Diyarbakır, Başbakana Amed olduğunu gösterdi
Son bir aydır basının en fazla ilgilendiği konuların başında Başbakan’ın Diyarbakır’da yapacağı konuşma geliyordu. Mitinge katılım oranıda büyük merak konusuydu. Basında ve kamuoyunda Başbakan’ın muhtemel konuşmasının içeriği üzerine çıkan haberler, yorumlar ve tartışmalardan ürken AKP yönetimi, bir hafta önce BDP yönetimini, “bilinçli bir biçimde yüksek düzeyde beklenti yaratmakla” suçladı. Kendileri için Diyarbakır mitinginin, diğer mitinglerden farklı olmadığını ileri sürerek, vatandaşın provokasyona gelmemesini istedi.
Ama dün bu söylenenlerin tam tersi bir durum olduğu anlaşıldı. Başbakan’la birlikte neredeyse kabinenin yarısı ve birkaç istisnayla bütün bölge milletvekilleri Diyarbakır’daydı. Bu tablo , Diyarbakır mitingine AKP’nin başka bir anlam yüklediğinin göstergesiydi. AKP yöneticileri bu katılımla kendi kendilerini yalanladılar.
Ama Diyarbakırlılar mitinge Başbakan kadar önem vermemişler. Mitinge katılım, AKP’lilerin beklentisinin yarısı kadar ancak vardı. Çevre illerden yoğun katılıma rağmen on bin civarında bir katılım, AKP için tehlike çanlarının işaretiydi.
Mitingde konuştuğum herkes bunu kabul ediyordu.
Heyecan çok düşüktü. Başbakan, konuşması sırasında kitleden beklediği enerjiyi alamadı. Başbakan hükümetlerinin yaptıklarını anlatırken kitlenin verdiği destek bunu gösteriyordu. Hatta “TRT Şeş’i, biz getirmedik mi?” diye sorduğunda kitleden neredeyse çıt çıkmaması dikkat çekiciydi.
Başbakan’ın 2005’ten bu yana Diyarbakır’da yaptığı bu üçüncü mitinge de Diyarbakırlılar ilgi göstermediler. AKP, Diyarbakır’da, almış olduğu oyla orantılı bir miting yapmayı başaramadı. Ramazan, sıcak ve iş günü gibi gerekçeler ise sadece Diyarbakır’a özgün şeyler değil. Bunların gerekçe olarak gösterilmesi, olsa olsa başarısızlığın üzerinin örtülmeye çalışılması olabilir.
Kürtleri üzen başbakanı bu kez Diyarbakırlılar üzdü
Bu tablo AKP’nin Kürtler nezdinde güven sorunu olduğunun kanıtıdır. Kürt sorununda izlenen politikalarla bunun aşılamayacağı açığa çıktı. Başbakan Diyarbakırlıların gönlünü almayı başaramıyor. Yaptığı bütün referandum mitinglerinde, Kürtleri “üzen” Başbakan’ı bu kez de Diyarbakırlılar “üzdü.”
Başbakan’ın konuşmasının daha yarısına gelmeden kitlenin göze batar bir biçimde alanı terk etmeye başlaması, Başbakan’ın kitlenin beklentisine yanıt vermediğin işaretiydi. Nitekim polis tarafından gözaltına alınan Ahmet Ali Şerif isimli vatandaş ve bir grup arkadaşının “yalan konuşuyorsun, bizi kandırmaya çalışıyorsun” diye tepki göstererek mitingi terk etmek istemeleri bunun göstergesiydi.
Başbakanın Diyarbakırlılara, 12 Eylül’ün simgesi cezaevini kapatılacağını ve bunun yerine yedi yıldızlı Rikos tipi yeni cezaevi yapacaklarını müjdelemesi ve yeni anayasayı 2011 seçimlerinden sonra yapacaklarını söylemesi, BDP’nin iddialarını doğruladı. Başbakan, Kürtlere cezaevinden başka vereceği bir şeyi olmadığını ve sürekli oy istemekten başka bir sorunu olmadığını gösterdi.
Referandumdan aldığı desteği genel seçimlerde de oya dönüştürmek isteyen Başbakan’ın, Kürt sorununun çözümünü seçimlerden sonraya bırakmasını Kürtler, oyalama olarak algılıyorlar.
Mitingin sunucusunun Başbakan’ı kürüyse “Milli Birliğimizin ve Kardeşliğimizin” mimarı diye çağırması aslında durumu özetliyordu. BDP’nin ve AKP’nin Kürt kitlesinin beklentisine yanıt vermeyi, “Kürtlere referandum rüşveti vermek olur” diye karşı çıkanlar, Başbakan’ın “Tarım Bölge müdürlüğünün birini Diyarbakır’a alacağım, Diyarbakır’a da duble yol yaptıracağım” sözlerinin esas rüşvet vermek olduğunu sanırım fark etmişlerdi.
Başbakan, konuşmasında daha önce yaptığı gibi duygulara hitap ederek Kürtlerin gönüllerini kazanmaya çalıştı ama bunun para etmediğini konuşmasının daha bitmeden kitlenin çoğunun alanı terk etmesinden anlamış olsa gerek.
Başbakan’ın mitingde BDP’nin boykot tavrını anti demokratik bir tutum olarak ilan etmesi, ne derece demokrasiden uzak olduğunu ve boykottan ne derece korktuğu gösteriyor. Bu yaklaşım sola ait jargonun önemli bir parçası olan eşitlik ve özgürlük gibi kelimelerin AKP’lilerin ağzında ne derece eğreti durduğunun kanıtı olsa gerek.
Kısacası, Diyarbakır, Başbakan’a Amed olduğunu gösterdi. Daha referanduma 10 gün var. Özellikle de dünkü yazımda da belirttiğim gibi Diyarbakırlıların referandumdan çok çok fazla önemsediği 20 Eylül’de sona erecek olan eylemsizlik devamını sağlamak için, bir şeyler yapmak için zaman var.
Başbakan eylemsizliğe konuşmasında ima yollu da olsa değinmedi. Referandum sonuna kadar da değinme ihtimali yok. Ama 13 Nisan’dan sonra da böyle davranırsa AKP’nin, Diyarbakır parti örgütünü kapatması daha hayırlı olur.
BDP, AKP mitingi sonrası, bir adım daha öne geçti. Boykot fikri daha fazla güçlendi. Dünkü yazımda sözünü ettiğim Fettullah Gülen cemaati dışındaki İslami çevreleri, AKP’nin ikna etme ihtimali oldukça zayıfladı. Zaten Gülen cemaatinin AKP içersinde etkin olmasından rahatsız olan bu çevrelerin, Kürtlere hiçbir şey vaat etmeyen konuşmadan sonra boykota yönelmeleri kaçınılmaz. Miting sonrası konuştuğum BDP’liler, ellerin rahatladığını söyleyerek, sandıklara yeterli sayıda görevli dahi bulamayan AKP’nin işinin bölgede daha da zorlaştığı kanaatindeler. Bu görüş Başbakan’ı izlemeye gelmiş gazeteciler içersinde oldukça yaygındı. Haksız da sayılmazlar.
Şimdi Diyarbakır pazar günü yapılacak BDP mitingine hazırlanıyor. Mitingin 12 Eylül sonrasına hazırlık olduğunu söyleyenlerin ne derece ciddi hazırlandıklarını pazar gün göreceğiz..
5 Eylül 2010