Hakkari provokasyonun gösterdiği ve Eylemsizlik

Son dönemin en yoğun tartışmalarından birini, referandum  sonrasında Kürt Sorunu’nda ne türden gelişme olacağı konusu  oluşturdu. PKK’in  13 Ağustos’ta ilan ettiği  tek taraflı eylemsizliğin akibetinin ne olacağı  gündemin baş köşesine oturdu.

Ancak  özellikle son on gündür  hiç de “iyi şeyler” olmadı.Toplumsal gerilimi tırmandıran ve çatışma ortamnın tetikleyen olaylar yaşandı.   Arife günü Hakkari’de  9 HGP militanı öldürülmesinin üzerinden bir hafta  geçmeden  10 Kürt yurttaşımız katledildi.

Diğer taraftandan da alttan alta PKK lideriyle görüşmeler yürüyülüyor.

Emareler  JİTEM tarzı provakasyonu gösteriyor.

Katliamı kimin yaptığına ilişkin yorumlar, tahminler aldı başını gidiyor. Devlet ve hükümet yetkilileri Kürt tarafını suçladılar. PKK ise,  JİTEM  uzantılarının  gerçekleştirmiş olduğunu iddia ediyor.

Katledilenlerin,  referandumu boykot eden  ve koruculuğu  red eden köyden olmaları  dikkat çekci. Yine bombanın, BDP, AKP görüşmesinden birkaç saat önce patlatılmış olması  önemle üzerinde durulması gerek bir konu. Katliam sonrasında askeri operasyonun yapılmaması ve  patlama mahlilde TSK’y ait askeri malzemelerin bulunması ve  Sabah Gazetesinde Cuma günü çıkan, katliamın, PKK tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen, polis kaynaklı haberin ve telsiz konuşmalarının kısa sürede asparags olduğunun ortaya çıkması, katliamın adresini gösteriyor. Bütün veriler incelendiğinde bu provakasyonun da, 2007 Mayıs’ında   Çukurca’da askeri karokalda yaşanan patlamaya benzer bir olay olduğu anlaşılıyor.

Adressiz bombalar

Gözden kaçırılmaması gerek  en önemli husus, PKK’nın silahlı eylemleriyle, bu türden kontongerilla yada JİTEM eylemleri arasındaki ayrımın büyük ölçüde ortadan kalmış olmasıdır.

Son yıllarda Hakkari bölgesinde yeniden canlandırılan Jitem kalıntısı Hançer Grubu’nun çalışmalarını önlemeye dönük  hükümetin  hiç bir tedbir almaması, bölgede bu türden provokasyonlara  zemin sunuyor.Bölge her an patlamaya hazır hale geliyor, gerilim daima hat saffada sürüyor.

Provakasyonlara rağmen diyalog

Kürt Sorunu’nda taraflar arasından ne zaman, bir diyalog gündeme gelse  veya çözüme dair umut uç verse, her defasından benzer saldırılar, provakasyonlarla süreç kesintiye uğratıldı.

Bunların   amacı AKP ve demokratik Kürt siyaseti arasında başlatılan diyalogun engellenmesi olduğu çok kesin. 2009 Mayıs’ında  Başbakan Recep Tayıp Erdoağan  ile eski DTP Genel Başkanı Ahmet Türk’ün görüşmesinden hemen önce, Çukurca’da patlama yaşandı. Bu kez de  BDP Eşbaşkanları Selahhattin Demirtaş ve Gülten Kışınak’ın, AKP yetkilileriyle görüşmesinden bir kaç saat önce Hakkari’de katliam gerçekleştirildi. Her ikisinde de görüşme ertelendi.

Benzer sorunlarla mücadele etmiş, ülkelerin deneyimlerine göz attığızda bunun tam tersini görüyoruz. Mesela  Güney Afrika’da taraflar kritik ve kirz aşamalarında diyalogun kesilmemesi için özel önemler almış.Gerilla komutanı devlet güçleri tarafından katledilmesine rağmen masadan kimse kalmıyor.

Hükümetin,  görüşmeleri ertelemesi    eylemin  amaçına ulaşmasını sağlıyor. Hükümetin,  toplumsal duyarlılıklardan  ürkerek  ve oy hesabı yaparak bu yola baş vurması, provakatörleri cesaretlendiriyor. Sorunu çözmede sağlam iradeye sahip olan bir siyasal aktör, zaten bu gibi provakatör güçlerle mücadele etmeyi göze alarak yola çıkar.. Aksi halde, irade aşınmasına ve  güven sorununa yol açıyor.

Eylemsizlik uzatılmalı

Bu yaz dönemi yaşananlar, hükümetin de Kürtlerin de silahlı çatışmayı daha fazla sürdürmesinin mümkün olamdığını gösterdi.Nitekim Abdullah Öcalan’ın son görüşme notlarından elde ettiğimizi bilgilerde bu teyit ediyor.Öcalan Hakkari katliamının PKK ve  devlet güçlerinden birinin yapmış olduğunu söyliyerek, kendisiyle kurulan diyalogunu garanti altına almaya çalışıyor. Yani kendini merkeze koyuyor.

Son PKK açıklaması şiddetten arınmanın bir yolunu bulmanın zamanın geçtiğinin gösteriyor. Ancak bunun önünün açılması hükümetinin izlediği politikayı değiştirmesine bağlı.. Abdullah Öcalan, bunu “AKP Kürt Sorunu’nu diyalog ve müzakereyle çözmek istediğini gösteren güven verici bir tutum almalıdır” biçiminde özetliyor.Yani PKK’nin eylemsizlik kararı  hükümetin işaretinı  doğrultusunda uzayacak. Bu işaret geçiktiği ölçüde eylemsizlik kararın alınması da  geçikecek.

22 Eylül 2010