Daha Fazlasına Layıksız

10 Ekim 2013 Taraf Gazetesi

Demokratikleşme Paketi Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından önemli unsurları içeriyor. Toplumsal zemini elverişli hâle getirici açılımlar sözkonu. Bunları görmezlikten gelmek veya küçümsemek demokrasi ve barış mücadelesine katkı sağlamaz.

İlkokullarda “And”ın ve kamu alanında başörtü yasağının kaldırılması, siyasi partilere devlet yardımı kapsamının genişletilmesi, eşbaşkanlık düzenlemesi, farklı dil ve lehçelerde propaganda serbestliği, nefret suçları ve ayrımcılık konusunda yapılan düzenleme, özel okullarda farklı dil ve lehçelerde eğitim hakkı tanınması, Nevşehir Üniversitesi’nin isminin Hacı Bektaş-ı Veli Üniversitesi olarak değiştirilmesi, Mor Gabriel Manastırı’na arazisinin iade edilmesi, Roman Dil ve Kültür Enstitüsü kurulması gibi bu kapsamda değerlendirilebilir.. Ancak, yeni anayasa, Terörle Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Alevi sorunu, Heybeliada Ruhban Okulu ve kamuda anadilde eğitim gibi sorunlardan hiç söz edilmemesi de kayda değer olduğu kadar kaygı vericidir de.


KÜRT SORUNUNDA ÇÖZÜM SÜRECİ

Çözüm süreci başladığından bu yana iki noktayı ısrarla dile getirdik. Barış yolunda hızla ilerlemek için önce AKP, Kürt sorununda idrak problemini aşmak zorunda. Kürt sorunun doğru tanımlamak durumunda. Bu başarılamadığı sürece kalıcı çözüm mümkün olmayacak. Toplumsal katılımı, değişim ve dönüşümü güçlendirmek için süreçte katılımcı ve şeffaf bir yöntem izlenmelidir.

Paket, çözüm sürecinin ilerlemesi konusunda pek az umut verdi. Bu yönüyle pek çok eksiği var. Yaratılan beklentinin asgari ölçülerde olsun karşılanabilmesi, paketin diyalog ve müzakere ile hazırlanmasını gerektirmektedir. On aydır ölümlerin önüne hangi yolla geçildiyse aynı yoldan yürünerek hazırlanacak paket hiç kuşkusuz bizi kalıcı barışa daha hızlı ulaştırabilir. Bu nedenle “kimseyle müzakere edilmedi” sözlerinin bir başarıymış gibi kullanılmasına son verilmelidir. Bu sözler çekingenliğin veya yanlış yolda yürümenin bir ifadesi olabilir. Müzakere etmenin yanlış bir tarafı yoktur.

Çözüm sürecine ilişkin acil olarak atılması gereken adımlar aciliyetini koruyor. TCK ve TMK’da değişikliğe gitmemek, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na konulan çekinceyi kaldırmamak, bu yıl başlayan diyalog ve görüşme sürecini rahatlatacak hiçbir düzenlemenin pakette yer almaması çözüm ve barış sürecini zora sokan gelişmelerdir. Anadilde eğitimi özel okullarla sınırlamak ise sorunun kamusal boyutunun derinliğinin farkında olunmadığını gösteriyor.

Paket açıklanmadan önce hükümet yetkilileri “paket açıklandığında birçok kişi şaşıracak” türü açıklamalar yaptılar. Türkiye’nin demokrasi ve barış yolunda emin adımlarla yürüyüşü için bu anlamda toplumu şaşırtacak adımlara gerçekten ihtiyaç vardır. Türkiye insanı, açıklanandan çok daha fazlasına layıktır. Sorunlarımız, demokratik siyaset güçlendirilerek aşılacaksa, bu konuda ikircikli davranmak, küçük hesaplar yapmak ve beklentilere asgari ölçüde bile yanıt vermemek zaman ve enerji kaybetmektir. Demokratik siyaseti güçlendirmek ve çözüm sürecini ilerletmek müzakere ve diyalogla olabilir. Meclis’i işlevli kılmakla olur. “Ben yaptım oldu” yaklaşımıyla değil.


BAŞBAKAN’A VE PARTİ LİDERLERİNE ÇAĞRI

Başbakanın paketi açarken yaptığı konuşmadan ve paketin içeriğinden anladığımız kadarıyla paketin son hâli önümüzdeki günlerde netleşecek. Yeni yasama yılı görevli olacağa benziyor. Dolayısıyla, açıklanan paket bir tartışma zemini olarak kabul edilmeli ve değerlendirmeli.


1)
Paketin Meclis’te mümkün olduğu kadar geniş bir mutabakatla çıkarılması için başta Adalet ve Kalkınma Partisi olmak üzere herkes sorumlu davranmalıdır.


2)
CHP ve BDP tarafından Meclis’e sunulan demokratikleşme önerileri de dikkate alınarak, paket Âkil İnsanlar Heyeti’nin raporlarında dile getirilen öneri ve talepler ile evrensel hukuk ve insan hakları çerçevesinde genişletilmeli. Bunun için sorunun muhataplarının, Âkil  İnsanlar Heyeti’nin, sendikaların, meslek örgütlerinin, Meclis dışı partilerin ve STK’ların sürece etkin katılımları için gerekli zeminler yaratılmalıdır.


3)
Ana muhalefet partisi CHP başta olmak üzere sivil toplum örgütleri iktidar partisinin tutum ve davranışını bahane ederek sürecin gelişmesini zorlaştıracak tutum ve yaklaşımlardan uzak durmalı.


4)
Meclis’teki partiler, demokratik bir ülkenin ve kalıcı barışın yolunu açmak için yeni anayasa hazırlığı konusundaki tutumlarını gözden geçirmeliler. Yeni bir tutum belirlemeliler. Bu yeni tartışma ortamı, demokratik bir anayasa yapmak ve bunun önündeki engelleri açığa çıkarıp bertaraf etmek için fırsata dönüştürülmelidir.