Son iki yıldır neredeyse her ay bir darbe planı ortaya çıkıyor, gizli raporlar ortaya saçılıyor.
Toplumda her darbe planından sonra ‘bu kadar da olmaz’ sesleri yükseliyor. Her defasında yıllardır aydınlatılmamış cinayetlerin, olayların bir parçasına tanık oluyoruz. Hiçbir zaman tamamını ve çıplak halini öğrenmek nasip olmuyor. Bir gizli el bunu engelliyor.
Gizli el bazen, Genelkurmay Başkanı, bazen Başbakan, bazen İçişleri Bakanlığı veya Valilik oluyor.
Her defasında ‘muktedirlerin’ ettiği ‘bu kez sonuna kadar gidilecek’ veya ‘bu cinayeti aydınlatmak devletin namusu’ gibi sözlere artık kimse inanmıyor.
Taraf gazetesinin son iki gündür yayınladığı 2002-2003 yıllarında, dönemin Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin Doğan önderliğinde hazırlandığı iddia edilen Balyoz Harekatı Planı darbe tartışmalarını yeniden alevlendirdiği gibi, iki binli yılların ilk yarısında nasıl bir badireyi atlattığımızı da gözler önüne seriyor.
Anlaşılan Başbakan yanılıyormuş, askerler boş zamanlarında yan gelip yatmıyorlarmış. Aksine bazıları onu iktidardan uzaklaştırmak için plan yapıyorlarmış.
Başbakan ve AK Parti, bu darbe planlarını yapanlarla tek tek uğraşarak ve askerle ittifak yaparak darbeci generallerden kendini koruyabileceğini sanıyor.
Bu yolla AK Parti belki hükümet etmesini engellemeye çalışan birtakım generalleri bertaraf edebilir. Ama gözden kaçırdığı ya da yeterince önemsemediği bunun geçici olacağı gerçeğidir.
Darbe girişimlerini kesinkes önlemek Türkiye’nin demokratik ve hukuk devleti olma yolunda aldığı mesafeyle doğrudan bağlantılıdır. Bunu kavrayamayan AK Parti kendi sonunu hazırlıyor.
Ergenekon soruşturmasında hep iki gerçeğin altını çizdik. Birincisi, Ergenekon soruşturmasıyla Susurluk soruşturması ve son otuz yıldır Fırat’ın doğusunda yaşananlar birlikte ele alınmalıdır. İkincisi de, mevcut yasal düzenlemeyle bu soruşturmanın sürdürülmesinin imkansızlığıdır.
İdarenin sınırlarını çizdiği ve güvenlik güçleri içinde süren Fethullahçı, milli görüşçü kavgası gölgesi altında bu soruşturmanın sonu da öncekiler gibi olacaktır. Özel yetkilerle donatılmış savcılara ve konunun ciddiyetine uygun yasal düzenlemeye gerek olduğunu anlatmaya çalıştık.
AP Parti ise, Bölge’de seçilmiş yerel yöneticilerine ve Kürt siyasetçilerine karşı darbe yapıyor. Ergenekon soruşturmasında müttefiki olabilecek Kürt hareketini tasfiye etmenin çabasına giriyor. Muhalifi herkesi Ergenekoncu yapmaya çalışarak Ergenekoncuları kurtarıyor.
Ergenekon mağduru Kürtlerin davaya müdahil olmalarını kabul etmiyor. Hrant Dink soruşturmasında ortaya çıktığı gibi Ergenekon soruşturmasını, yasadışı işler yapanların veya katilleri koruyanların eliyle yürütüyor.
Kısacası hükümet, mevcut Türkiye gerçeğinin bütününü değil bir parçasını değiştirmeye çalışıyor. Türkiye gerçeğini değiştirmek için, Türkiye’nin son otuz yılıyla gerçek anlamda yüzleşmekten korkuyor. Çünkü bu yüzleşmeden Türkiye’nin demokratikleşme ihtiyacının çıkacağını biliyor ve buna cesaret edemiyor.
Türkiye’yi darbe tehlikesinden korumak isteyen, Kürt savaşını bitirmek zorundadır. Savaş defterini açılmamak üzere kapatmadan, askeri bürokrasinin kışlada ya da emekliliğinde rahat durmayacağı anlaşılmalıdır.
22.01.2010