Dersimli Kemal Yalovalı Muharrem

Dersimli Kemal, Yalovalı Muharrem

 

CHP 36. Kongresi “Adalet ve Cesaret” temasıyla gerçekleştirdi. Kongrenin detayları medyada yazıldı çizildi.

 

Doğrusu, CHP’lilerin ve demokrasi güçlerinin beklentilerine az da olsa yanıt verebildiğini söyleyebilmek pek mümkün değil.

 

Bu, ülkenin içinden geçtiği fevkalade durumuyla alakalı.  AK Parti- MHP ittifakının ürettiği devletin bekası algısının aslında bu iki partinin beka sorunu olduğunu görmüyor, göremiyor. Ülkenin içinde bulunduğu krizin aşılmasında ön açısı rol üstenebilmesi beklenen partinin, kongre sloganındaki cesaret sözcüğü laf olmanın ötesine geçemedi.

 

CHP lideri, devletin ciddi bir beka sorunu olduğu konusunda milli yerli ittifakla mutabık olduğunu kongrede bir kez daha dile getirdi.  Bu nedenle bu kapsamdaki bütün askeri hareketleri koşulsuz destekliyor.

 

CHP’nin sorunu salt yönetim değişikliği değil, sorunun esasını evrensel normları savunan bir sosyal demokrat veya sol parti olamaması oluşturuyor.

 

CHP’nin politikalarında çağdaş radikal değişim ve örgütsel reorganizasyon ihtiyacının CHP’nin ve dolayısıyla ülkenin geleceğini belirleyen bir konu olduğu ortada.

 

Kongre sonuç bildirisi incelendiğinde CHP’nin işinin çok zor olduğu ve yerinde saymanın ötesine geçmek iradesinde, en azından şimdilik yoksun olduğu görülecektir. Bu demokrasi, barış, eşitlik mücadelesi yürütenlerin işinin de ne derece zor olacağının işaretidir.

 

Kongre öncesi bu doğrultuda İzmir Milletvekili Selin Sayak Böke ve İstanbul Milletvekili İlhan Cihaner ortak imzalı bir manifestoyla yayınlandı. CHP’nin politik ve örgütsel yapısından daha ileride, kendi içinde tutarlı ve bütünlüklü bir metin. Ancak kongre delegelerinin bu çıkışla gerektiği gibi ilgilendiğini ve kongrede yankı bulduğundan emin değilim.

 

Bu manifesto, birçok Cumhuriyetçiye, İsmet İnönü’ye rakip olan Bülent Ecevit’in CHP’yi “ortanın solu” yapacağım sözlerini hatırlatmış olması tesadüf olmasa gerek.

 

 

Her iki dönemin benzer yönleri oldukça az. Ama unutmayalım bugün siyasetin merkezinin, tabusunu AK Parti üzerine geçirdi. Türkiye siyaseti kendine kanal açmanın sancısını çekiyor.

 

Adalet Yürüyüşün gücünü arkasına alan Kemal Kılıçdaroğlu, parti politikalarında radikal bir değişikliğe gideceğine ilişkin küçük bir sinyal bile vermedi.  Hatta son dönem iktidarın baskı ve tehditlerinden korkmanın ürkekliği ile siyaset yapmayı daha da olağanlaştırdı.

 

Haksızlık etmeyelim, ilçe örgütlerinde dahi istemedikleri yönetici veya delege seçildiğinde kongreyi iptal eden veya yönetimi görevden alan milliyetçi, muhafazakâr partilerle kıyaslanamaz. Her düzeyde adayların çokluğu, kendilerini özgürce ifade edebilmeleri, bırakalım muhafazakâr, milliyetçileri 10 yıl önceki Deniz Baykal dönemini hatırlamak yeterli.

 

Dikkate alınması gereken bir diğer önemli konu da Muharrem İnce’nin cesaretli çıkışları. Kürsünün arkasında asılı “Cesaret” sözüne uygun eleştirileri dile getirmesi defterin kapanmayacağının emaresidir.

 

Kongreden Dersimli Kemal Kılıçdaroğlu mevcuttu koruma gayreti sergileyen bir profil sergiledi, başarılıyla çıktı. Yalovalı Muammer İnce ise CHP’nin içinde derinden derine kaynayan değişim kazanın altına bir avuç odun attı.

,

Ama ortada bir tuhaflık var, Kılıçdaroğlu yenilikçi, İnce ulusalcı olarak taktim ediliyor. Kılıçdaroğlu’nun “yenilikçi” etiketiyle CHP’ nin başına geçtikten sonra ki 8 yıl içinde AK Parti ve geçmişinin korkusundan sıkı bir statükocuya dönüştüğü.  İnce’nin ekibi de çok sorunlu ama tekrar hatırlayalım İnönü’nün elinden CHP’yi alıp ortanın solu yapan Bülent Ecevit, çağdaş sosyal demokrat hiç olmadı. 12 Mart darbesi sonrasında rolünü iyi oynadığı sürece güç odaklarından destek gördü.

 

Şimdi de siyaset kendi kanallını yaratacak. Bu sancılı ve gerilimli olacağı görülüyor.  1994 yerel seçimleri kazandığı anda Recep Tayyip Erdoğan’ı İrancı, şeriatçı, şeytan ilan eden bazı çevrelerin, 22 Aralık 2001 büyük ekonomik kriz sonrası adım adım “dünya lideri” yaptıklarını unutmayalım. Bugünkü durum Türkiye için sürdürülebilir değil.