Seçim Sonrası Kriz Olasılığı  

1-7 Haziran 2015

7 Haziran seçimlerinin sonvirajındayız. Bu seçimler ortaya çıkacak sonuçları itibaren son yılların en karambol seçimi olacak gibi gözüküyor.Erken seçimi gerekli kılacağına ilişkin yaygın bir kanaat var.  AK Parti,tek başına iktidar olsa da olamasa da; HDP barajı geçse de geçemese de erken seçimgüçlü olasılılık. 8 Haziran sonrasına ilişkin senaryolartartışılmaya başlandı.

Bu ölçüde yaygın  tartışılıyor olması 7 Haziran seçimlerinin belirleyici özelliğinden kaynaklanıyor.

Bu, Recep Tayyip  Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı koltuğuna oturmasıyla anayasa, yasa, gelenek, teamül tanımayan tutum ve davranışıyla toplumda yarattığı nefret, korku ve düşmanlık duygusunun Türkiye’yi sürüklediği felaketten kurtulma çabaları. Recep Tayyip Erdoğan toplumda öyle bir nefret ve korku yarattı ki, beş benzemezi ve aynı sokaktan  geçmek dahi  istemeyenlerin ortak duyguda, davranışta  buluşmalarına  yol açtı.

Demokrasi güçleri,   Erdoğan’ın ve AK Parti’lilerin saldırılarının büyüklüğü ve ağırlığı karşısında çaresizlik içinde  adeta ırkçı,milliyetçi ve statükocu güçlere ve odaklara karşı dileri tutuk  sessizler.

HDP’ye  AK Parti ile işbirliği yapacak mısınız ya da dışarıdan destekler misiniz gibi sorular, Doğu Perinçek ve Soner Yalçın gibi kemik ulusalcıların Recep Tayyip Erdoğan’ı şu veya bu gerekçeyle savunmaları,  hatta geniş bir kesim tarafından Erdoğan’a karşı Türk milliyetçisi, Kürd karşıtı   MHP’nin partner olarak görülmesi  durumun vahametini gözler önüne seriyor. Ama algılanmasına ve kavranmasına ne yazık ki yetmiyor.

Bu vahim durum,  seçim sonrasını daha da belirsiz ve mayınlarla döşeli bir hale getiriyor.  Muhalefet partilerinin “onu başkan yaptırmayacağız” veyaAKP ile ne içeriden, ne dışarıdan hükümet kurmayız” sloganlarında ifadesini bulan siyasal atmosfer bugün  bir çok şeyi anlatmaya  yetiyor ama  sürdürülebilir bir siyasi yaklaşım olup olmadığı tartışılır.

 Cumhurbaşkanın,  sonuçta Başbakanı da tahkireden davranışlarıyla oluşan Recep Tayyip Erdoğan ve onu istemeyenler kutuplaşması ve gerilimiseçim kampanyaları ve siyaset düzeyini altüst etti. 8 Haziran sonrasında parlamento zeminde ilişkileri ve  ortaklaşmayı zorlaştıran  mayınlar liderlerin kampanyalarında kullandıkları dil ile döşendi.   Cumhurbaşkanın nefret ve korkuüreten  dili karşıtını üretti.

Bu siyasal tablonun sağlıklı bir gelişme olduğunu aklıselim düşünen hiç kimse ileri süremez.  Parlamentoda bulunan hükümet partisi haricindeki partilerin tek hedefi,  tavır ve davranışlarıyla sadece AK Parti’lilerin Cumhurbaşkanı olduğunu kanıtlayan   Recep Tayyip Erdoğan’ın, anayasal ve  yasal zemine çekilmesini sağlayacak bir sonucun ortaya çıkmasıdır.  Bu tablo ile karşı karşıya kalınmış olması sistemin iflasını gösteriyor. Çözüm Süreci’nin geleceği neredeyse  ağza alınamaz  hale gelindi.

Türkiye’nin sisteminin bugünkü haliyle sürdürülebilmesinin siyasal, sosyal, kültürel,  toplumsal zemini büyük sarsıntı geçiyor. Bizzat Cumhurbaşkanı, seçim döneminde yaptıklarıyla sisteme karşı, moda  deyimle askeri olmayan “darbe ” yapmıştır. Bir çok devlet kurumu  “bu darbeye” ya sesiz  kaldılar ya da bizzat yanında yer aldılar. Anayasada Cumhurbaşkanın tarafsızlığı üzerine var olan açık hükümlerin aleni çiğnemesinin, AK Parti’nin seçim kampanyasına önderlik etmesinin önlenmemesi bu tablonun oluşmasına yol açtı. Milletin doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanı vurgusu,  anayasa ve yasa tanımaz bir biçimde davranan cumhurbaşkanıortaya çıkardı.

Bu vahim ve kaos zemini oluşturan gayri hukuki duruma son verebilecek seçim sonucunun ortaya çıkma ihtimali oldukça zayıf. Türk İttihatçılığını yeni  ambalajla gizli gizli sürdürme eğilimi açığa çıktı. Sandık sonuçları nasıl olursa olsun 8 Haziran sonrasında siyasal krizin derinleştireceği kesinleşti.