ÖCALAN’SIZ BARIŞ OLMAZ

Diyarbakır mitinginden sonra, 3 Eylül’de Van’da yapılan bu yılki barış mitinglerinin sonuncusunu da izledik. İtfaiye alanında on binin üzerinde insanın katıldığı mitingin, siyasal mesajına geçmeden önce, Van’da dikkatimizi çeken bazı noktalara değinelim.

Diyarbakır’daki mitingin aksine, protokol dışında, takım elbiseli, kravatlı ve saçına fön yaptırmış, makyajlı izleyiciye rastlamadık. Katılanların tamamına yakını, ayakkabılarının altı delik, gömleklerinin rengi solmuş, başı kapalı insanlardan oluşuyordu. Bir de mitingde tahmin edilemeyecek kadar fişek gibi genç vardı. Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’ya “gençlerin bu kadar yoğun olmasının özel bir sebebi olup olmadığını” sorduğumuzda aldığımız yanıt ilginçti: “2008 Newrozu’ndan itibaren devletin sokaktaki şiddetinde ciddi bir yükselme oldu. Bu süreçte parti çevresinde de ciddi bir gençleşme ve direngenlik gelişti.”

DTP İÇİN 1 EYLÜL DÖNÜM NOKTASI

Bu iki nokta bize, batıdan doğuya doğru yol alındığında, Kürt gerçekliğiyle çok daha çıplak  yüz yüze gelindiğini gösterdi. Tabii ki bununla sınırlı değil, PKK gerçekliği de tam anlamıyla kendini gösteriyor ve dayatıyor. PKK nedir, sorusunun yanıtını arayanlara tavsiyemiz Kürtlerin serhat dediği, doğu bölgesini görmeleri olabilir. Sadece Diyarbakır’a bakarak Kürt hareketini anlamaya çalışmanın eksik bir çaba olacağını, doğuya/Serhat’a bakmanın gerektiğini söyleyebiliriz.

Mitingde atılan sloganlar, taşınan dövizler ve alkışlar tek bir şeyi işaret ediyordu. O da kürsünün arkasına Türkçe, Kürtçe asılan “Onurlu Barışın Muhatabı Abdullah Öcalan’dır” yazılı dev pankarttaki sözlerdi. Son dönemde DTP yetkililerinde öne çıkan, muhatap Öcalan söylemi, Diyarbakır ve Van mitinglerinin esas konsepti oldu. Her iki miting sonrasında, Kürt Açılımı çalışmalarında DTP ile kurulacak diyaloğun neden Kürt hareketiyle kurulmuş sayılmayacağını daha iyi anlamamız mümkün oldu. DTP lideri Ahmet Türk’ten, Van’da konuşmasındaki “DTP, otuz yıldır süren çatışmanın yükünü taşıyamaz, biz çalışmayı bir noktaya kadar götürebiliriz. Ama sonuçlanması için doğrudan çatışan tarafı sürece katmak gerek. Silahların susmasının anahtarı Öcalan’dır” sözlerinin anlamını sorduğumuzda, “Biz, hükümet gitsin Öcalan ile konuşsun demiyoruz. Birçok kişinin de yazdığı gibi Öcalan’ı sürece katmanın bir yolu bulunabilinir diyoruz. Bunun nedeni de çatışmanın tarafı DTP değil. DTP, PKK’nin sorumluluğunu alabilecek konumda değil. Biz sürecin şu veya bu nedenle kesintiye uğramamasının yolunu gösteriyoruz. Hükümet ise olmazları söylemekten bir adım ileri gitmiyor. Hareket, DTP’yi aşmış durumda, buna söz geçirecek konumda olan Öcalan’ı süreçten tamamen dışlayan bir tutumu kabul edemeyiz. Çünkü gerçekçi değil. Toplumun desteklediği bu sürece her şeye rağmen elimizden gelen desteği vereceğiz” yanıtını verdi.

Ahmet Türk’ün bu sözleri “muhatap Öcalan”dır, sözlerinin bir taktik ve pazarlık meselesi olmadığına netlik kazandırıyor. Sorunun ağırlığı ve çetrefilliği dikkate alınarak sürecin kesintiye uğramaması için DTP, kamuoyu karşısında ağır bir sorumluk üstlenmekten geri durmamaya çalışıyor. Ama  bu durum, kafası karışık ve milliyetçi hezeyanlar karşısında yalpalayan AKP’nin daha sorunlu tutumunun ve çözümden uzaklaşmasının bahanesi olabilir.

Anlaşılan DTP yöneticileri sürecin, ileri aşamalarda kesintiye uğraması riskini ortadan kaldırmak için, başında bu sorunun aşılmasını tercih etmişe benziyor. Ama bu tercih de bir risk içermektedir. Çünkü daha ortada hiçbir somut gelişmenin emareleri dahi yokken, DTP’nin yalnızlaşmasına yol açacak bir noktadan süreci geliştirmek bugünkü koşullarda daha zor. Kürt Sorunu’nun çözümü için mücadele eden birçok kurum ve kişinin bu politikaya soğuk yaklaştığını, hatta bazılarının şiddetle karşı çıktığını hatırlattığımız Ahmet Türk, “Doğrudur, bu dostlarımıza, realitemizi ve bu konuyu anlatacağız. Başka yolumuz yok” yanıtını verdi. Yani DTP, Öcalan’sız çözümün içinde olamayız diyor. Bu ne kadar mümkün önümüzdeki aylarda göreceğiz. Ama anlaşılan DTP’nin işleri hızla zorlaşacağa benziyor. Van’da konuştuğumuz DTP’li vekiller, ekim ayı içinde bu konuda ciddi gelişmeler bekliyorlar. Öcalan’ın yol haritasının avukatlara verilmesinden sonra işin renginin belli olacağını söyleniyor. Bekleyip göreceğiz.

 

Not: Fikret Bila soruyor; “Sürekli CHP’yi, MHP’yi ve TSK’yı eleştirenler, barışı engellemekle suçlayanların, bu aşamada DTP’nin taleplerine, Diyarbakır’da verilen mesajları destekleyip, desteklemediklerini de söylemeleri gerekiyor” Bu soruları biz yönetmediğini biliyoruz. Ama belki paşa,   yanıtımızı merak eder. Bizim kırmızıçizgimiz yok. Her şey tartışılabilinir, konuşulabilinir.