Başbakan Alıştı Ama…

Başbakan bu toplumda derin yaralar açmış sorunlar konusunda hep aynı yöntemi izliyor.
Başbakan bu toplumda derin yaralar açmış sorunlar konusunda hep aynı yöntemi izliyor. Sorunların çözümünü Mutlak İktidara yürüyüşü için kullanıyor.
Çarşamba günü partisinin İl Başkanları toplantısında 1932–1939 Dersim katliamı nedeniyle devlet adına özür diledi ve bazı belgeleri dillendirdi. Başbakanın açıkladığı belgeler, bilinmeyen belgeler değildi. İlk olan, bir Başbakanın bu belgeleri açıklamasıdır. Bununda bir önemi var. Ama o kadar.
Aslında Başbakan yaptığı işi önemsizleştiriyor. Çünkü sorunu CHP ile rekabet ve genel anlamda sola dalaşma konusu yapıyor. Tabi CHP’liler de Başbakana dalaşması için oldukça malzeme veriyor.
Ama bu özür dileme meselesinde esas yıkıcı ve kahredici sorun bu da değil. Büyük sorunu, Başbakanın,  bütün sorunları “açılım siyasetinde” olduğu gibi işine geldiği zamanda, işine geldiği biçimde ve tarzda ele alması oluşturuyor.
Sorunları bütünlüklü bir perspektifle, mağdurlara güven verici bir yaklaşımla, demokrasiyi konusu olarak ele almıyor. Bütün temel haklara bir değerler sistemi olarak yaklaşmıyor.
AKP sorunlara pragmatik bir anlayışla ele aldığından  yapılanlar gerçek anlamda tarihle yüzleşmeye ve toplumsal dönüşüme yol açmıyor. Başbakan toplumu oyalamaya alıştı.
Türkiye,  21.yüzyılın ülkesi olmak ve bunun için tarihinden gelen kamburlarında kurtulmak durumundadır. Bu arınmada alaturka demokratikleşme gibi bir adım ileri iki adım geri taktiğiyle ve konuları ve sorunlarının bir biriyle olan bağlantıları koparak tekil sorunlar ve olgular olarak ele alarak olamaz.
Kısa bir süre önce AKP, Kürt Açılımı, Alevi Açılımı ve Ermeni Açılımı gibi bir dizi açılımlar başlattı. Bugün dönüp baktığımızda bunlarda geriye ne kaldı diye, göreceğimiz bir şeyin olmadığıdır. Hatta bazı noktalarda dünden gerilere düştük.  Mesela bugün bütün bu konularda toplum daha fazla uç eğilimler meyletmiş durumda.
Yani tutarlı ve bütünlüklü demokratik zihniyet sahip olmadan bu konular etrafında fazla bir yol alınamaz.
Dersim konusunda özür dileyen bir Başbakan, kendisi mahkûm edenlerin Alevi olduğunu söylemez. Ya da ana muhalefet partisinin Genel Başkanının Alevi olduğunu seçim meydanlarında dilendirmekte utanır.
Bu bir taraftan Kürt Açılım başlatıp diğer taraftan seçilmiş Belediye Başkanlarını, parti yöneticilerini ve demokratik siyasetçileri tutuklamak gibi bir şeydir.
Dersim katliamıyla yüzleşmek isteyen, Kürt demokratik siyasetine karşı sürek avı yürütmez, barış masasını devirmez. Birini yaban diğerini yapamaz.
Herkesin susturulmaya ve bastırılmaya çalışıldığı bir yerde tarihle yüzleşme gerçekleşemez, geçmişin yaraları sarılamaz.
Dersim katliamı konusunda samimi olan, ilk adım olarak Dersimin adını iade eder. İki yıl önce bu konuda verilen önerge Meclis’te AKP’nin oylarıyla ret edildi.
Medyanın tek sesli hale gelmesinin peşinde koşan bir siyasal iktidar ancak kendine ayak bağı olan sorunları, kendi ihtiyacı kadar çözer. Bunun adı da yapmacık özür, yapmacık çözümdür.
Türkiye’nin ihtiyacı gerçek anlamda yüzleşme ve arınma harekâtı başlatmaktır. AKP bundan çok uzak duruyor.
AKP Açılım siyasetinde olduğu gibi insanları oyalıyor; yanlış hesap yapıyor. Kendi yandaşlarından başka kimseyi inandıramıyor. Türkiye  AKP’ye oy verenlerden  oluşmuyor. Bir o kadar daha oy vermeyenlerin olduğunu AKP unutuyor.