Yıkılmış kentler araştırması
“Aradan gecen iki yılda, bir arpa boyu yol alınamaması şöyle dursun, aksine Afri’ne düzenlenen Zeytin Dalı operasyonu sonrasında Kürt seçmenin Ankara ile olan “gönül bağının” tümden kopması ve onarılamaz hale gelmesine yol açan gelişmeler yaşandı.”
Bu hafta sizinle Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM’ın) yaptığı bir araştırmayı paylaşacağım. DİTAM, 2010 yılında Diyarbakır’da, Eczacı Mehmet Kaya, Yazar Şeyhmus Diken, Avukat Sedat Yurttaş ve bir grup insan tarafından kurulduğu, Kürt meselesi, demokrasi gibi konularda çalışma yapan bir sivil toplum örgütü.
DİTAM hafta sonu yaptırdığı “Diyarbakır İli Sur İlçesi’nde Yerinden Edilen Ailelerin Temel Hakları ve Kamu Hizmetlerine Erişimi Projesi” saha araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
Çalışmanın iki amacından söz ediyor. Birincisi, 2015’in Aralık ayı ile 2016’nın Mart ayı arasında süren sokağa çıkma yasakları, çatışma ve operasyonlar nedeniyle yerinden edilmiş, mağdur insanların yaşadıkları hak ihlallerini tespit ederek, bugünkü sosyo ekonomik durumlarını belirlemek. İkincisi ise ihtiyaçlarına göre ilgili kamu kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarına yönlendirerek, hizmetlere erişimlerini kolaylaştırmak.
Çalışmanın değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken en önemli husus araştırmanın aile/hane eksenli yürütülmüş olmasıdır.
Sözü edilen tarihler arasında Sur’da ilan edilen sokağa çıkma yasaklarından, operasyonlardan ve çatışmalardan etkilenip yerinden edilmiş 6000’in üzerinde aile tespit edilmiş. Proje kapsamında görüşülen ailelerin %40’ı bu gün Sur’un açık olan mahallerinde (bilindiği gibi bu gün hala Sur’da girilmesi yasak mahalleler bulunmaktadır) %26’sı Yenişehir gibi hemen çeperinde, %30’u Bağlar’da, %5’i ise Kayapınar’da yaşamlarını sürdürüyorlar. Bu oranlar büyük ölçüde Sur’da yaşanan iç göçün de boyutlarını göstermektedir.
Yerinden edilmişlerin %57,5’nin okur yazar olmadığı, %71’in ise hiç okulla gitmediği; görüşülen 500 aile içinde 43 çocuğun eğitimi bıraktığı; bunların 26’sının orta okul, 14’ünün lise , 3’ünün ise ilk okul öğrencisi olduğu tespit edilmiş.
Proje kapsamında görüşülen 500 aileden 62’sinin düzenli hiç bir geliri yok. 100 aile ayda 2.000 TL ve üzeri gelire sahip. Görüşülen 500 ailenin yarısının aylık geliri 1.000-2.000 TL arasında. Bu paranın önemli bir kısmını devletten alınan kira yardımı oluşturuyor. 500 ailede her hangi bir işte çalışanların %56’sı kayıt dışı işlerde çalışıyor.
Bilindiği gibi AK Parti hükümeti, iki yıl önce yerinden edilmiş insanların ailelerin mağduriyetini gidermek için Şehircilik Bakanlığı eliyle proje başlattı. Mülk sahiplerine üç seçenek sunuldu. Maddi tazminat, TOKİ’nin her hangi bir başka bölgede yapacağı evlerden veya Sur’da yapacağı evlerden bir ev verme seçeneği sunuldu. Bugüne kadar mülk sahiplerinden bu seçeneklerden her hangi birini kabul edip uzlaşanların oranı %12, çeşitli kaygılarla uzlaşmaya yanaşmayanların oranı ise %88’dir.
Görüşme yapılan 500 aileden 279 sözü edilen tarihten önce kendi evinde oturduğunu belirmiş, bugün ise bu sayı 74’e düşmüş durumda.
Ailelerin devletle uzlaşmaya yaklaşmamaların nedeninin başında, sunulan seçeneklerdeki belirsizliklerin fazla olması ve karşılanması imkansız büyük maddi taahhütlerin altına girmek kaygı geliyor.
Görüşme yapılan ailelerinin tamamına yakının her şeye rağmen hala Sur’da kendilerini daha güvende hissettiklerini ve Sur’a dönmek istekleri belirtmişler. Bu karşı karşıya olduğumuz sosyal, siyasal ve psikolojik tablonun boyutunu ve derinliğini gösteriyor.
Bugün, 13 Kürt kenti/yerleşim yeri Sur’a benzer durumda. İki yıl önce dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu 06 Şubat 2016 Cumartesi günü Mardin Artuklu Üniversitesi’nde “Kardeşlik Buluşmaları” adlı toplantıda yıkılan, harap edilen şehirleri yeniden inşa edeceklerini duyurmuştu.
Aradan gecen iki yılda, bir arpa boyu yol alınamaması şöyle dursun, aksine Afri’ne düzenlenen Zeytin Dalı operasyonu sonrasında Kürt seçmenin Ankara ile olan “gönül bağının” tümden kopması ve onarılamaz hale gelmesine yol açan gelişmeler yaşandı.
Başbakan Binali Yıldırım’ın Almanya gezisi sırasından “Çözüm mözüm yok” sözleri ise iktidarın sıkıştığı kapanı işaret ediyor.
Bu durumdaki Türkiye, DİTAM’ın ortaya çıkardığı hiçbir sosyal problemle ile baş çıkamaz. Bundan DİTAM araştırmanın ikinci bölümünde mağdurların ihtiyaç duydukları hizmetlere ulaşımlarını, haklı olarak sivil toplum kurumları aracılıyla sağlamaya yoğunlaştırmış.
Not: Bu yazı ilk Halkın Nabzı Gazetesinde 21 Şubat 2018 tarihinde yayınlandı.