Bu işte İnsan da insanlıkta yok

Bu işte insan da insanlıkta  yok

Üç, beş haydut devletin, psikopat liderleri Ortadoğu’yu cehenneme çevirdiler.   7 yıldır Suriye’de süren savaşta kentler harabeye, mezarlık sessizliğine dönüşmesi karşısında insanlık takatsiz.  Savaşta ölen insanlar artık yalnızca rakamlardan ibaret.

Savaşın sonuna gelindi  derken, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Fransa ve İngiltere ile birlikte düzenlediği hava saldırısındaki küstahlıkları tebessümle geçiştiriliyor.

Analizcilerin büyük çoğunluğu, akıllı cici füzelerin, Suriye’de topraklarında yaşayanlarda yarattığı psikolojik, sosyal, siyasal ve yaşamsal sonuçlarla ilgilenmiyorlar. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’nün incelemeye başlamadan önce saldırının gerçekleşmesi ve heyetin Duma sokulmaması ise hiç söz konusu edilmiyor. Kısaca tartışmaların hiçbir yerinde insan ve insani sorunlar yok.

Televizyonlarda, yeni Suriye’de Esad’ın yeri, konumu,  hangi ülkenin ne  derece  etkili olacağı; Rusya’nın, İran ne yapacak; Fransa’nın Ortadoğu’ya  dönme arzusunun sahadaki karşılığı var mı;   Rusya, İran ve Türkiye üçlüsünün Suriye konusunda birlikteliğinin  ömrünü ne olacağı;  ABD’nin bu saldırıyla Rusya ve İran karşısındaki durumu gibi insandan soyutlanmış konular,  stratejiler  ve taktik masallarından  geçilmiyor.

 

Suriye’yi cezalandırmak için kullanılan 106 füzenin kaçının hedefe ulaştığı, kaçının, 1970 model Rusya menşeli, füzelerle engellendiği ile meşguller. Anlaşılan haydut devletlerin, psikopat liderlerinin askeri ve siyasi güç gösterisi akıllarını başlarında almış.

 

Saldırının Beşar Esad’ın  zulmünün ömrünü uzatması, Ortadoğu’nun uzun bir süre “kanayan yara” olmaya devam etmesi ya da küçük çaplı 3.dünya savaşı ihtimali   sorun addedilmiyor.

 

Bu, çaresizlik, takatsizlik güçlüye teslim olma ve kabullenme durumu, küreselleşen dünyanın sorunlarının ortaya çıkardığı sonuçlar.

 

ABD ve işbirlikçileri, 15 yıl önce 20 Mart 2003’de Irak’ın işgalinde  de kimyasal silah  yalanını kullanmışlardı.  Duma’da  araştırma  dahi yapılmasını beklemeden saldırı yapıldı. Şimdi inceleme yapılacak heyetin geçişine izin verilmiyor. İddia yalan mı, gerçek mi bilmiyoruz.

 

Bugün Ortadoğu büyük ölçüde Irak’ın işgaliyle başlayan sürecin yarattığı sorunlarla karşı karşıyayız.  Ateş,  büyüdü, bölgesel ve küresel güçler arasındaki çatışma ve çekişme  derinleşti.   Daha büyük savaş ortamı oluştu. Bu çeyrek yüzyıl sürecek gibi gözüküyor.

 

 

 

 

 

Irak’ın işgali hazırlıkları  sırasında dünya küreselleşme karşıtı hareketin sarıp, sarmaladığı savaş karşıtları tek bir slogan etrafında 7 kıtada aya kalktılar. Savaş karşıtı gösteriler, etkinlikler savaş hazırlıkları etkiledi ve aksattı.

 

Londra, Berlin sokaklarında milyonlarla, Ankara, Washington sokaklarında yüzbinlerle ifade edilen gösteriler yapıldı.  1 Mart 2003 günü Kızılay’da 100 bini kişiyi bulan savaş karşıtı gösteri sırasında, Meclis’te Irak tezkeresinin yeterli oy alamadı ve yasallaşamadı. Bu dünya savaş karşıtları için büyük bir moral olmuştu.

 

Bu gelişme bir süre bütün sosyal, sendikal hareketleri, sol muhalifleri besleyen bir kaynak oldu. Toplumsal hareketlerde kısmi canlanma görüldü. Sol, sendikalar, sosyal hareketler bu durumdan beslenmeyi beceremediler, değerlendiremediler veya doğru sonuçlar çıkarmadılar.

 

Nitekim bu uzun süre devam etmedi, rüzgâr terse döndü. Dünya sağa, milliyetçiliğe kaymaya başladı. Küreselleşme ve savaş karşıtı hareket etkisini hızla yitirdi. Kapitalizm karşıtı tüm güçler, küçük parçalara bölündüler.  Yanıtı aranması gereken soru bu. Buna kafa yormadan “değersizliğin değer” olması engellenemez. İnsanlık değerlerinin aşınmasının önüne geçmek çok fazla zor.

 

Dün savaş karşıtı hareketi birlikte geliştirdiğimiz sivil toplum örgütlerinin, toplumsal kesimlerin önemli bir  kesimi,  bugün içeride dışarıda savaş yanlısı siyasal iradenin en hararetli savunucusu olmalarının anlamak durumundayız. Ayağımızın altındaki toprağın yavaş yavaş kaymasının  ayrıtına varamamanın izahı gerek. Yoksa insanlıktan hep birlikte istifa edildi de biz mi haberimiz yok.