısından içerisinde bulunduğumuz dönemi beraber geçiyoruz. Yedi düvel karşımıza geçmiş bütün bu coğrafyalardaki gelişmelerde Türkiye’ye fren yaptırmaya, Türkiye’nin önünü kesmeye, Türkiye’yi yolundan çevirmeye çalışıyor.” Bu sözler, reform açıklamalarından dört gün sonra partinin iki numarası Numan Kurtulmuş tarafından, partisinin Arnavutköy ilçe kongresinde söylendiğine göre, Recep Tayyip Erdoğan’ın insanları bir kez daha rüya âlemine davet ettiğinin kanıtıdır.

Bu saatten sonra bu davete icabet edenin olacağını sanmak bu toprakların insanlarına hakaret etmektir.  Bu günün Türkiye’sinde yapılacak yasal değişiklikler, reformlar yalnız otoriter yönetimi pekiştirmeye hizmet eder.