Barış Meclisi: Çok geç olmadan

Türkiye Barış Meclisi 16 Aralık 2009 tarihinde yapılan basın toplantısı sürecini üç ana başlık altında değerlendirdi. Basın toplantısında ifade edilen görüşlerin Günlük gazetesi okuyucularının bilmesinde büyük yarar gördüğüm için okunan metni özetleyerek sunmak istiyorum.
Türkiye bir partinin tabelasını daha indirdi. Böylece Kürtlerin Meclis’te temsil edilmesine büyük bir darbe vurulduğu gibi Kürt sorununun demokratik zeminlerde çözümüne ilişkin zaten zayıf olan umutlar, daha da zayıflatıldı.

Anayasa Mahkemesi’nin, Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması yönünde aldığı bu karar hiçbir şekilde kabul edilemez. İleri sürülen gerekçelerin hiçbiri DTP’nin kapatılmasını anlaşılır kılamayacağı gibi, kararın siyasi bir karar olduğu gerçeğini de gizleyemez. Kapatma işleminin hukuktan yoksun bir biçimde ve Kürtlerin demokratik zeminden tasfiyesini amaçlayarak yapılması, ‘Kürt Açılımı’ üzerine büyük bir karabasan olarak çökmüştür.
Bunun birinci dereceden sorumlusu 12 Eylül Anayasası’nı, anti demokratik siyasi partiler yasasını değiştirme beceresi gösteremeyen Meclis’tir. Bu, Meclis’in zihniyet ve temsil kabiliyeti bakımından büyük bir açmaza sürüklendiğini gözler önüne sermektedir.
… DTP’nin siyasal bir karar ile kapatılması, Eşbaşkanı Ahmet Türk ve Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un milletvekilliklerinin düşürülmesi, Türkiye’nin demokratikleşmesinin sınırlarını ve rejimin tıkanmışlığını gösteriyor. Buradan çıkış imkansız değil, ama oldukça zahmetli ve zordur…

Parlamenter zemin terk edilmemelidir.
… Partileri kapatılmış, eşbaşkanlarından birisinin ve bir milletvekili arkadaşlarının milletvekilliği düşürülmüş DTP’li milletvekillerinin, sine-i millete dönme kararları tabii ki kendilerine aittir. Ancak her şeye rağmen, h‰l‰ pek çok imkan içeren parlamenter zemini terk etmenin doğuracağı sonuçlar üzerine düşünmekte büyük yarar var.
Türkiye Barış Meclisi olarak DTP’li vekillere, ‘sizin parlamentodan ayrılmanızı bekleyenlerin işini kolaylaştırmayın ve parlamenter zemini terk etmeyin ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için bu darbeyi birlikte göğüsleyelim’, diye sesleniyoruz.

Meclis çatısı altında ve sosyal, siyasal hayatın başkaca birçok alanında DTP milletvekillerine karşı uygulanan ayrımcılığa bir an önce son verilmelidir.
Devlet kurumlarının ve bürokrasinin DTP milletvekillerine karşı ayrımcı ve ötekileştirici davranışlara son verilmesini sağlamak hükümetin görevi ve sorumluluğudur… DTP, Kürt sorununun çözümünde temel önemli bir role sahiptir. Bunun gereklerini ciddiyetle yerine getirmek en başta siyasal iktidarın sorumluluğudur. Aksine DPT’siz Kürt sorununu çözmeye çalışmak nafile ve inandırıcılığı olmayan bir çabadır.

Sokaktaki şiddet ve şoven histeriye teslim olunmamalı.
… Siyasal alanın tahribine, dolayısıyla sözün ve diyaloğun işlevsiz hale gelmesine böylelikle de barış sürecinin tıkanmasına yol açan şiddet ve çatışma ortamının yeniden tırmanması kaygı vericidir. Bilhassa sokaktaki şiddet, ayrımcılık ve ötekileştirme bütün toplumu sarmaya başladı. Şiddetten, çatışmadan, öldürmeden medet umanların sayısı her geçen gün biraz daha artıyor. Çözüm yerine sokağı kışkırtma yarışı almış başını gidiyor. Sokaktaki şiddetin ve şoven histerinin teslim aldığı siyasal iktidar ve siyasal aktörler toplumu korkutuyor ve geleceğimizi karartıyor.

En son Dolapdere’de çekilen silahlar, satırlar ve mahkemelerin bunları yapanları serbest bırakması birçok insanımızın vicdanını sızlattı. Taş atan çocukların karşılaştığı muamele ile silah kullananların karşılaştığı muamele ayrımcılığın, adaletsizliğin ve hukuksuzluğun çok tipik örnekleridir. Bu koşullarda Türkiye’de hukuka güvenmelerini beklemek ise abesle iştigaldir. Kürtler söz konusu olunca hukukun, siyasetin bir aracı haline getirildiği bu tutumlarla alenileşmiştir.

… Yaşanan kaos ve tıkanıklığı aşmak için, öncelikle Anayasa Mahkemesi’nin DTP’yi kapatma kararıyla somutlaşan durumu ortadan kaldıracak adımların atılması gerek. Hızla sorunu çözüme kavuşturacak olan siyasal aktörler bir araya gelmeli ve bir an önce tıkanıklığın zeminini oluşturan siyasi partiler ve seçim yasası öncelikle olmak üzere, Anayasa değiştirilmelidir…

18 Aralık 2009