Kürt Sorunu’nunda son aylarda yaşanan tartışmalar çok ilginç hal almaya başladı. Tartışma konularının ortak paydası yaklaşan genel seçimler.
İlk tartışmayı Kurban Bayramı arifesinde BDP lideri sayın Selahattin Demirtaş’ın CHP ile ilgili açıklaması başlattı. Hatırlanacağı üzere, sayın Demirtaş yaklaşan seçimlerde AKP karşı, CHP, EMEP ve ÖDP’ninde içinde yer alabileceği bir seçim ittifakının, hangi koşullarda olası bir seçenek olduğunu açıklamıştı
Tartışma hızla hemen, mevcut durumda CHP, BDP seçim ittifakı tartışmasına dönüştürüldü. Sol liberallerin bir kesimi ve AKP’yi değişimin esas ve sahici gücü olarak gören köşe yazarları, Kürt hareketinin geçmişte SHP ile yaptığı seçim ittifaklarının sonuçlarını hatırlatarak,BDP’ye yüklenmeye ve haksız, yersiz eleştiriler yapmaya çalıştılar. Bir anlamda, sayın Selahahattin Demirtaş’ın açıklamasını büyük bir telaşla ele aldılar ve paniğe kapıldılar. Bu telaş halinin bir nedeni de, olası böylesine bir işbirliğinin AKP’nin zayıflamasına yol açma olasılı olduğunu söylemek mümkün.
Aynı çevre ve kişilerin, benzer telaş ve heyecenla ele aldığı bir başka konu da, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Fettullah Gülen cemaatiyle ilgili değerlendirmeleri oldu. Ama bu kez ilk önerinin tam tersine, öneriye pozifit yaklaştılar. Hatta bazıları,Fettullah Gülen cemaatiyle diyalog arayışını eleştirenleri “çözümsüzlüğü istemeyenler” gibi toptancı ve kolaycı bir mantıkla mahkum etmeye yeltendi.
Bu iki tartışma da bu çevre ve kesimlerin Kürt hareketiniyeterince (aksi bütün savlara rağmen) tanımadıklarını ortaya çıkarmakla kalmadı, aynı zamanda önemli bir kesiminin AKP’nin uygulamaya koyduğu seçim ve “çözüm” siyasetine, Kürtlerin rıza göstermesini arzuladıklarını gösterdi.
AKP’nin bu siyaseti, “seçime kadar bekletme, seçimden sonra etkisizleşmiş Kürt hareketine, mümkün olduğu kadar az hak, mümkün olduğu kadar uzun sürede ve mümkün olduğu kadar içini boşaltarak vermektir.Bu politika her şeyden önce Kürt hareketinin seçimlerde daha etkin bir konuma gelmesine mani olmayı gerektiriyor veya öyle planlanıyor.
BDP’li milletvekillerinin Meclis’te Kürtçe konuşmalarıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, “550 milletvekili yemin etti, mevcut mevzuat parti kapatılması sebebi” diyerek gözdağı ermesi ve buna TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin’in destek vermesi bu gidişatın emareleri olduğuna hiç kuşku yok. AİHM’nin, HADEP’in kapatılmasında Türkiye’yi mahkum daha dün etmişken ve DTP kapatılmasının yarattığı sorunlar ve sonuçlar toplumun hafızasında tazeliğini korurken bu sözlerin tesadüf olamadığı açık olsa gerek.
Bütün bu tartışmalar, PKK’nin Haziran ayına kadar sürdürdüğü eylemsizlik kararının yarattığı fırsatın, gerektiği gibi, hakkıyla ve adil olarak değerlendirilmesinden uzak olunduğunun kanıtıdır. Hala özveriye zorlananın Kürt hareketi olması,entellektüel vicdanları sızlatmaması, isyan etirmemesi Kürtlerde fazlasıyla kılırmaya yol açıyor.
Bu yaklaşımın tipik örneklerinden birini Salı günkü yazısında Yasemin Çongar sergiledi. Çongar’ın yazısındaki“Bizim Öcalan’ın avukatlarına da aktardığımız fikir, Türkiye toplumunu bir bütün olarak kucaklayabilecek adımların İmralı’daki görüşmelerin “insani” ayağını oluşturması ve Kürt siyasetinin, bu aşamda “Demokratik Özerklik” ve “Öz Savunma” uygulamaları gibi çözümü zorlaştıracak öneriler yerine, seçim sürecinde bile sonuç verebilecek “güven artırıcı adımlar” için talepkar olmaları yönündeydi”önerisini hiç kuşku yok ki, AKP milletvekilleri Abdulrahman Kurt’un veya İhsan Arslan’ın yapabileceği bir öneridir. Hatta milletvekilleri Çongor’dan daha ileri giderek önerilerini somut hale getirebilirler.
Kürtlerin son dönemde geliştirdiği siyasal projeleri çözümü zorlaştıran öneri olarak tarif ederek “güven artırıcı adımlar”ın talep etmeyi önermek, adil bir yaklaşım değildir. Hele de bunu entellektüelbir gazeteci kimlikle yapmak her şeyden önce etik değildir. Çünkü bu öneri adil değildir. Dediğim gibi bu daha çok iktidar çevresine yakışır. Entellektüel olmak her şeyden önce bir parçada olsa da vicdanlı olmayı gerektirir, iktidar yandaşı olmayı değil.
Not: Türkiye Barış Meclisi, iki kitap çıkardı. Biri 16 Ocak 2009 tarihinde ankara’da yapılan Barış için Çözüm Ellerimizde Konferansı’nın dökümü diğeri ise Meclisi’mizin düzenlediği öykü yarışmasına katılan öykülerin toplandı Barış Öyküleri adlı kitap. Her kitapları arzulayanlar Türkiye Barış Meclisi’nin büro ve girişimlerinden elde edebilirler.
17 Aralık 2010 Gündem Gazetesi