Bu yazımda da bir önceki yazımda ele aldığım Eskişehir eski Emniyet Müdürü Hanifi Avcı’nın Haliç’te Yaşayan Simonlar kitabını değerlendirmeye devam edeceğim.
Hanife Avcı bir televizyon kanalında yaptığı konuşma sonrası, bir çok insanın sorduğu “Avcı ne yapmak istiyor” sorusu çok daha yoğun sorulur oldu.
Kitabı bitirdiğimde bende oluşan kanaat: Avcı’nın iddialarının temelini “Fettullah Gülen cemaatine mensup kişilerin yargı, polis, asker ve başka bazı kurumlarında, kurdukları örgütlenmeyle devleti ele geçirerek, kendi örgütlenmelerinin ve çalışmalarının önünde engel gördüklerini, hukuksuz bir biçimde komplolarla tasfiye etmeleri” oluşturuyor.
Bu tasfiye harekatı bizzat Avcı’ya dayandığında Avcı, bunu önce cemaatin içinde engellemeye çalışmış. Bunun için cemaatin önde gelenleriyle, görüşmüş, saatlerce tartışmış. Ancak kendisinde bir “komploya” gitmesinin önüne geçemediğini fark edince, bu kez İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanlığına ve Başbakanlığa başvurmuş. Bunlardan da sonuç alamayınca caresizlıkten kitabı yayınlamış. Yani cemaatin kendisine yönelik kompla kurma çalışmalarını kamuoyuna mal etmiş.
Avcı’nın, kitabı ciddi iddialara ve suçlamalara kaynaklık ederken, aynı ölçüde çelişkilerle dolu. Hanifi Avcı, Fettullah Gülen’cilerin hukuksuz yaptıklarına karşı çıkıtığını ama, onların inaçlarını ve dünya görüşlerini paylaştığını söylüyor.”Bu insanların hasmı, düşmanı değilim;çoğu eski dostlarım, son dönemde tanık olduğum ve yasadışı olduğunu düşündüğüm davranışları hariç inançlarını ve dünya görüşlerini paylaşıyorum.( s.397)
Bu büyük bir çelişki. Avcı hala cemaatin görüşlerini paylaştığı için sorunu önce içerden gidermeye çalışmış. Yargının ele geçirilmeye çalışıldığı iddia ediyor, ama önce cemaatin adaletine ve hukukuna başvuruyor.
Bu çelişkileri başka bir çok noktada görüyoruz. Kitabın adının Haliç’te Yaşayan Simonlar olması bana Avcı’nın aktardığı kadar basit gibi gelmiyor. Azınlık karşıtlığının kokusu sinmiş gibi geliyor. Özellikle Haliç ve Simon kelimelerin Türkiye’de yaşayan azlıklar için simgesel bir anlamı olması akılları karıştırıyor.
Bu gibi bir dizi konu Avcı’nın kitabının girişindeki “yaptıklarımın bir kısmını yıktım ve tamamının yıkılması gerektiğine inanıyorum. Bu kitapla bir kısmını daha yıkmaya çalışacağım. Kendimce sağ görüşle, bazı değerlerle, belirli bir vatan, millet, ülke ahlak anlayışını kapsayan inançlarla büyüdüm. Daha yücesine özenerek yaşadım ama geçen zamanda, yaşayarak gördüğüm olaylar sonrasında bu yüce değerlerin bir kısmını sorgulamaya başladım.”( S. 3) sözlerini değersizleştiriyor.
Nitekim, Avcı’nın Hrant Dink konusundaki iddiaları bu kanatimi daha da güçlendirdi. Hanifi Avcı Dink cinayeti konusunu şöyle değerlendiriyor:
“Bana göre bu olayda ne İstanbul Emniyet Müdürlüğü, ne de İstihbarat Daire Başkanlığı personelinin kasıtlı bir kusuru yoktu. Belki eksiklikleri, ihmalleri vardı, ama asla kasıtlı olarak yapılmış bir şey bulunmuyordu… (s.430)”
Bunlar el insaf dedirtiyor insana. Hrant katledilmesiyle ilgili süren soruşturmaları, davaları anlamsız ilan eden bir emniyetçinin yazdıklarındaki bu çelişkin kaynağı ne olabilir?
Aslında Avcı’nın şu kesin hükmü kendini ele veriyor.
“Eğer bir eksiklik varsa bunda da kusurları eşitti veya Ankara’nın bu kusurda daha fazla payı vardı, İstanbul ise daha az kusurluydu…” (s.431) Avcı’nın hukuka bağlılığının buraya kadar olması bir tesadüf olmasa gerek.
Hiç bir delile dayanmadan ortaya attığı bu ve buna benzer iddialar aslında Avcı’nın emniyet teşkilatı içindekili ekipler arası kavganın bir sonucu olarak kitabı yazdığını gösteriyor.Kavgayı kaybeden taraf olarak yazdığı kitaptaki çelişkiler, hukuka ve adalete bağlılığı konusunda büyük zafiyet içinde olduğunu gösteriyor.
Meslek hatayı boyunca hep insanları itirafçı yapmaya zorlayan ve uğraşan Avcı, bu kez kendisi caresizlikte itirafçı olmuş. Umarım sonu da kandırarak itirafçı yaptıkları gibi olmaz.
Avcı ve arkadaşları, Gülen Cemaatine mensup hakimlerle, savcılarla ve polislerle savaşı kaybedince kitap piyasaya sürmüşler. Önceki yazımda vurguladığım gibi bunlar kitapta yer alan iddia ve suçlamaları ortadan kaldırmaz, hafifletmez. Bu nedenle kitaptaki iddiaları araştırmak hukuk devleti iddialarının bir gereği ve zorunluluğudur.
28 Ağustos 2010