CHP kongresi ve çaresiz beklenti

CHP Kongresi, Çaresiz Beklenti

 

“AK Parti’nin son dönemde ağzından düşürmediği “yerli ve milli” olma tam da CHP için geçerli.

Türk usulü   merkez sol parti. Tam anlamıyla Türk partisi.”

 

Siz bu yazıyı okuduğunuzda ya CHP kongresini yapıyor olacak ya da tamamlamış olacak. Geç bir yazı olduğunu farkında olarak söz uçar yazı kalır düşüncesiyle yazma koyuldum.

Memleketin içinde bulunduğu berbat mı berbat durumdan çıkış için CHP’den ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’ndan örgütü dışında gizli ve açık büyük beklenti içinde olan geniş bir kitle var. Bu bir çaresizliğin veya zorunluluğun ürünü olan beklenti. Bu nedenle bir nebze anlaşılabilir bir beklenti.

Bunun bir nedeni, CHP’nin kendisini Bülent Ecevit ile birlikte ortanın solu olarak tarif etmesi. Ancak tanımlamadan bugüne kadar pek bir şey anlaşılmadı. Bir taraftan devleti kuran parti olarak 1923’lerin dünyasıyla iç ve dış siyasete yaklaşarak, sosyal toplumsal olguları kuruluş felsefesinden bir tık bile taviz vermeden kurucu felsefeyi savuna geldi, diğer taraftan batı sosyal demokrat partilerin kimi ilkelerini savunur göründü. Bu yapısıyla uluslararası platformların aykırı üyesi   olarak hayatını sürdürdü.

CHP’nin kendine esas misyon ve rota olarak belirlediği devleti kuran parti noktasında devletin bekasını korumak olarak aldığı için hiçbir dönem evrensel ölçülerde siyasal parti yelpazesinde kendine yer bulamadı. Kimlik edinemedi.

AK Parti’nin son dönemde ağzından düşürmediği “yerli ve milli” olma tam da CHP için geçerli. Türk usulü   merkez sol parti. Tam anlamıyla Türk partisi.

Salı günü CHP lideri, Meclis Grup toplantısında gözaltına alınan TTB yöneticilerinin basın açıklamasının metni okudu, sahip çıktı. Açıklama Zeytin Dalı Operasyonuna nedeniyle yapılmış barış çağrısıydı. İki cümle sonra operasyonun arkasında olduğunu güçlü bir biçimde ifade eden Kılıçdaroğlu insana bu “ne perhiz bu ne lahana turşusu” dedirttiriyor.

Kılıçdaroğlu,  evrensel  insan Hakkılarının en başında yer alan barış hakkı yerine hep başka şeyleri tercih ettiği için böyle davranıyor.  CHP İstanbul milletvekili İlhan Cihaner bunun adını hafta başında koydu ve çağrı yaptı: “Ne derler diyerek, siyaset yapılmaz, AK Parti’nin kendi beka sorunu var. Bunun çözülmesine vermemeliyiz,” CHP’nin siyaset anlayışını ve tarzını açık ve net ifade etmiş.

İlginçtir sosyalist sol yapılar CHP ile göbek bağlarını hiç koparamadılar.  Türkiye’nin sosyalist solu, CHP’nin felsefesini oluşturan Kemalizm etkisi ile geçirdikleri bir tarihe sahipler. 40 yıl önce Kemalizm’le hesaplaştıklarını iddia edenler bugün Hükümet’in savaş teskeresine onay veren CHP’nin merkezinde olacağı veya ön ayak olacağı demokrasi cephesini kurmanın telaşıyla akla hayale gelmeyen gerekçeler anlatıyorlar.

 

Aslında dün de bugün de bir kısım sosyalistler CHP’de aktif siyaset yapmanın binbir gerekçesini üretme beceresini gösterebilmişlerdir. CHP’den milletvekili, belediye başkanı olmak onlar için son durak ola gelmiştir.  

 

Türkiye’de  her siyasi çizginin kendi sağından medet ummak üzere gelişen siyaset geleneği, sosyalistler için de geçerli.  Bu nedenle  sosyalistler çoğu zaman evrensel değerleri ve politik tutarlılığı kolayca bir kenara bırakıyorlar. Sosyalistlerin toplumsallaşamamalarının ve kendileri için güç olamamalarının bir nedeni de bu durum.
İnanmayanlara Barış Ünlü’nün  son kitabı  “Türklük Sözleşmesi” ne bir gözatmalarını tavsiye ederiö

 

Sadette gelecek olursak hafta sonu yapılacak kongreden CHP’ de dönüşüme kapı açan bir gelişme yaşanma olasılığı yok denecek kadar az. Kılıçdaroğlu bugüne kadar ne yaptığıysa yine onu yapmaya devam edecek. Ben “solun” en büyük partisiyim sol beni desteklesin, sağ seçmenden oy almak için vitrine birkaç sağcı koymak, devletin bekası yalanın arkasında takılmak.

Zaten Kılıçdaroğlu’nun rakibi olarak ortay çıkan dört aday adayının ulusalcı olması bile CHP’nin sınırlarına dair bir işaretti.

Doğrusu genel kurula giderken CHP içinde beklenmedik iki şey oldu. İlki CHP il başkanlığına sokak mücadelesi içinden gelen sol değerlerle barışık bir kadının seçilmesi diğeri ise İstanbul milletvekili İlhan Cihaner ile İzmir Milletvekili Selin Sayak Böke’nin CHP içinde açtıkları politik kanal ve bunu herhangi bir aday merkezli yapmamaları. Bu tarihsel bir gelişme.

Türkiye’de bir avuç insanın dışında herkesin savaş naraları attığı ortamda yapılan bu cesaretli çıkışın CHP içinde ses getirmesi demokrasi güçleri için bir şans olacaktır. Sosyalistler, demokratlar aman CHP’yi kaçırmayalım, ürkütmeyelim diyerek eleştirilerinden geri durmamalılar. Bunu nasıl yaptıkları tabi ki önemli ama yapmamaya başladıklarında Türkiye daha berbat daha kötü bir ülke olacak.

Örneğin tutuklu milletvekili dendiğinde sadece kendi üyesi olan milletvekilinin ismini zikreden bir partinin Türkiye’nin demokrasi cephesinin ana kolu olup olamayacağını bir düşünün.

 

Tutuklu HDP vekillerini, belediye başkanlarını, Kürt siyasetçileri ağzına almaktan  ve parti içindeki ulusalcıları kaybetmekten korkan bir lider, ancak önüne konulan rolü oynayabilir. Rolü nasıl  oynadığı ise  ayrı bir konu.