Ankara’da siyaset ve devlet yönetimi kilitlendi. Yüzde 47 oyla parlamentodan tek başına hükümet olma şansını yakalayan AK Parti, Türkiye’nin yıllardır çözüm bekleyen sorunlarını halletmek amacıyla yaptığı hamlelerin hiçbirinin sonunu getiremiyor.
Geniş toplumsal kesimlerin yaşam seviyesini düşüren, yeni zenginler zümresi yaratan sosyal ve ekonomik politikalar konusunda gösterdiği kararlılığın veya ‘başarının’ zerresini demokratikleşme konusunda gösterebilmiş değil.
Büyük laflarla ve iddialarla başlatılan ‘değişim hamleleri’ statükocu güçlerin engellemeleri ve AK Parti’nin yanlış politikaları nedeniyle, kronikleşen vakalar halini almış durumda.
AB ile müzakere süreci buzdolabına kaldırıldı. Kıbrıs’ta çözüm planı terk edilmenin eşiğine gelmiş durumda. Anayasa değişikliği, Anayasa Mahkemesi’nin çizdiği sınırlara hapsolmuş vaziyette. Cumhuriyet kadar eski tarihe sahip Kürt, Ermeni ve Alevi sorunu gibi Türkiye’nin demokratikleşmesinin kilit problemleri, milliyetçi ve ırkçı bariyerleri aşamadığı için bu konular etrafında gündeme getirilen ‘açılım politikaları’ ‘hoş bir seda olarak’ kalmaya terk edilme aşamasında…
Demokratikleşme iddiası toplumsal yaraların üzerindeki bakterileri temizleme aşamasını geçemiyor. Ankara ise toplumda sorunlar çözülüyormuş gibi büyük bir yanılsama yaratarak zaman kazanmanın peşinde koşuyor. Hükümet ‘iktidarsız’ iktidar olmasını gizleyerek kazanacağı zamanla ömrünü uzatmanın hayaline dalmış durumda.
Ankara’da ‘iktidarsız’ iktidarın bulunduğunu gösteren en önemli vakalardan biri AK Parti’nin, kendisine karşı hazırlanan darbe planlarını önleyememesidir. İnkarı imkansız hale gelmiş olan darbe girişimlerinin soruşturmasını, Genelkurmay Başkanı’yla ittifak halinde kendi önünü temizlemeye indirgemiş durumda.
Birbiri ardına açılan darbe davalarından ve ortaya atılan ciddi iddialardan iki yıldır ciddi hiçbir sonuç elde edilebilmiş değil. Hatta bunlar caydırıcı dahi olamıyor. Bunun en son kanıtı da kamuoyuna yansıyan Kafes Eylem Planı’nın bir yıl önce hazırlanmış olmasıdır.
İktidarsız iktidarı gösteren başka bir örnek de KCK operasyonları oluyor. Kürt Açılımı gündeme getirildikten sonra peş peşe yapılan operasyonların hükümet içindeki Fethullahçı kadroların, hükümetin inisiyatifi dışında yapabiliyor olması durumun ciddiyetini gösteriyor olsa gerek. Milli görüşçü-Fethullahçı çekişmesi Ankara’da yaşanan kilitlenmenin tuzu biberi olmaya başladı.
AK Parti daha çok kendi marifetiyle iktidarsız iktidar olma konumuna sürüklenmiştir. Hiçbir sorunu kalıcı, köklü ve demokratik çözebilecek bir durumda değildir. Meclis çoğunluğuna sahip olmanın tek başına yeterli olmadığı açığa çıkmıştır.
Ankara’da yaşanan kilitlenme, bizzat bu kilitlenmeyi yaratanlar arasında yaşanacak uzlaşmayla çözebilecek bir şey değil. Çözüme, bu sorunların eski hallerinin mağdurlarının toplumsal güçlerini harekete geçirmekle ulaşılabilinir.
Kilitlenme hali taraflar için sürdürülebilir bir durum değildir. AK Parti her ne kadar şu an kendini topluma avantajlı gibi sunuyor olsa da, bu durumun sürdürülebilir olmadığını en fazla fark eden de kendisidir. Bu nedenle de çözümü paşalarla uzlaşmada arıyor. Bu da AK Parti’yi hiçbir biçimde öncekilerden farklı kılmıyor.
Bu nedenle, bu sorunlar etrafında bugüne kadar sürdürülen geleneksel politikaların değişmesi için gösterilecek çaba, ilk başta eski politikaların yeni biçimler altında sürdürülmesi gibi gelse de, bu yeninin oluşumu için önemli bir fırsattır. Demokrasi güçleri Ankara’daki kilitlenmenin çözümünde ‘yeninin’ yaratılmasının çabasını yönelmeliler. Bunun için ilk adım eski ile bağın tam ve gerçek anlamda koparılması gerekiyor.
29.01. 2010