Diyarbakır Newroz’unda kutlama alanında on binlerce insan bir araya geldi yine. Alanda demokrasi, özgürlük ve çözüm sürecine olan özlemi ve referandum sürecine nasıl bir yaklaşımın hakim olduğunu Barış Vakfı sözcülerinden Hakan Tahmaz yorumladı.
Sosyalist İşçi gazetesinin Tahmaz’la yaptığı röportaj şöyleydi:
Newroz’daki izlenimleriniz nasıldı?
Newroz bu sene pozitif anlamda geçen senekiyle kıyasalanamaz bir atmosfere sahipti. Geçen sene büyük bif öfkeyi yansıtıyordu. Bu kez Kürtler nereye yöneldiklerini ve ne istediklerini çok iyi biliyorlardı. Büyük bir siyasi irade gösterdiler. Hükümetin her türlü yasağına yanıt üreten bir biçimde duruş sergiledi. Newroz’un kutlanmasını zorlaştıran faktörler de vardı. Otobüsler, dolmuşlar çalışmıyordu, afişlemede ve bildiri dağıtımında güvenlik güçleri tarafından dünya kadar zorluk çıkarılmıştı. Daha da önemlisi HDP’nin yöneticileri ve KESK’e bağlı sivil toplum örgütlerinin yöneticilerinin hemen hemen hepsi gözaltına alınmıştı. Daha önceki Newrozlara kıyasla sokak kampanyaları çok daha cılız olmasına rağmen geniş bir katılım vardı. Ben kendi adıma bunun sebebinin Kürt hareketinin süreçle bağlantısını iyi kurmuş olması olduğunu düşünüyorum. Bu politize olmuş halin en görünür olduğu an kitlelerin Ahmet Türk’ün konuşmasına tepki verdiği andı. Ahmet Türk genel olarak referandumla alakalı konuştu ve o meydandan “Hayır” naraları hiç eksik olmadı.
Kürtler milliyetçilerin “Hayır”ları konusunda ne düşünüyor?
Bu, bizim gibi özgürlükçü, ırkçılık karşıtı olup hayır diyecek olanları çok ilgilendiren bir mesele. Kürtlerin hayır demekle alakalı herhangi bir tereddütleri yok. Ama hayır kampanyalarının yürütülüşü ile ilgili kaygıları var, kırgınlıkları var. Bu durumu bir İHD yöneticisi şöyle tarif etti: “Bizim evde yangın var ve kimse bunun farkında değil. Kİmse sesini çıkarmıyor. Sorunların ne zaman ve nasıl çözüleceği konuşulmuyor bile.” Bu kırgınlık yaratan noktalardan bir tanesi. Tabi ki en büyük problem hayır ve evet cephelerinin milliyetçi söylemlerde ortaklaşmaları. Barış sözünden gittikçe daha da uzaklaşmaları ve konuyla alakalı hiç bir şekilde konuşmamaları. Bu hayır diyeceklerin büyük bir problemi. 7 Haziran seçimlerinde HDP’nin aldığı oyların neredeyse üçte birinin barış umuduyla verildiğini düşünüyorum. Bu insanları etkilemeye ve hayır demeye ikna etmeye çalışmamanın çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Bölgede benim gördüğüm Ak Parti’nin kendi seçmeni dışında sandığa gidecek olan herkes hayır diyecek. Kürtlerin şu an Kürt hareketi dışında herhangi bir siyasi unsurdan umudu kalmamış. Bu ilk defa oluyor. Hayır bloğunun bunu gören bir yerden hareket etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak kimse bu durumu konuşmuyor. Oysaki bana göre sandıktan hayır çıkmasını sağlayacak şey umuda oy verenlerin oylarıdır. Kampanyalar barışı vaat etmiyor. Ancak barışsız bu iş olmaz.
Kitlesel boykot ihtimali ile ilgili dedikoduları da her zamanki gibi milliyetçiler çıkartıyor. Bu durumu yorumlayabilir misiniz?
Kitlesel boykot ihtimali diye bir şey yok. Türkiye basınında, kamuoyunda ve solunda konuşuluyor ancak Kürtlerin gündeminde değil. Bugün boykotun tek adresi vardı o da KDP siyasi çevresiydi, sandığa gitmemeyi ve böylelikle pasif boykot yapmayı düşünüyorlardı. Ancak şu anda onlar evet demeye karar vermişler gibi görünüyor. Bu zaten gerçekçi bir senaryo değildir. Irak, İran veya Suriye Kürdistan’ı olsun, bunların hepsinde Kürt hareketinin tek bir amacı var: Suriye konusunda hükümetin elini zayıflatmak. Dolayısıyla boykot, Kürt hareketini bileşenleri için ayakları yere basan bir seçenek olmaktan çıkıyor. Boykot konuşanlar geçmişe gönderme yapıyorlar ancak o zamanki süreçle bugünkü süreç çok farklı. O zamanlarda Kürt hareketi yeni bir cephe yaratmaya çalışıyorlardı. Statükocuların veya Ak Parti’nin peşine takılmak istemiyorlardı. Şu anda ise zayıflamış ve belki de iktidardan düşmüş bir Ak Parti görmek hedefiyle bir strateji izliyorlar. Dolayısıyla Kürtler gidebildikleri kadarıyla sandığa gidecek ve hayır diyecek. Ancak şu an OHAL var, sandıklar korucu köylerine taşınıyor, zorla yerinden edilenlerin ve bu sebepten değişen nüfus dağılımının sandığa ne kadar taşınacağını bilemiyoruz.
Batıdan barışın sesini yükseltecek bir hayır diyecek sesin çıkması bizim işimizi kolaylaştıracaktır. Bu, Kürtlerin daha içten ve güvende hissederek sandığa gitmesini sağlayacaktır. Özellikle baskılara, polis şiddetine karşı direnme gücü kazandıracaktır. Bu gündemi yaratmak ise bu tarafta, yani Fırat’ın batısını kastediyorum, kalan sosyal demokrat, liberal, sol özgürlükçü kesimlerin seslerini yükseltmesine bağlı. Bunun olmaması oradaki insanların kırılmasına sebep oluyor. Kürtler kendilerini yalnız hissediyor ve barışın sesini batıdan da duymak istiyorlar.