Referandum halleri

Memleketi referandum telaşı aldı.   Meydanların tansiyonu yüksekte atıyor. Ama vatandaşın kafası karışmış durumda. Referandumda ne yapacaksın diye sorulan soruya birçok seçmen daha karar vermediğini söylüyor.

Tartışmanın anayasa tartışması olmadığını fark edenler tavrını belirlemişler.   Parlamentoda bulunan siyasi partilerin istediği de zaten buydu. Bir anlamda muratlarına erdiler. Bugün 12 Eylül’de oylanacak olanın sadece 29 maddelik anayasa değişikliği olduğunu kimse söyleyemez.

Bu hale gelmesini en başta iktidar partisi arzuladı. Şayet değişiklikler uluslararası normlara uygun ayrıştırarak, birkaç başlık halinde referanduma sunulsaydı, seçmen hangi değişikliğe oy kullanacağını tartışır, liderlerde propagandalarını buna göre yapmak zorunda kalırdı. Hatta temel insan hakları kapsamında olan bazı maddeler parlamentoda yeterli oy aldığı için referanduma sunulmasına gerek kalmazdı.  Ancak AKP farklı hesaplarla bu doğrultuda gelen çağrılara kulaklarını kapadı, çoğu zaman olduğu gibi bildiğini okudu.

Gelinen aşamada artık oylanan AKP’nin de istediği gibi,  AKP kendisinin oylamasına  dönüştürmüş durumda. Bu  yolun doğru ve makul olmadığını sanırım her kez  13 Eylül sabahı anlayacak. Çünkü bu referandumun mutlak kazananı olmayacak. Büyük olasılıkla  Pirüs zaferiyle sonuçlanacak.

Yani referandum çoktandır bir anlamda genel seçimlere dönüştürüldü. Görünürde anayasa değişiklikler oylanacak ama özünde AKP zihniyeti ve politikaların oylanıyor.

Bu nedenle  “12 Eylül’de seçim yapmıyoruz. 12 Eylül’de hükümet için güven oylaması da yok. Yalnızca bir anayasa değişikliği oylanacak.

Ama hükümet de muhalefet partileri de konuyu özünde uzaklaştırdılar. 2011’deki genel seçimlere hazırlık ve yatırım yapıyorlar. Bu yüzden bir bardak suda fırtına koparılıyor; Anayasa değişiklikleri gözden kaçırılıyor ve halkın sağlıklı karar vermesi engelleniyor.” Tespitin yapan Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin   referandumda evet oyu çağrısı yapması izaha muhtaç bir durumdur.

Hele de AKP Zihniyetine “Hayır” Referandumda “Evet” çağrısı yapması ise bütünüyle çelişkidir.

AKP liderinin,  miting konuşmaları nasıl bir zihinsel bir dünyaya sahip olduğunu ele veriyor.

Başbakan birkaç gün önce yaptığı bir konuşmada değişiklik taslağındaki  HSYK ile ilgili değişiklikleri anlatırken, “Dedelerden talimat alarak  atamalar dönemi bitiyor. Sıkıntı burada.” Burada gönderme yaptığı Alevi dedesi olan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay.

Benzer biçimde CHP Genel başkanı Kemal Kılıçtaroğlu’nun Kürt konusunda önerdiği genel affa ile yanıt verirken Başbakan, Kılıçtaroğlu’nun Tuncelili olmasına Kürtlüğüne ve Aleviliğine dikkat çekti.Bu  boylu boyunca ayrımcılık yapmaktır, muhatabını ötekileştirmektir.

Daha dün Alevi AçılımI yaparak Alevilerin sorunlarını çözmekten söz eden hükümet şimdi  Alevi’leri devlet bürokrasisinde   nasıl tasfiye edeceklerini anlatarak  demokratikleşmeden, statükoyu bozmaktan söz ediyor. Bu yaman çelişkiyi görenlerde hala anayasa değişikliklerine evet diyerek, solu inşa etmekte ısrarlılar.

Bu iddia sahiplerine tavsiyemizi çıkış iddiaları olan, Kürtlerin, Alevilerin, solcuların ortak sesi olma iddialarının neresinde olduklarını durup düşünmeleridir.

Solda kendilerinden başka evet diyen yok,  Kürtlerin esas dinamiği boykot diyor, Alevi örgütleri hayır diyor.

Kendilerinde tespit ettiği gibi referandumun anayasa değişikliğinin oylaması olmaktan çıktığı bir bu ortamda, evet de ısrar ederken  küvezdeki bebeğin ölümünü göz almaktır.

Ayrımcılık üzerinden yürütülen propagandayla toplumsal değişime ve dönüşme hizmet edilemeyeceğini bilecek kadar tecrübeye sahip olanların,  kendilerini soldan ayrıştırma iddiasıyla girdikleri bu kulvarda sol olarak yürümeyeceklerini görecekler. Yoksa yazık olacak.

31 Ağustos 2010