Diyarbakır bunu konuşuyor
AKP, mitinginin etkilerini öğrenmek ve BDP’nin yapacağı mitingin hazırlıklarını gözlemlemek için çalışmalara katılmak için Diyarbakır’da bulunan Akın Birdal ile cumartesi günü Sur’un beldelerinde, Bağlar ve Bismil ilçelerinde dolaştım. BDP ağırlıkta olduğu yerleri bilinçli tercih ettim. Çünkü AKP, referandumda oylarını ancak BDP kitlesinde bir çözülme olursa artırabilir. Bu nedenle bizzat onların içinden bir gözlemde bulunmak daha doğru gibi geldi.
Ancak gün boyu yaptığım gözlemde böyle bir çözülmenin izine rastlamadım. Ancak boykot kararının oldukça geç netleşmesinin yarattığı bir sorunun varlığı da orta yerde duruyordu. Yerel seçim çalışmalarının neredeyse altı ay önce başlatıldığı düşünülürse, geç kalmanın sonuçları kestirilebilinir.
Bu anlamda Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’in söylediği, “Katılımın yüzde 55’in üzerinde olması durumunda istifa ederim” sözleri çok küçük de olsa bir risk taşıyor. Sandıktan her zaman beklenen çıkmayabiliyor.
Cumartesi günü yandaş medya dışındaki gazetelerde yapılan birçok değerlendirmenin ortak buluşma noktası olan, Başbakanın konuşmasının duygusal, içi boş ve esas olarak Kürtlerin gönüllerini kazanmaya dönük olmaktan daha çok batının milliyetçilerini küstürmemeye dönük bir konuşma olduğu düşüncesi konuştuğum kişilerin de ortak buluşma noktasıydı. Bir tek kişiden bile pozitif bir söz duymadım. Buna “referandumda evet oyu kullanacağını” söyleyenler de dâhildir.
Cumartesi günü yandaş medyada bazı köşe yazarları Diyarbakır’da PKK’nin seçmen üzerindeki baskısından söz ettiler. Ama, 2 Eylül Perşembe günü Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının, 12 Eylül 2010 tarihine kadar, Terörle Mücadele Şubesine vermiş olduğu 11 günlük sınırsız, ev, işyeri arama ve gözaltına alma yetkisinden nedense hiç söz etmemişler. Hatta bunun gazetelerde haber dahi olmaması manidar.
Bütün Diyarbakır son iki gündür Emniyetin ne zaman kimlerin evini basacağını konuşuyor. Bir iddia da 11 Eylül günü ve gecesi toplu arama ve gözaltlıların olacağıdır. Başbakanın son günlerde boykotun anti demokratik olduğunu iddia etmesi ve cemaat medyasında KCK’nın sandıklara görevlendirme yaptığı haberleri çıkmasından sonra böylesine bir gelişme olmasının sürpriz olmayacağı ifade ediliyor.
BDP il yöneticileri, Başbakanın, konuşmasında Kürtlere dert anlatmaktan çok, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirmeye ağırlık vermesini, Kürtlere söyleyecek sözünün olmamasına ve Diyarbakırlılardan daha çok Ankara’ya, Trakya’ya, Manisa’ya ve Trabzon’a mesaj vermek istediğini düşünüyor. Tam da bu nedenle Başbakan, Diyarbakır’da yaptığı konuşmasıyla çoktan ikna etmiş olduklarını yeniden ikna etmenin ötesine geçemedi.
Abdullah Öcalan’ın son görüşmede “Boykotu aktifleştirin” sözleri de Diyarbakır’da karşılığını üretmeye başlamış. Kahve toplantılarında Akın Birdal’a birkaç kez üst üste sorulan “Son güne kadar tartışmak, beklemek yok değil mi?” sorusu kuşkuyu ve tepkiyi ifade ediyor olsa gerek.
‘BAŞBAKAN BİZDEN İKİ OY İSTEDİ’
Bismil Belediye Başkanı Cemile Eminoğlu’nun, “Başbakan Kürtlerden cuma günü iki oy istedi. Birincisi Kürtleri yok sayarak yaptığı anayasa değişikliğine, diğeri de seçimlerde. Sonrada kendisi Çankaya’ya çıkacak. Artık Kürtler eski Kürtler değil. Bu oyuna gelmezler. Başbakan Kürtleri değil kendini düşünüyor” sözleri Kürtlerin oyunun farkında olduğunu gösteriyor.
BDP’nin düzenlediği toplantılarda referandumda ne yapılacağı ya da neden “evet veya hayır demiyoruz” tartışılmıyor. Tartışılan ve sorulan sorular 20 Eylül sonrasıyla ilgili. Kürtler, kafasında bu işi bitirmiş vaziyetteler. Şimdi şiddeti sona erdirecek yol bulmanın derdine düşmüşler. 20 Eylül sonrası eylemsizliğin devamını Kürtler sağlayacak gibi görünüyor.
Diyarbakır İstasyon Meydanında bugün gerçekleşecek mitingin, referandum mitinginden daha çok 21 Eylül günü eylemsizliğin devamını sağlamaya dönük olacağı çok kesin gibi gözüküyor. Türkiye şiddetin ve çatışmanın son bulmasına bir adım daha yaklaşacak gibi görünüyor.
Aldığım bilgiye göre, bu nedenle İstanbul ve Diyarbakır mitinglerinde BDP liderleri, hükümete ve onun liderine yüklenirken aslında şiddeti sona erdirecek Kürtlerin iradesini oluşturacaklar. Referandum çalışmasının demokratik siyaseti geliştirmede nasıl bir makas değişikliğine yol açtığının işaretini verecekler. Konuşmalar Kürtlerin kendi öz iradelerine ve demokratik mücadeleye yapacakları vurgu bu yaklaşım sonucu olması bekleniyor.
6 Eylül 2010