Müzakere, güvenle çözümün kapısını açabilir

Türkiye Barış Meclisi, Ankara’nın Kürt sorunu bağlamında yöneldiği arayışlar ve geliştirdiği diyalogları dar alana hapsediyor olmasından büyük endişe duyuyor. Bunu biraz açmakta yarar var.

Hükümet ve devlet yetkilileri, son haftalardaki çabaların, esas olarak PKK’nin silahsızlandırılması amacına yönelik olduğu kanısının toplumda yaygınlaşması gayretine ağırlık vermiş durumda. Yapılan açıklamalar bunu yeteri kadar ortaya koyuyor. Özellikle büyük medyanın yaptığı haberlerle, her gün ürettiği senaryolarla Kürt sorununu salt güvenlik sorununa indirgemesi, çözümün kapıda olduğu yargısının toplanmasına, güçlenmesine ve toplumda beklentilerin artmasına açtı.

Bir anlamda 30 yıldır askeri yöntemle bitirilemeyen silahlı gücün, rıza etme yoluyla silahsızlandırılması gayreti sarf ediliyor. Yani öncelik eskiden olduğu gibi silahlı gücün ortadan kaldırılması.

Sonrasına ilişkin belirgin olan, en azından şu anda hiçbir şey söz konusu değil. Silahın devreden çıkması durumunda Kürt sorununun esasını oluşturan siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alana ilişkin bugüne kadar yapılmış olanların dışında ne türden iyileştirilmeye gidileceği belirsiz.

Hatta AKP, bu anlamda atılabilecek adımların atıldığını düşünmektedir. Kürt hareketinin dile getirdiği çeşitli talepleri ise gerçekleştirilmesi imkansız talepler olarak tanımlıyor.

Bu yaklaşım, son yıllarda sergilenen yaklaşımdan öz itibariyle hiçbir farklılığa sahip değil. Sorunun çözümünün birinci dereceden muhatabı olan hükümetin bu yaklaşımla, eskinin tekrarından öteye geçme ihtimali yoktur.

Türkiye Barış Meclisi, PKK’nin eylemsizlik kararıyla ortaya çıkan büyük fırsatın, 1999-2004 yılları arasında kaçırılan fırsat gibi kaçma ihtimalinin göze alınmaması uyarısında bulunmak için başta hükümet partisi olmak üzere bütün siyasi partilerle, işçi, işveren örgütleriyle, meslek odalarıyla ve yurttaş girişimleriyle bir dizi görüşme yapıyor.

Barış Meclisi, bu görüşmelerde elbirliği ile bu fırsatın da kaçırılmaması için hükümetin, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel alanlarda ‘açılım’ yapmasını sağlamasının gereğine dikkat çekiyor.

Ayrıca Türkiye yaklaşık birkaç ay sonra genel seçim atmosferine girecek. Bugün kurulan diyaloglar, yapılan müzakereler seçimlere kurban edilmesi durumunda sorunun daha fazla içinden çıkmaz bir hal alacağına vurgu yapıyor.

Bu çerçevede salı günü AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile Türkiye Barış Meclisi heyetinin parti merkezinde yaptığı görüşme, diyaloğun hayata geçirilmesi bakımından önemli bir görüşme oldu. Ancak AK Parti’nin en azından son birkaç yıldır yaşananlardan en küçük bir ders çıkarmadığının görülmesi bakımından da önemli bir görüşmeydi.

Sorunun karmaşık hale gelmesinde AK Parti’nin kendisine düşen sorumluluğu kabul etmekten kaçınmaya çalışması, çözümü zorlaştıran ve güvensizliğin giderilmesine hizmet etmeyen tutumu da pay sahibidir. AK Parti, kendini günahsız sanıyor. Aksine fazlaca günahı var. Güven ve samimiyetin olmadığı koşullarda gösterilecek çabaların sonuç vermesi oldukça zordur.

AK Parti, müzakere ve diyalog sürecinin ortaya çıkardığı fırsatlarının heba olmaması için kalıcı barışın önünü açacak bazı jestlerde bulunma kudretini göstermek durumdadır.

Bunun ilk adımı olarak, 18 Ekim’de Diyarbakır’da yapılacak Kürt siyasetçilerin ilk duruşmasında atılmasının önünde hiçbir engel yoktur. Yargının bağımsız olduğu bahanesinin ardına gizlenmeye gerek yok. Çünkü bu davanın kendisi yargının siyasi erkin bir aracı olduğunun kanıtıdır. Sorun, güven tesis etmek isteyip, istememektedir. Türkiye Barış Meclisi, yakın ve uzak dönemin deneyimlerinden çıkardığı derslerle bunun gerçekleşmesi için ısrarcı olacak.

1 Ekim 2010