Bir önceki yazımda ÖDP 15. Yılından söz etmiştim. Bu yazımdan Türkiye sendikal hareketinde özgün yeri olan Petrol-İş sendikasının 60. yılı etkinliğinden söz etmek isityorum.
Geçen hafta ortasında Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri (Petol-İş) sendikası Genel Merkezi’nden mail aldım. Sendikanın kuruluş yılı nedeniy hazırlanan filmin 1 Şubat 2011 Salı günü Beyoğlu Halep iş merkezindeki SES tiyatrosunun salonunda saat:19.00’da düzenlenen galasına davet edildim.
Doğrusu önce sırada ve amatörce yapılmış örgütü tanıtan bir film galası olacağını düşündüm. 90 dakikalı böylesi bir filim de oldukça sıkıcı olabilir diye aklımdan geçmedi değil.
Filmi hazırlayanlar arasında bir tek BSP ve ÖDP’den tanıdığım Hakan Koçak vardı. Adaşım sendikanın çalışanı olarak filmin Genel Koordinatörüydü. Filmi genç bir kadro, iki yıllık bir çalışma sonunda hazırlamış. Yapım ve yönetmenliğini Özüm Sevda Duran ve Özgür E.Arık üstlenmiş, müziğini Soner Elver yapmış. Tabi bunlarla sınırlı değil. Bir ordu insanın emeğiyle oldukça güzel ve düzgün bir film yapılmış.
Petrol-İş Sendikası’nın tarihini anlatmak için güne kadar sendikada görev yapmış yüz kişinin tanıklığına başvurulmuş. Türk-İş ve TRT’nin arşivlerinde yararlanılmış. Sendikanın altmış yılı, altmış dakikalık bir filmle anlatmak için çalışmaya başlayan film ekibi, petrol-İş’in tarihini 90 dakikalık bir filme ancak sığdırabilmişler.
Film, Petrol-İş’in tarihinin, Demokrat Parti dönemiyle başlayan salt bir sendikal mücadele tarihi olarak yaşanmadığını gösteriyor. Filmde, aynı zamnda Türkiye’nin demokrasi ve işçi sınıfı mücadelesinin geçirdiği evrim anlaşılmış. Bugünkü sendikal mücadele açısından çıkarılacak derslerle dolu film.
Bıçkın delikanlı, tanker şöförü Ziya Hepbir kişisel çabasıyla Paşabahçe’de küçük bir dükkanda, bir masa ve bir sandalye ile kurmuş sendikayı. Dişe diş, teke tek mücadeleyle yürütülen ve bugünlerde tahmin edilemeyecek eziyet ve zor koşullarda verilen mücadeleyle yapılan örgütlenmesi anlatılmış.
Sendikacı denildiğinde, ahalinin komünist anladığı bir süreç kuurlmuş sendika. Sendika hakkının kullanılması için akla hayale gelmesi zor, yöntemler geliştirilmesi anlatılıyor. Örneğin çalışma saatleri içersinde üye yazmanın, aidat toplanmanın zorluğunu ve engellerini aşmak için tuvalete makbuz karşılığında para toplama sahnesi çok şeyi anlatıyor. Yasal ve anayasal haklarının sınırlı olduğu koşullarda örgütlenme çabaların önündeki engelleri aşma çabası Türkiye’nin demokrasi evrimi olarak perdeye yansıyor.
Sendikanın kurucu başkanı Ziya Hepbir’in, siyasi iktidarın hedefi haline gelmesi ve bunun sendikaya zarar verme noktasına gelmiş olduğunu gözleyerek başkanlıktan kendi arzusuyla ayrılması ve sendikanın önünü açma çabası bugünkü sendika yöneticilerin en fazla ders çıkaracağı sahneydi. Bu sahneyi izleyen 25 -30 yıldır sendika yöneticiliği yapanların bir parçada olsa utanmaları gerekiyor.
Film bizim sendika tarihimizin özeti. DİSK kuruluş süreci, Türk-İş’in geçridiği evrimi anlatmakla kalmamış bunlarla birlikte sendikal hareketin 12 Mart, 12 Eylül darbeleri karşısında aldıkları tutumlar ve karşı karşıya kaldıkları saldırılar gösterilmiş.
Bunların içinde bir nokta çok dikkat çekiydi. Türkiye’nin 12 Eylül askeri darbesine doğru gitti bir süreçte, sendikanın Batma şube kongresine sıkı yönetim komutanının nasıl açık müdahalede bulunduğunun anlatıldığı bölüm tam anlamıyla ibretlik. Dönemin Malatya sıkı yönetim komutanı Temel Çingöz, sendikanın kongresini, önce ertelemiş, bu da çözüm olmayınca sendika seçimlerinde Hizbullah lideri olarak bilinen Hüseyin Velioğlu’nun seçilmesi için taraf olmuş. Burda,solcuya, sosyaliste, demokrata karşı siyasal islamı desteklemek bizim devlet geleneğimiz olduğu görülüyor.
Petrol-İş Sendikası yöneticileri ve film ekibi, Türkiye’nin iktisadi olarak geçirdiği dönüşümü de gözler önüne sermişler. Turgut Özal döneminde başlayan özelleştirmelere karşı mücadelenin tarihini özetlemişler.Petrol-İş Sendikası, denildiğinde akla gelen TÜPRAŞ, PETKİM gibi bir çok kamu iktisadi teşebbüslerin özelleştirmesine karşı verdiği kararlı, onurlu ve etkin mücadelesi filme yansıtılmış.
ABD’nin Irak işgalı döneminde “Irak’ta Savaş Bir Özelleştirme Harekatıdır” sloganıyla savaş karşıtı mücadelede tuttuğu önemli yer, Petrol-İş Sendika’sının demokrasi mücadelesindeki yerini gösteren en tipik örnekleriden biri olmuş.
Petrol-İş bir çok konuda sendikal hareket içinde ilkleri başardığını gördük. Gaziosmanpaşa Berec’teki ilk grevindeki işçilerin grev pankartı astıktan sonra yürüyerek Beyoğlu’nda tiyatro izlemeye gelmeleri; Türkiye’de ilk kez uluslararası bir sendikal yapıya üye olmak; ilk kez üyelerine Avrupa’da getirielen eğitimlerle sendikal eğitim verdirmek, Kürt Sorunu’nunda ilk rapor hazırlayan, üyelerine tiyatro eğitim veren sendika olmak gibi.
Perol-İş daha önce sendikal örgütlenme ve perspektifler konusunda ulusalarası deneyimleri Türkiye’ye aktardığı çalışma gibi yeni dönemde yeni tarz çalışmalarla da sendikal harekete yön göstermeye devam ediyor.
Bir süre önce Halil Ergün ve Meral Okay’ın gönüllü rol aldığı “sendikalı ol” kampanyası için hazırladığı filmi gibi, şimdi de sendikal hareketin ve tarihinin hafızası bir filmi, emeğe, emekçiye, demokrasi mücadelesine inanan ve kendi bu mücadeleye adamışlara hediye etti.
Sendikanın Genel Başkanı sevgili dostum Mustafa Öztaşkın’a, yönetim kurulu üyelerine yarın yedi yaşına girecek olan oğlum Utkuoğul’a büyüdüğünde izletebileceğim bir film yaptıkları için çok teşekkür ederim. 60.yılınız kutlu, yolunuz açık olsun.
2 şubat 2011