HDP’nin kaderi, Türkiye’nin geleceği
Çok büyük can güvenliği tehdidi altında olmalarına rağmen seçmenlerinden, mücadeleden uzak durmadılar.
Şu anki egemen politik ahlak açısından en büyük eksiklikleri devletin, muhafazakâr, milliyetçi,
statükocu güçlerin önünde diz çökmeyi becerememeleri.
HDP 3. Kongresi her türde uluslararası ve ulusal siyasal çevreler ve idari kurumlar dikkatle takip ediyorlar.
Bunun nedenlerinde biri, kuruluşundan kısa süre sonra elde edilen büyük başarı sonrası, Kürt meselesinde ülkede ve bölgede yaşanan savaş, güvenlik, keyfilik politikalarını sonuçlarını görmek, tasfiye olma noktasına doğru sürüklen partinin tutuklu başarılı eş başkanlarının yerine kimin, nasıl belirleneceği ve partinin toparlanıp toparlanamayacağına dair Kongre’den yola çıkarak kestirimde bulunmak.
HDP, iktidar Partisi’nin, 2014 sonbaharının son günlerinde (Rojava eylemleri sonrası) çözüm sürecini ortadan kaldırmasından itibaren, büyük kayıplar yaşadı. Çok büyük badireler atlattı. Büyük bedel ödedi ve hala ödüyor.
HDP, söz konusu olduğunda Meclis’te iki parti davranışı sergileniyor. Kendince, gücü ve etki oranda özgürlükçü, demokrat tutum takınan HDP, ikincisi ise HDP’ye karşı geliştirilen her türlü, hukuksuz, insanı değerlerden uzak, antidemokratik uygulamalarda birlikte davranan diğer üç parti. Her üçü de HDP’nin yok olmasında değişik neden ve düzeyde bir yarar umuyor. Hatta bunu temel siyasete dönüştürmüş durumdalar.
Bütün bu süreçte HDP’lilerin yanlış politikaları, hataları yok muydu? Böyle bir iddiada bulunmak siyaset biliminin doğasına aykırı. HDP üzerine yazılarımı okumuş olanlar, ilk günden itibaren HDP’nin büyük yanlışlıklar yaptığını, iktidarın ve Türk milliyetçilerinin işini kolaylaştıracak sayısız hataya imza attığını düşündüğümü bilirler. Bunlar kişisel sitemde duruyor.
Sadece iki konuya kısaca değineceğim. Birincisi HDP, Abdullah Öcalan tarafından geliştirilen çok doğru bir projeydi. Ama yanlış zamanda, yanlış yöntemle ve aceleye getirilen bir proje oldu. Eminim Abdullah Öcalan bundan sonra vereceği ilk demecinde “ben böyle bir şey düşünmedim, beni anlamadılar” açıklaması yapacaktır.
İkincisi ise benim de mümkün olduğu kadar yakından takip etmeye ve gücüm oranında destek vermeye çalıştığım Çözüm Süreci’nde, HDP çok yanlış yaptı. Krizi yönetemedi. Bu neden, kimden, nereden kaynaklandı bilemem ama şahit olduğum bazı konulardaki HDP’nin yanlış yaklaşımları ve hesapları AK Parti’nin Çözüm Süreci’nin başarısızlığı nedeninin Kürt siyasal güçler olduğuna dair anlatımının toplumda güçlü bir onay almasına çanak tuttu.
Aslında keşke HDP ve Kürt siyaseti bütünlüklü bir değerlendirme ve eleştiri-özeleştiri mekanizmasını çalıştırarak Kongre’ye gidebilseydi.
Kongre tartışmaları demokratik alanda siyaset yapmanın cesaret ve sorumluğuyla net, açık olarak belli başlı yanlışların, hataların kamuoyu ile öz güvenle paylaşılabildiği bir süreç olarak örgütlenebilseydi.
İktidarın çok yönlü baskısı, tasfiye girişimleri nedeniyle HDP, bunu yapabilecek konumu milletvekillerinin, belediye başkanlarının, siyasetçilerin tutuklanması kampanyasıyla yitirdi.
Kongre’ye üç gün kala partiye yönelik yoğun operasyon ve operasyonun Akil İnsanlar Heyeti üyesi, 78’liler sözcüsü, PM üyesi Celalettin Can’ın kapısına dayandırılması bile HDP’nin nasıl bir kapana alındığını göstergesi.
