AKP’nin açılım politikası, milliyetçiliğin sert kayasına çarptı. AKP’nin eli ayağı tutuştu ve ciddi tereddüt gösterdi. Kamuoyunca ne olduğu anlaşılamayan açılımdan dönmeye yeltendi.
Ancak AKP’ye dönüşü olmayan yola girdiği hatırlatılınca, ne yapacağını bilemez bir durumda işi lafazanlığa vurdu.
Lafazanlığını DTP’yi suçlamaya ve DTP’lilere hakaret etmeye vardırmış durumda. AKP, bu tutumuyla açılımın yolunu kesmeyi arzulayanlarla aynı kulvarda buluşuyor. Bizzat kendisi açılımın önünde engel olmaya başladı. Buna, yapmak istediğini yapamaz hale geliyor da denebilir.
Kürt sorununda iyileştirme yapmaya niyetlenen siyasal irade, ayrıştırıcı, ötekileştirici tutumlardan uzak durmak, bunlara prim vermemek durumunda. AKP ise bu hesapları yapmaktan kendini alamıyor.
Yetmiş milyonluk bu ülkenin tamamının hassasiyetlerini dikkate almak yerine sadece üstte olan kesimin hassasiyetine özen gösteriyor. Diğer kesimin hassasiyetlerini bastırmak ve iğdiş etmek istiyor. Böyle yaparak işini kolaylaştıracağını düşünmekle en büyük yanlışı yapıyor.
Bunun yanlış olduğunu gösteren gelişmelerden biri, 19 Ekim tarihinde 34 Kürt yurttaşın yurda dönüşlerinde yaşanan sevince gösterilen tepki dalgasına ortak olarak sokağın daha fazla ısınmasına yol açması oldu. Kısa süre içinde sokağa taşırılan tepkiler hükümeti teslim aldı.
Diğeri ise en somut haliyle son birkaç maçta Diyarbakırspor’a karşı yapılan gösterilerde ortaya çıkmaya başladı. Bu gösteriler birkaç yıldır alttan alta gelişen Kürt karşıtlığının ciddi bir sıçrama potansiyelinin işaretidir.
PKK karşıtlığının sınırsızlığı, tepkilerinin kitlesel ve açık bir biçimde Kürt karşıtlığına dönüşmesi sonucunu ortaya çıkarmıştır. Artık Türk milliyetçiliğinden beslenen, etkilenen kesimlere ve odaklara PKK karşıtlığı yetmez olmuştur.
Bu ırkçılığa, basında ve futbol camiasından gösterilen tepki ise, istisnalar dışında, olanların ‘aşırılığa kaçması’ biçiminde özetlenebilecek değerlendirmeler olması dikkat çekicidir. Diyarbakırspor yöneticileri de, popüler ırkçı yaklaşımlarla gelişen olaylardan sonra ligden çekilme eğilimine girerek ağır ve aşağılayıcı eleştirilere muhatap oldular. Bu iki durum, gelişen popüler Türk milliyetçiliği ile ilgili yeterli ipucu vermektedir.
Bu iki gelişmenin özüne inilmeden yapılan değerlendirmeler ve bunların sonuçları ise açılımın önünü kesecek niteliktedir.
AKP hükümeti, futbol federasyonunun maçlarda sözünü ettiğimiz ırkçı sloganların stadyum dışında atılıyor gibi basite alan tutumuna benzer bir biçimde, Habur’da yapılan karşılamanın biçimsel yönüne saplanıp kalarak Barış ve Çözüm Grupları’nın gelişinin önünü kestiğinde, bu topraklardaki egemen milliyetçiliğin ve popüler ırkçılığın güçlenmesine dolaylı ve doğrudan katkı sunmuş oluyor.
Sokağı teslim alan bu milliyetçi ve ırkçı kabarışın ise, kısa bir sürede hükümeti de teslim aldığını gördük.
Açılım yığınağını bu kabarışa karşı yapacak donanımdan yoksun, siyasal iradenin açılımı ise kapanışa benzer bir şey olabilir. Bugün gerekli olan bu kabarışı kıracak bir yönelimle, milliyetçiliğe ve ırkçılığa geçit vermemekle olabilir.
Not: 8 Kasım Pazar günü Kadıköy’de ‘Ayrımcılığa Karşı Büyük Alevi Buluşması’ var. Yeni Demokratik Anayasa, Kürt sorununun demokratik çözümü gibi birçok demokratik, sosyal taleplerle gerçekleşecek olan mitinge barış, demokrasi, eşitlik ve özgürlük istemine sahip yurttaşların katılımı yoğun olarak Kürt, Ermeni ve Alevi açılımı tartışması bakımından önem arz ediyor. Bu arada miting için belirlenen yirmiden fazla istemin arasında, askeri vesayetin sona erdirilmesinin olmamasının Demokratik Alevi Hareketi acısından büyük bir zaaf oluşturduğunu ifade etmek gerek.
6 Kasım 2009