Darbelere saygı duyulmaz, direnilir
Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesiyle Türkiye’de bir ilk daha yaşandı. Türkiye’nin en büyük şehrinin belediye başkanının mazbatasını bir ay sonra iptal edildi.
İstanbul seçmenin bir kısmının 31 Mart seçimlerde oy kullandığı sandıklardaki görevlilerin yasalara uygun belirlenmediği ve kurulların görev yapmaya haiz kişilerden oluşturulmadığı gerekçesiyle başkanlık seçiminin yenilenmesine karar verildi.
Bu, çok partili rejime geçildikten sonra ilk kez oldu. Açık ve çok net bu, bir hakimler darbesidir. İktidar partisinin siyasi baskısıyla ve kurul üyelerinin hukuki değil siyasi tercihleriyle gerçekleşmiştir. Kanunsuzdur, meşru değildir. Uyulması yasal olarak mecburi, ama kesinlikle saygı duyulmaması gereken bir karardır.
Hiçbir darbeye ve girişimine saygı duyulamaz. İster 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan, 4 Ekim, 15 Temmuz darbeleri gibi askeri bürokratlar yapsın; İster iktidar partisi muhalefet partilerine karşı yapılan darbe olsun; İsterseniz yargı mensuplarının yaptıkları darbe olsun. Kanun dışı, yasadışı, hukuk dışı hiçbir hak ve yetki gaspına saygı gösterilemez. Kanunsuzluğa veya hileye başvurarak darbe yapanlara saygı duymak veya sessiz kalmak askeri darbe heveslilerini cesaretlendirir.
Her türlü darbeye karşı direniş, meşruiyetini en başta İnsan Hakları Bildirgesinden alır. Demokrasinin en temel kuralı seçimdir. Seçimlere veya sonuçlarına hukuk dışı, keyfi bir biçimde silahla veya silahsız müdahale edilmesine karşı koymamak, direnmemek demokrasinin en temel ilkesi olan seçimleri gereksizleştirilmesini güç veren bir davranıştır. Seçimin işlevsiz kılınmasına sessiz kalmak ve izlemek demokrat, sorumlu yurttaş olmakla çelişir ve çatışır.
İktidar bloğunda yer alan parti liderinin ihtiyaçları doğrultusunda sandık iradesinin yok sayılması olan bu darbe girişimi, demokrasinin “seçimle gelenin seçimle gider” temel prensibini ortadan kaldırılması anlamına geldiği için fazlasıyla tehlikelidir. Demokratik yollar ve yöntemler dışında başkaca yol ve yönetmelerle iktidarı değiştirmeye davetiye çıkardığı için çok büyük bir tehlikedir.
Bu darbe, yakın tarihte yapılmış bütün seçimleri ve sonuçlarını şaibe altına sokmuştur. Mazbatası elinden alınan Ekrem İmamoğlu’nun YSK’nın seçimleri yenileme kararı verdiği akşam Beylükdüzü’nde halka hitap ederken sarf etti “bu gerekçeler aynı seçim kurullarının daha önce yaptıkları bütün seçimler en başta da anayasa referandumunun sonuçları tartışmalı hale getirmiştir” sözleri yerinde ve haklı bir hatırlatmadır.
İktidar partisinin ve YSK’nın 31 Mart sonrası sadece geçmiş seçimlerini tartışma menziline sokmakla kalmadılar, bu ülkede yapılacak bütün seçimlerin tartışılmasına kapı aralamışlardır. Türkiye rahat ve şaibesiz bir seçimi artık zor gerçekleşir. Ciddi gerilim ve tartışmaların zemini döşendi. Bunun önüne demokratik siyasi partiler yasası ve adil, güvenilir bir seçim sistemi ile geçilebilir.
Ancak şimdi ilk yapılması gereken “darbenin” sonuçlarını ortadan kaldırmaktı. Her türlü darbeye karşı olanların Ekrem İmamoğlu’nun etrafında toplanması gerekir. İmamoğlu artık CHP’nin veya Millet İttifakının adayı değildir. Darbe karşıtlığında, hukuku, adalet mücadelesinde ortaklaşanların adayıdır.
24 Haziran sabahı darbecilerin kazandığı Türkiye’de uyanmak istemeyen herkes bir dizi başka münazaraları şimdilik erteleyip, darbecileri püskürtmek isteyenlerle buluşan bir yola girilmelidir. Herkes bu darbe karşısında ne yaptığından ve ne yapmadığından sorumludur.
Bir de tabi, iktidar partisine rant için, sosyal statü için, iktidar nimetlerinden yararlanmak için değil, inancı, düşüncesi ve güvendiği için oy verenlerin “ben ne yapıyorum” diye kendine sormalarının zamanı geçiyor.