12 Eylül Askeri diktatörlüğünün başı generaller Kenan Evren’in ve Tahsin Şahinkaya’nın Ankara’da yargılanmaları, 12 Eylül mağdurlarını fazla heyecanlandırmadı.
12 Eylül askeri diktatörlük sisteminin asli unsurlarının önemli bir bölümünün korunmasında ve 12 Eylül askeri darbe döneminin kimi uygulamalarının sürdürülmesinde ısrar edilmesi güvensizliği derinleştirdi. Yargılamanın sonuç vermeyeceği kanısını güçlendirdi.
Bu kaygıyı taşıyanların hükümet ve yandaşları tarafından anında ötekileştirilmesini ve yaftalanmasını bir çözüm olarak görmek ve seçimlerde hükümetin %50 oy almış olmayı her şey için yeterli görme yaklaşımı büyük felakete koşmaktır.
Hatırlamakta yarar var. Bugün yargılananların yaptırdığı anayasa halktan %91 evet oyu almıştı. Bu sonucu baskıyla açıklamaya çalışanları bugünkü bazı uygulamalar üzerinde bir kez daha düşünmesinde yarar var.
Başbakanın son üç yıldır partisine, hükümetine dönük eleştiriler karşısında aldığı tutumla başlayalım.
Son bir yıldır meydanlarda, toplantılarda kaç gazeteciyi, köşe yazarını hedef alan konuşma yaptığını bir gözümüzün önüne getirelim.
Kaç sendika Başkanına, kaç sivil örgüt temsilcisine, kaç meslek örgütüne hat bildirdiğini hatırlayalım.
TBMM’deki milletvekili grup toplantılarında nasibi almammış kesim, muhalif neredeyse kalmadı.
Artık sıra yandaşlara da geldi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın uyarılarına karşı takınılan tutum ortada.
Başbakanın, Bürokratlarının, Milletvekillerinin, Bakanların ve kendi geçmişini unutarak, sık, sık CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’na “muhlis tüccarlar gibi” İsmet İnönü dönemini ve geçmişi hatırlatması nasıl bir yolda yüründüğünü gösteriyor.
Puşi taktığı için 3 yıl tutuklu kalan Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül daha yeni tahliye olmuşken Urfa’daki puşili, coplu tespih tanesi gibi dizili sivil polislerin boy, boy çekilmiş fotoğraflar keyfiyetin belgesi olsa gerek.
İHD Diyarbakır şube Başkanı Muharrem Erbey ve Hatip Dicle gibi Kürt siyasetinin tanınmış isimlerin içinde yer aldığı KCK ana davasının tutuklularının 810 gündür savunmalarını dahi yapamamış olmaları bir çok davadaki durum yargı sistemindeki garabeti ve siyasallaşmayı gözler önüne sermeye yetiyor.
İnsan hakları savunucusu, avukat Erbey ve arkadaşlarının 9 Nisan’da görülecek duruşmadan adalet beklemek Ankara’daki yargılamadan umutlu olmanın arasında neredeyse fark kalmadı.
Özel Yetkili Mahkemelerin eline düşmüş veya düşürülmüş insanların karşı karşıya kaldıkları muamele, bir dizi soruşturma ve dava nedeniyle görenlerin, bu süreçten adalet beklemeleri, adaletsizden adalet beklemek gibi abest bir şey oluyor.
12 Eylül askeri darbesinin üzerinden yıllar geçti. Çok şey değişti. Türkiye eski Türkiye değil. Dünya eski dünya değil. Toplum eski toplum değil.
Bunları hepsine doğru. Ama değişenin ne olduğunu anlamak için Prof. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zorakolu’un iddianameriyle 12 Eylül’de hazırlanan iddianameleri her hangi birini karşılaştırmak yetiyor.
Ya da 12 Eylül’de olanlarla bu hafta ortasında Urfa ve çevresindeki güvenlik önlemlerini karşılaştırmak yetiyor.
Başbakanın Kenan Evren’in yolundan yürümeyi terk etmesi veya ettirilmesi gerekir.
Evrenlerin derdine nasıl referandumda aldığı %91 oy, bu gün derman olmuyorsa yarın da Başbakan R.T Erdoğan’ın derdine aldığı %50 oy derman olmayabilir.
Ankara’da görüldüğü gibi mazlumun ahı, ahesli ahesli çıkıyor. Yaşın ilerlemiş olması da kurtarmıyor.
6 Nisan 2012