Barış aktivistlerine sorduk: Kürt illerinde seçim güvenliği nasıl sağlanacak?

Güneydoğu Anadolu Belediyeler Birliği’nin (GABB) hazırladığı rapora göre, sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgenin 16 ili ve ilçesinde yüz binlerce insan göç etmek zorunda kaldı. Marksist.org, referandum sırasındaki seçim güvenliğini barış aktivistlerine sordu.

Hakan Tahmaz:

“Bölgede yaşanan sorunlar o kadar ciddi ki, Kürt halkının iradesinin sandığa yansıması açısından referandumun meşruiyetini dahi sorgulatacak düzeyde. OHAL esas olarak Kürt illerinde etkisini gösteriyor. 6 ilde çeşitli köyler abluka altında ambulans dahi köye girip çıkamıyor. HDP’nin referandum çalışması yapma ihtimali dahi yok; çünkü bölgedeki parti yöneticilerinin tamamına yakını tutuklu ve yerlerine atananlar da gözaltına alınıyor. KHK ile görevden uzaklaştırılan memurların durumu, sandık görevlisi bulunmasında da sorun yaşanacağını gösteriyor; görevden uzaklaştırıldığınızda sandık görevlisi de olamıyorsunuz. Bu durumda HDP’nin sandık görevlisi bulabilmesi mümkün görünmüyor.

OHAL koşullarında yapılacak olan seçimin ne kadar meşru olacağı tartışma konusuyken, seçim kanunlarında dahi olmayan sandık birleştirme uygulaması da gündemde. Silvan, Bağlar, Sur, Şırnak gibi yerlerde seçmenlerin oy kullanabilmesi fiziken mümkün değil, çünkü buralarda sandık kurulacak bina yok. Göç edenlerin sayısı Kürt seçmen içinde %3.5, ülke genelinde %0.5 e takabül ediyor. Bu rakamlar durumun ne kadar ciddi olduğunu gösterir vaziyette.

Kendisini konunun muhatabı olarak gören bütün sivil toplum kuruluşlarını, sivil inisiyatifleri ve muhalifleri konuyla ilgili olarak hükümete çağrı yapmaya davet ediyorum.”

Seçmen sayısının en çok düştüğü yerler Nusaybin, Şırnak, Sur ve Yüksekova oldu. 2015 yılının yaz aylarından itibaren bölgede değişen politikalar ve sık sık ilan edilen sokağa çıkma yasakları, resmi rakamlara göre yaklaşık 400 bin seçmenin zorunlu olarak göç etmesine sebep oldu ve bu rakamlar sadece 7 Haziran seçimleri sonrasında çatışmaların yeniden başladığı ilk beş ayı kapsıyor.

İnsan Hakları Vakfı’nın yaptığı araştırmaya göre ise çözüm süreci sona erdikten sonra başlayan operasyonlar süresince 1 milyon 809 bin kişi bundan doğrudan etkilendi. Resmi rakamlar 400 bin civarındaki seçmeni işaret ediyor olsa da bölgede çok daha fazla sayıda oy verme konusunda sorun yaşayacak olan göç et(tiril)miş veya bulunduğu yerleşim yerinde sandık kurulacak kadar dahi güvenlik olmayan seçmenler var.

Bu duruma çözüm olarak gösterilen sandık birleştirme pratiğinin de hem yasal dayanağı olmaması açısından hem de uygulandığı köylerden şehir merkezlerine gelecek insanların güvenliğinin nasıl sağlanacağı, gözaltı ve tutuklamalarla boykot etmek zorunda bırakılmaları açısından birçok probleme sebep olacağı çok açık.

Bütün bu konularla alakalı olarak Hakan Tahmaz (Barış Vakfı Genel Sekreteri), Emine Uçak (Gazeteci) ve Yıldız Önen’den (Barış aktivisti, Sosyalist İşçi yazarı) görüş aldık.

Emine Uçak: 

“GABB’ın yaptığı araştırma seçmen sayılarının azaldığını gösteriyor; bu tabii referandum sonuçlarını etkileyecektir. Yaşananlara sadece siyasi eğilimler yönünden bakanlar için azalan ya da artan seçmen oranları çok şey ifade edebilir. Bunun siyasi etkilerinden öte, ben zorunlu göçlerle insanın gündelik hayatına düşen ve nesillere aktarılan travmaların nasıl bir yarılmaya sebep olabileceğinin derdindeyim. O değişen sadece rakamlar değil; normal bir hayatı sürdürme şansı bulamamış binlerce insan… Ve referandum, onların gündelik hayatın en temel ihtiyaçları olan barınma, eğitim gibi sorunlarının ortasında tartışılıyor. Doğuyla batı arasında sanırım fark bu kadar hiç azalmamıştı, yani OHAL şartları açısından ama bir yandan da bu kadar hiç uzak olmamıştı. Hani kopuş deniyordu ya; ülkenin bir bölümünde referandum gibi önemli bir gündem varken öbür tarafındaki sessizlik bize çok şey söylüyor.

Yıldız Önen: 

“Referandum eşit koşullarda siyaset hakkı tanımıyor. Binlerce HDP yöneticisinin tutuklandığı, binlercesinin gözaltına alınıp günlerce bekletildikleri, onlarca milletvekilli, eş belediye başkanı, il ve ilçe yöneticilerinin tutuklandığı bir ortamda HDP’nin referandumda siyaset yapması çok zor. Buna geçen sene Kürt illerindeki olaylardan sonra batıya göç eden on binlerce seçmenin durumu eklenince durum da zorlaşıyor. 7 Haziran’da HDP, binlerce seçmeni otobüslerle kayıtlı olduğu yerlere oy kullanmaya götürmüştü. Bu referandumda, yukarda bahsettiğim sebeplerle bu işi örgütlemek zor.

Ancak gene de “HAYIR” demenin önemini vurgulamaya, demokrasi isteyenlerin bir şekilde sandık başına gitmelerinin gerekliliğini anlatmaya devam etmeliyiz. Tüm bu zor koşullarda barışın sağlanmasının yolunun referandumda “HAYIR” oyunun çıkmasıyla mümkün olduğunu söylemek gerekir.

‘Kürt illerinde sandığa gitmeyecekler’ söylentisinin doğru olmadığını düşünüyorum. Anayasa değişikliği en başta Kürt sorununda çözümün önünü tıkayan bir mekanizma getiriyor. HDP’li milletvekillerinin hiç söz sahibi olamayacağı bir düzene geçişi engellemek elimizde. Bunun için sandığa bir şekilde gidip “HAYIR” oyu kullanmamız gerekir