Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları mücadelenin 15. yılında basın toplantısı düzenledi. Basın toplantısı, Başbakan Tayyıp Erdaoğan’ın, Temmuz ayında Dolmabahçe Sarayı’nda kadın kuruluşlarının temsilcileriyle yaptığı toplantıda “Onlar kim? Ne yapıyorlar. Sadece oturuyorlar. Tüzel kişilikleri yok. Arkalarında kimler var biliyor musunuz?” şeklindeki sözlerine yanıt vermek için düzenlendi.
30 Eylül 2010 Çarşamba günü İHD İstanbul şubesinin, organizesiyle yapılan basın toplantısına Kürt illerinden çok sayıda kayıp yakının yanı sıra Toplumsal Bellek Platforumu üyeleri Rakel Dink, Sezen Öz, Cüneyt Cebenoyan’ın katıldı.
Basın toplantısının yapıldığı Cezayir Restaurant’ın salonuna asılan yüzlerce kayıp resiminin altındaki tarihler, gözaltında kayıpların en yoğun 1993- 1995 yıllarında yaşandığını gösteriyordu.
Cumartesi anneleri basın toplantısında okudukları ortak metinde Başbakana şöyle seslendiler:
“Biz , 15 yıldır, Galatasaray Meydanı’ndan seslerini duyurmak isteyen kayıp yakınlarıyız. Evlatlarımızı, eşlerimizi, sevdiklerimizi, babamızı, annemizi aradığımızı için 30 hafta boyunca dövüldük, yerlerde sürüklendik, coplandık, gözaltına alındık, doldurulduğumuz otobüslerde biber gazı yedik, darp edildik. Bunların olduğu dönem siz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyızdınız. Şimdi bunları unutmuşa benziyorsunuz.”
Açıklama şöyle devam etti: “Sayın Başbakan, biz ne mi istiyoruz: Canlarımzının kemiklerini, bayramda ziyaret etmek ve duva okumak için mezarlarımızı istiyoruz. Galatasaray Meydanı’nında oturmaya başladığımızda yetkililere ‘canlı aldınız, canlı veriniz’ diye sesleniyorduk. 15 yıl sonra şimdi size ‘hiç olmazsa canlarımızın cenazeleri verin biz diye sesleniyoruz.’ Artık gözaltında kaybedilen yakınlarımızın katillerinin bulunmasına ve yargılanmasına tanıklık etmek istyoruz.Sayın Başbakan bunlar çok şey istemek midir?”
Anneleri, Başbakan’a “Bizim arkamızda acılarımız var, yürek yangılarımız var, insan hakları savunucuları var” diye seslendi.
Basın toplantısında konuşan kayıp yakınlarından bazıları şunları kaydetti:
Basın toplantsına Kars’tan gelen, Cemil Kırbayır’ın 103 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır(Berfo ana): “Ben oğlumu devlete asker ettim. Arandığını duyduğumda kendi ellerimle karakola gönderdim. Devlet benim oğlumdan ne istedi? Bir suçu varsa, ceza verseydi, on yıl, yirmi yıl cezaevinde yatırılsaydı.Ya da idam etselerdi de ama bana cesetini verselerdi. Ben 30 yıldır oğlum gelir evi tanıyamaz diye evime bir çivi çakmadım. Kapıyı çalar duymam diye 30 yıldır bir gece kapımı kapamadım. 29 yıl evden dışarı çıkmadım, gelir de evde bulamaz diye. Bir devlet vatandaşına bu kötülüğü neden yapar, ben ne yaptım da devlet bana bunları yaşattı?”
‘GÖZYAŞLARIMI GİZLİYORUM’
Nusret Albayrak’ın Belediye Başkanı olduğu dönemde Beyoğlu Belediyesinde temizlik işçisi olarak çalışırken kaybolan İsmail Şahin’in eşi Kiraz Şahin: “Ben gözyaşlarımı hala iki çocuğumdan saklıyorum. Çünkü onlara anlatamam. Ben 15 yıldır İstanbul göbeğinden, güpe gündüz gözaltında alınıp kaybedilen kocamın yasını tutamıyorum. Bunun ne demek olduğunu, benim eşim kaçırıldığında İstanbul Belediye Başbakanı olan sayın Başbakan anlayamaz. Çalmadığım kapı kalmadı. Hiç biri bana yanıt vermedi. Söyleyin bana ben ne yapayım?”
5 KARDEŞİN ÖYKÜSÜ
Dargeçit’e 29 Ekim 1995 tarihinde yanı Cumhuriyetin kuruluş gününde 9,11, 12,13 ve 14 yaşlarında beş kardeş evlerinde gözaltına alınır ve bir daha haber alınamaz. Beş çocuğun kardeşi Kadir Doğan, ailesi koruculuğu kabul etmediği için kardeşlerinin gözaltında kaybedildiğini söyledi. Babasının ve annesinin bu acıya dayanamayıp kalp krizi sonucu öldüklerini ve böylece savaşın yedi canlarını aldığını belirti. Kendisi bu olaylar sırasında İstanbul’da olduğu için canını kurtarmış ve bir daha köye dönmemiş.
Böyle sayısız “hikaye” dinledik basın toplantsında. İnsan Hakları Derneği’ne yapılan başvuruya göre gözaltında kayıp sayısı 12 bin üzerinde. Daha önceki dönemlerin kayıplarını da eklediğimizde sayı 17 bine ulaşıyor.
Yazıya basın toplantsında bir kayıp yakının Başbakan’a “Referandumda gözyaşı döktün, oy istedin, hadi bakalım evetleri aldın; şimdi sonrasını görelim, kayıplarımızın da çoğu 12 Eylül ürünü ” sözleriyle son verelim.
3 Ekim 2010
BirGün Gazetesi