Ne dediniz;  değişi mi?

7 Ekim 2010 Sosyalist Demokrasi Gazetesi

12 Eylül’de yapılan anayasa  referandumunun  sonuçlarına bakarak Türkiye’de   değişim sürecinin hızlanacağı hevesine  kapılanların ,  Hanifi  Avcı operasyonundan  sonra bu iddialerını gözden geçirmelerinde yarar var.  Aksi durumda insanlar bu iddia sahiplerinin akıl sağlığından kuşkuya kapılacaklar.

Çünkü  referandumun  galibi  bir anlamda  Fettullah Gülen cemaati.   Referandum gecesi  AKP lideri ve Başbakan R. T Erdoğan’ın Gülen’e desteğinden dolayı  teşekkür etmesi, AKP içersindeki koalisyon dengesinin cemaat  lehine bozulmasının işaretidir. Bunun kendini açıktan hissettirdiği alanlar ise polis ve yargıdır.  Zaten AKP içi, koalisyon çatışmasının ,dışa  vurulduğu  alanlar  buralardı. Bilindiği gibi Gülen, uzun dönemdir bu iki alanda güçlenmeye çalışıyordu.Bunda başarılı oldu. Bu durum cemaatın hükümeti teslim alması ve  bu alanlarda istediği gibi at koşturmasına yol açmıştır

Cemaat  futürsüzleşti

Hanifi Avcı’ yı,  malüm  kitabı yazmaya  iten en önemli etekenlerden biri de bu çatışmada Gülen cemaatin kazanmasıydı zaten.  Bu nedenledirki, sosyalistlerle, devrimcilerle  işkenceci ve solcu avcısı  eski istihbaratcıyı aynı örgüt mensubu  olarak  gösterecek kadar  futursüzleşme  cesaretini  gösterebiliyorlar.

Gözlerini o derece karartmışlarki, 40  yıllık  Mahir Sayın’ı ve   SDP’nin genç   Genel Başkanı Rıdan Turan ile   işkencesiyle ve istihbaratçılığıyla ün salmış  Avcı’yı  aynı  kuyuya atmaya çalışacak kadar abdallaşabiliyorlar.

O denerece futüsrüzleştilerki, bizzati kendi hukuklarını ayaklar  altına alarak,  sosyalistleri mahkum etmeye çalışıyorlar. O derece  futürsüzleştilerki, kendilerine ihanet ettiğini düşündükleri Hanifi Avcı’dan intikam almak için sosyalistleri “kullanmakta” kaçınmıyorlar.

Bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar. Bir taraftan sosyalistleri çetrefili ilişkiler içinde gösterek toplum nezdinde karalama kampanyası yürütüyorlar. Bu nedenle  bir solcunun  işkencecesiyle barışık hayat yaşaması  gibi tuaf ve anlaşılması imkansız  durumu  sürekli işliyorlar.

Bu operasyon, hukukuk ne derece keyfiyet içerdiğini ,  demokratik zeminin ve siyasetin ne derece karmaşık bir durumda olduğunu bir kez daha  gösterdi.  Bu operasyonla  bu zemindeki aktörlerin   oyunu  kuralına  göre  oynamadıklarını bir kez daha  tescil  edildi. Demokratil siyaset  zemininin ihitiyaçlarına  göre davranış sergiliyememak hukuksuzluğu ortaya çıkarıyor. Demokratik zemini darlaştırıyor.  Bu bakımdan da Avcı operasyonundan çıkarılması gerek sonuçlar bulunuyor.

Hukuksuzluğa karşı mücadele

Şimdi bu  hukuksuzluğun ve  futürsüzleşmenin nasıl  durdurulabileceği önemli daha fazla önem kazandı. Özellikle de bu konuda sol liberallerin takınacağı tutum Türkiye’nin geleceği açısından oldukça önemlidir.Çünkü  kuralsızlığın kural haline gelmesinin  güçlü bir eğilim olarak ortaya çıktığı koşullarda,  buna itiraz etmekten, çeşitli nedenlerle  imtina edilmes,  değişimin gerçek dinamiğinin  zayıflatılmasına göz yummaktır. Bu tutum egemen siyasete biat etmek veya en hafif deyimle  rıza göstermek gibi ağır ve izahı mümkün olmayan  bir tutum olur.

Son operasyon,  Ergenekon soruşturmasıyla başlayan süreçte yeni bir kırılmanın ip uçlarını verdi. Ergenekon soruşturmasına destek verenlerin kendilerini sorgulamasına yol açtı. Hukukuk ve yargının ne derece siyasal olduğunun  görülmesine ve sorgulanmasına da yol açtı.Bunun doğru sonuçlara ulaşması operasyonlara karşı doğru direniş çizgisinin geliştirilmesiyle mümkündür.

Bu açıda yapılabilecek oldukça fazla şey olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Geleceği kazanmak savıyla,  bugünü geçiştirecek taktikler geliştirmek  ya da tarihe  iz bırakmak adına “sol çocukluk hastalığına” kapılmak,  yapılabilecek en büyük yanlışlık olur.

Fettullah Gülen cemaati,  bu operasyonla sosyalistlere bir çamur  atmaya çalışıyor. Bunun sosyalistlerin üzerine yapışıp kalmasına izin verilmemelidir. Bu çamur, devlet düşmanları ile devlet adına çalışanlar işbiriliği içinde olduğu  tezidir.

Bu tez bugün ortaya atılmış değildir.  12 Eylül’ün  ürünüdür.  12 Eylül’ün paşalarının” sağ, sol aynı yolun yolcusu”  söylemini, siyasal teze dönüştüren cemaat, sosyalistlerle faşistleri ve devlet katillerini, Kürt hareketiyle kirli savaşta görev alanları bir ve  aynı çephede gösterme çalışıyorlar. Böylece,  siyasal islamın  ideolojik duruşunu  güçlendiriyor. Din kardeşliğinin  referans olarak güç kazanmasının  mücadelesi  veriyorlar. Bunu engelleyecek olan,  belirgin bir sosyalist  duruşa  sahip olmaktır.