Munzur Festivali bu yıl30 Temmuz 2 Ağustos tarihleri arasında dört gün dört gece sürdü. Bu yılki festivalin konsepti “Tarihimiz, Geleceğiz Özgürlüğümüz Munzur, 1. Derece Doğal
Sit Alan İlan Edilsin” talebiydi. Munzur Vadisi üzerinde kurulacak barajlar karşı geniş bir program hayata geçirildi
HAKAN TAHMAZ
1998 yılında İstanbul’da bir grup Dersim’linin girişimiyle başlayan sürecin sonunda gerçekleşmeye başlanan, Munzur Festivali’nin dokuzuncusu geride kaldı. On bir yıl içinde dokuz festival gerçekleştirmek için büyük özveri, istek ve kararlılığa sahip olmayı gerektirdiğini üç gün kaldığım festival boyunca bir kez daha gördük.
1998 yılında, olağan üstü hal döneminde üç aylık bir çalışmayla hazırlıkları tamamlan ve yasal gerekleri yerine getirilen ilk festival, son anda valilik tarafından güvenlik gerekçesiyle iptal edildi. Ancak inat ve sabır, yasakları yenmeyi bildiği için bir yıl sonra baskıların, engellemelerin gölgesinde festival gerçekleştirildi.
İkinci yasaklanması ise 2005 yılında oldu. Trabzon’lu er Coşkun Kırandı’nın PKK tarafından kaçırılması nedeniyle, bölgede başlatılan askeri operasyonlar gerekçe gösterilerek festival yine valilik tarafından yasaklandı.
Munzur Festivali bu yıl 30 Temmuz 2 Ağustos tarihleri arasında dört gün dört gece sürdü. Bu yılki festivalin konsepti “Tarihimiz, Geleceğiz Özgürlüğümüz Munzur, 1. Derece Doğal Sit Alan İlan Edilsin” talebiydi. Munzur Vadisi üzerinde kurulacak barajlar karşı geniş bir program hayata geçirildi.
Festivale katılanların da ortak istemi “Munzur’a özgürlük” oldu. Sanatçılar, panelistler, Dersim’liler tek yumruk, tek ses bu talep için oldular. Sezen Aksu’nun, Zerin Özeri’n , Ermeni Grubu After’inin , şair Mehmet Çetin’in , Patrak Astukyan’ın yürükleri Dersim’lilerle birlikte, Munzur’un özgür akması için coştu. Bütün sanatçılar şarkılarını, türkülerini Munzur’un özgürlüğü için söylediler. Sazlar, gitarlar, davullar Munzur özgürlüğü için çalındı. Resim sergileri, tiyatro gösterilerinde Dersim’lilerin yaşadığı vahşet ve Munzur’un özgürlüğü anlatıldı.
Toplumsal bir vaka
Artık Dersim’liler için bir sosyal dayanışma faaliyetine dönüşmüş olan festival, bu yıl ilk kez yurtdışından gelen Ermeni araştırmacı Tigren Hakobyan gibi az sayıda panelistle, müzik grubu ve sanatçıyla uluslararası nitelik kazandı. Türkiye’nin ve Avrupa’nın birçok kentinde yaşayan Dersim’lilerin buluşma, dayanışma, dertleşme, özlemi, kederi, acıyı, hüznü, sevinci paylaşılmasının adı olmuş Munzur festivali. Geçmişin mirasının bugünle bağını kurmanın toplumsal faaliyetine dönüşmüş. Dersim Belediye Başkanı Edibe Şahin’in, festivalin kapanış konuşmasında söylediğine göre dört gün boyunca 80 bin ile 90 bin arası insan, festivalin etkinliklerinin katılmış. Yani Dersim’in nüfusundan dört kat fazla insan katılmış festivale.
Festival boyunca etkinlikler sadece şehir merkezinde gerçekleşmedi. Merkezin yanı sıra Ovacık, Hozat, Pertek Mazgirt, Nazimiye ve Darıkent ilçelerinde de festival kapsamında konserler, paneller, halk oyunları ve tiyatro gösterileri, şiir dinletisi, söyleşi gibi etkinlikler büyük bir dayanışma örneğiyle gerçekleştirildi. Şimdi, Dersim’ler, birlikte başarmanın tadını çıkarıyorlar olsa gerek.
Solun bütün renkleriyle ortaklaşa iş yapma sürecinde yaşanabilecek her türlü olumsuzluk yaşandı. Ama son tahlilde, Dersim’li, devrimci, demokrasi güçleri bu sorunları aşmanın bir yolunu bulmuş olmanın ve festivali, adına, özüne uygun başarmış olmanın haklı onurunu yaşıyorlar. Yanlışların, eksikliklerin üzerini örtmeden, geleceğe hazırlanmayı tercih ederek Dersim’in kaderini değiştirmekteki azimleri ortaya koyuyorlar. Bu yönüyle örnek alınması gerek bir çalışma yapıldığını özellikle vurgulamak isterim. On bir yıldır, kar topu gibi büyüyüp, genişleyen ortak çalışma ve iş üretme kültürünün 29 Mart yerel seçimlerinde yapmış olduğu ciddi sıçrama, bu festivalde daha ileri taşındı. Yerel seçimlerde Edibe Şahin’in karşısına bağımsız aday çıkarak ve ikinciliği elde eden siyasi çevreyi de, içeren bir çalışma yürütülmesi, demokratik kültürün gelişmişliğinin ölçüsünü gösteriyor olsa gerek. Siyasal sorumluluğu belediye ait olan festivalin sosyalist solun en dogmatik, en sekter siyasal çevrelerini de katarak gerçekleştirilmiş olunması hafife alınabilecek bir şey olmasa gerek.