HDP herkese lazım
HDP’nin toparlanması oldukça zor ama imkânsız değil. Parti kadroları ne yaparsa yapsın devletin güvenlikçi ve beka merkezli Kürt siyaseti sürdürdükçe, HDP’nin 7 Haziran öncesi durumuna bırakalım dönmesini, yaklaşması çok zaman alır. Bu HDP’nin veya eş başkanlarının elinde olan bir şey değil.
HDP, kongre sonrası zamana yaymadan, sahici ve planlı bir tartışma yapmalı. Tartışmanın sonuçlarını özeleştiril bir biçimde açıklamalı, kamuoyuna güven telkin etmelidir. Bu kriz sonrası Türkiye siyasetinin geleceği için ileriye doğru atılmış ilk ciddi adım olmalı.
HDP, sadece, Kürtlere, HDP’liler, Alevilere, HDP bileşeni çevrelere, sol çevrelere lazım değil. Türkiye’nin 81 milyon insanına, Ortadoğu’da özgürlük, demokrasi arayan herkese gerek.
Bunun nedenini anlamak için yakın zamanda yayınlanan üç belgeye göz atmak yeterli. 20 Ocak 2018 tarihli Başbakanın medya temsilci ve yöneticileriyle yaptığı toplantıda verdiği “Başbakan 15 maddelik ‘dikkat edilecekler’ listesi, ikincisi HDP Eş Başkanı Serpil Kemalbay’ın açıkladığı 15 maddelik deklarasyonu. Bu ikisine https://www.evrensel.net/yazi/80835/savasta-ve-barista-hakikat linkinden ulaşabilirsiniz. Sonuncusu ise CHP’nin, bugüne kadar neden sitesinde dahi yayınlamadığını bilemediğimiz Kongre sonuç bildirisi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/922071/Gume_giden_Kurultay_Bildirgesi.html
Okur yazar olan her insanın ilk bakışta anlayabileceği kadar net bir fotoğraf sunuyor bu üç metin. Türkiye’de eksik olan özgürlük, adalet ve demokrasinin tutarlı ve ısrarlı savunucusu ne kadarsa o kadar Meclis’teki tek parti.
Çok büyük can güvenliği tehdidi altında olmalarına rağmen seçmenlerinden, mücadeleden uzak durmadılar. Şu anki egemen politik ahlak açısından en büyük eksiklikleri devletin, muhafazakâr, milliyetçi, statükocu güçlerin önünde diz çökmeyi becerememeleri.
Yaratılan muhafazakâr-Türk milliyetçisi korku cumhuriyetinin esiri olmak istemeyenlerin ellerini hiç bırakmadılar. Hatta cesaret kaynağı ve teşvik edici oldular. Esas işleri bundan sonra çok zor olacak. Zira 2019 seçim yılı, Türkiye’nin yakın geleceğini belirleyen seçimler doğru ilerliyoruz.
Korku cumhuriyetine diz çökmeyenleri derleyip, toparlayacak anlamlı güç ve siyasal duruş toparlanmasının ilk adım HDP’nin kendi yolunda yürümeye başlamasıdır.
HDP, kongre sonrası iki yeni Eş başkan ile yola devam edeceğini açıkladı. Kadın ve Kürt Eş Başkan son on yılın siyasetçisi, Kürt savaşının mağduru, tanığı ve sanığı Pervin Buldan. Türk solunda ve erkek ise uzun yıllar Eğitim-Sen çalışmalarında aktif yer almış, birlikte bir dönem ÖDP’de de çalıştığım ama son iki yıldır herkes Kürtlerden uzak dururken, sorumluluk almaktan kaçınmamış olan Sezai Temeli.
HDP’yi derleyecek politik ve örgütsel kapasitede bir yönetim oluşturulabilirse, hep birlikte HDP’nin krizini aşmak ve etki güç olma yoluna girmesi sağlanabilir.
Değilse sadece HDP değil Türkiye çok büyük bir fırsatı kaçıracak. Türkiye’nin direnç noktaları adım adım çökertilecek. Eşitliğin, özgürlüğün, demokrasinin kırıntılarını fenerle arar olacağız. Başarmak zor ama mecburuz. Armudun sapı, üzümün çöpü tartışmasıyla zaman öldürmek büyük bir hata olacaktır. HDP başarabilirse 2019 seçimlerinin korku cumhuriyetçilerinin püskürtülmesinde etki güç olma fırsatı doğuracak, Türkiye’nin yakın geleceği belirleyecek süreç olacak.
Umut fakirin ekmeğidir diye boşuna demişler.