Yeni öğrenin dönemi başladı. Her yıl olduğu gibi bu yılda eğitim ve öğrenimin sorunlarının yoğun olarak tartışılıyor. Değişen bir şey yok.
Türkiye’de iki temel konu eğitimin sorunlarının çözümünde ve kilit role sahip. Birincisi, ilköğretimde zorunlu din dersi uygulaması diğeri ise anadilde eğitim hakkının kullanılması.
Birinci konuya ilişkin demokratik alevi hareketi, kuruluşundan bu yana mücadele ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi bu uygulama nediyle mahkum etti. Ancak AKP hükümeti, dört yıldır mahkeme kararını uygulamamaktan ısrar ediyor.
Alevilerin sorunlarını “çözmek” için, Alevi Açılımı yaptığını iddia eden AKP hükümeti, laikliğin ve demokratik eğitimin gereği olarak din eğitimini vermemesi gerekirken , aksine bir kamu hizmeti olarak vermeye devam ediyor. 12 Eylül darbecilerinin politikasını yürütüyor.
Alevi kesimin tamamının ortaklaştığı tek bir konu olan din eğitimin zorunlu olamaktan çıkarılması istemlerini karşılamadan açılım yapabilmek mümkün değildir. Nitekim Alevi Açılım’dan artık kimse söz etmez oldu.
Bütün Kürtlerin talebi olan anadilde eğitim hakkın tanınması konusudan da, AKP direnmeye çalışıyor. Cuma günü Başbakan, partisinin il başkanları toplantısında yaptığı konuşmada anadilde eğitimin söz konusu olamayacağını ilan etti.
12 Eylül anayasasında 17. kez yapılan değişikliklerin halk oylaması sırasında “yetmez ama evetçilerin” değişimci tek lider ilan ettiği Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, değişimciliği demekki buraya kadarmış.
Her iki konuda bir yıldır açılım yaptığını iddia eden hükümet, açılımın ilk adımı olması zorunlu olan evrensel insan haklarının en temel ilkesininin ihlalinde ısrar ediyor.
Alevilere zorla, sunni din eğitimi veriyor, aleviliği asimile etmeye çalışıyor; Kürtlerin kendi dillerinde eğitim yapmalarına izin vermeyek Kürt dilinin, kültürünün asimile edilmesine çalışıyor.
Bu her iki konuda yol alınabilinmesi için öncelikle kamu hizmetlerinin yeniden tanımlaması gerekir.Eğitim, kamusal bir hizmet olması gerektiği için bu hizmetin demokratik olamasının öncelikli iki koşulu din dersinin zorunlu olamaktan çıkarılması ve Kürtlerin andilde eğitim hakkının tanımlanmasıdır.
Eğitimin ücretsiz bir kamu hakkı olması nedeniyle bütün girdileri, normal koşullarda kamu tarafından karşılanmak zorundadır. Kamu ise yurttaşlardan alınan vergilerle karşılamak durumundır.
İşte tam burada bir başka sorun oluşuyor. Devlet alevilerden ve Kürtlerden aldığı vergilerin kullanılmasında alevilere ve Kürtlere ikinci kez haksızlık ediyor. Onların ezilmşliklerine yeni bir boyut kazandırıyor.
Devlet yurttaşlarının bir bölümünün cebinden aldığı parayı, o yurttaşlarının rizası hilafetine onların çocukların asimile etmeye, istemedikleri eğitimi almaya zorluyor.
Son yıllarda buna karşı direnen alevi ve Kürt yurttaşlarımız ise eğitimin sorunlarına nitelik kazandırmıştır. Çünkü bu sorunlarını çözümü için harçanan enerji eğitimin bilimsel, laik ve demokartik olmasına yol acacaktır.
Bu noktada anadilde eğitim sorunu Kürtlerin, zorunlu din dersi uygulaması sadece alevilerin sorunuymuş gibi yanlış algılama, sorunun çözümünü zorlaştırıyor. Halbuki her iki sorun demokratikleşmenin olmazsa olmazlarını içeriyor. Demokratikleşmeden yana olan her yurttaşın bu iki soruna da sahip çıkması ve bu verilen mücadeleye omuz vermesi gerek. Daha doğrusu bu iki konudaki mücadele türkiye’nin laik, bilimsel ve demokratik eğitimin kendisidir. Bu perspektiften bakmayanlar alevilerin ve Kürtlerin mücadelesine ilgisizler.
26 Eylül 2010