Aksine ciddiyetle incelemesi gerekir.
Bu bakımda, yoğun sorunlarla karşı karşıya olan yerel yönetimlerin bu türden festivaller için harcadıkları enerjinin, maddi veya manevi olanakların yöre halkında yarattığı duygu ve düşüncelerin ne doğrultuda olduğuna dikkat etmek gerek. Düzen partilerin yandaşlarını nemalandırmak amacıyla vermiş oldukları hizmetlerin vatandaş üzerinde yarattığı duygu ve düşünce ile pareler duygu ve düşüncelerin ortaya çıkmasına vesile olacak davranış ve tutumlardan uzak durmasını anlamak ve önemsemek gerek. Etkinlik programın oluşmasında bu özenin ne yazık ki, dar grupçu çekişmeler nedeniyle yeteri kadar gösterilmediği ve bununda Belediye Başkanı Edibe Şahin’i fazlasıyla rahatsız ettiği görülüyordu.
Dersim’den Sezen geçti
Bu bağlamda ortaya çıkan eksikliklerin yanı sıra organizasyon şirketinden kaynaklanan eksiklilikler ve yaşanan gerginlikler canların sıkılmasına yol açtı. Bunlardan biri de basına yansıdığı gibi kapanış konserinde yaşandı. Sorun sadece organizasyon şirketiyle sırırlı bir boyutta kalmadı, işin içine sanatçı kaprisliği ve kibirliği de dahil olunca kapanış programı tamamlanmadan festival bitti.
Zerin Özer’in tutumunu çağrıştırır bir yaklaşımın hiç beklenmediğim bir sanatçıda da görmem doğrusu beni şaşırttı. Ferhat Tunç’un Sezen Aksu’nun festivale gelmiş olmasını ve Türk sanatçılarının savaş ve yıkım karşısındaki tutumunu kürsüden sorgulamaya çalışması en azından şık bir davranış olmadı.
Minik serçenin, yerel sanatçı Mikail Arsal ile Kırmancki Zazaca yaptığı düetin büyüleyici etkisini sanırım Dersim’liler on yıllarca unutmayacak. Belki de 9. Munzur Doğa ve Kültür Festivali uzun yıllar bu düetle anılacak. Birbirine gereğinden fazla yakışan iki sesin dillendirdiği sözler festival boyunca dilden dile dolaşması sanırım bu büyüleyiciliğin gücünden kaynaklandı. Kim ne derse desin, Dersim’den Sezen geçti. Dersim’liler önümüzdeki festivallere daha çok Sezen’lerin katılmasını dört gözle usanmadan, sitem etmeden, sabırla ve aşkla bekliyorlar.
4 Ağustos günü Tunceli Belediye Başkanı Edibe Şahin ile yaptığım telefon görüşmesinde, başkan bu çağrıyı yenilediği, üzülen ve canı sıkılan sanatçılardan ve festivale katılanlarda özür diledi.
Dersim’in Dikenli Gülü
Hiç kuşkusuz festivalin en şenlikli” siması millet meclisinin ünlü isimlerinin başında gelen bağımsız milletvekili Kamer Genç oldu. Mecliste olduğu gibi sırtında yumurta küfesi olmadığı için istediği yerde, istediğini söyleme, yapma özelliğini festivalde de sürdürdü. Fiili durumlar yaratarak konuşma yapmaya çalışması, cesaretli olmaktan öte bir şey olsa gerek. Gelişecek provokasyonlardan hiç çekinmeden davranmasının nedeni çok sıkça belirttiği “ ben burada devletin güvencesiyim” sözlerinde gizli olduğunu anlamak zor olmadı.
Festival sırasında insanlar bir biriyle “ aha da Kamer Genç geliyor, buradan kaçalım” türü espriler yapması durumun ne hal aldığı gösteriyor. Bunun farkında olan Genç, bu durumu kendisi için bir tür ranta dönüştürmüş durumda. Nerede Kamer genç anons edilse orada alkış tufanı kopuyor. Bu durum karşısında Hozat’ta sahnenin arkasında yanımda dikilen başında partizan şapkası bulunan bir gence “ İbrahim Kaypakkaya’nın kemikleri sızlıyordur her halde dedim”, genç bana neden diye sordu, “kitle hem Kaypakka’yı alkışlıyor, hem de aynı yoğunlukta Kamer Genç’i” yanıtını alınca “ağabey burası böyle” yanıtını verdi. Hher halde Dersim denen bu olsa gerek.
Kısaca dört gün, dört gece boyunca ikisi Tuncel’i stadyumunda olmak üzere on üç adet konser, on beş panel, söyleşi, sekiz adet tiyatro beş adet sinema gösterimi, on beş farklı kültürel etkinlikle Dersim şenlendi. Dayanışmanın, halk imcesinin ve paylaşmanın örneklerinin yaşandığı, geçmişi anmanın keyfinin çıkarıldı, geleceği kurmanın adımlarının atıldığı, müziğe, sanata ve eğlenceye doyulan bir festival geride kaldı. Başka bir Türkiye için başka bir Dersim’i kurabilme yolunda daha emin ve sağlam adımlarla yürümek üzere sözlenildi.