Bu yıl 1 Eylül Dünya Barış günü etkinliklerini için Diyarbakır’dayım. Mitinge “Onurlu Bir Barışa Evet” isminin verilmesine 31 Ağustos Pazartesi günü İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın basın açıklamasını dinleyen adalet duygusuna sahip her insana, bu kadar da tesadüf olmaz dedirtecek cinstendi.
Çünkü İçişleri Bakanı Beşir Atalay 31 Ağustos pazartesi günü aynı zamanda Kürt Açılımı’ndan sorumlu bakan olduğunu unutmuş, sadece asayişten sorumlu bakan gibi konuştu. 5 Ağustos’ta sözünü ettiği barışın aslında Kürt hareketini tasfiyesi olduğu döne döne Türk milliyetçilerine anlatmaya çalıştı.
Basın toplantısında Atalay günlerdir Kürt Açılımı hazırlıkları yapmak amacıyla görüştüklerinin, toplantı yaptıklarının önerilerine değil, kendisiyle ve hükümetiyle görüşmeyi reddeden MHP’nin, CHP’nin itirazlarından fazla etkilendiğini ve ürktüğünü gösterdi. Bakan Atalay, hala Kürt yoktur, Kürtçe konuşan vatandaşlarımız vardır diyen salonlarda ve televizyon kameralarını karşısında avaz avaz bağıran, Anadolu’yu yeniden fed etmekten söz eden, kafatasçı parti liderine seçmenlerin kaçması olasılığının telaşı içersinde konuştu.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, barış için Kürtlerin “polise taş atan küçük teröristlere” yaşlarının birkaç kat fazla ceza veren ama Ergenekon davasından yargılanan emekli paşaları sağlık bahanesiyle tek tek tahliye eden, yargıya güvenmeleri ve teslim olmalarını istiyor.
Uzun sözsün kısası bakan, AKP hükümetinin yedi yıldır yürüdüğü yolda yürümeye çalıştığı ama şimdi biraz daha yürüyüşleri hızlandıracaklarını anlatmaya çalışmaktan bitap düştü.
Bu tablo karşısında AKP Hükümeti için, Diyarbakır’da yapılan “Onurlu Bir Barışa Evet” mitingi tarihsel bir fırsat olabilir. Çünkü Kürt Sorunu’nda tarihsel bir şey yapmak isteyenlere mitingde yapılan uyarılar, atılan sloganlar, taşınan dövizler nasıl bir yoldan yürümeleri gerektiğini bir kez daha gösterdi.
İstasyon meydanında toplanan yüz bini aşan Kürt, Beşir Atalay’a demokratikleşmek için milliyetçilerin sırtını sıvazlamayı, elini tutmayı bırak mesajı verdi. Demokratikleşmeyle milliyetçiliğin bir birine tezat olduğu yaşayarak, ezilerek farkında olan Kürtler, demokrasi için gerçek demokrasiye susamış Kürtlerin uzattığı eli tutmaktan başka yol olmadığı hatırlattı.
Türkiye cumhuriyetinin otuz yıldır yürüdüğü yoldan yürüyenlerin akıbetinin ne olduğunu anımsattılar. Bunun için Kürtler, Beşir Atalay’a ve AKP hükümetine siz dönseniz de bu yoldan bizi kimse döndüremez barış yolundan” mesajını yolladı.
Ahmet Türk, miting konuşmasında “Kürtler barış istemiyor dedirtmeyeceğiz” sözlerindeki kararlılığı hiç kuşkusuz alandaki yüz binlerin isteğini ve iradesini yansıtıyordu. Bu sözler İçişleri Bakanının Pazartesi verdiği “biz Kürtlersiz, Kürt meselesini çözeceğiz” mesajına açık ve net yanıt nitelindeydi.
“Onurlu Bir Barışa Evet” mitingini katılanlar barışın ancak ve ancak savaşanlar arasında olacağını ısrarla haykırdılar. Böylece barışın anahtarın yerinin adresini işaret ettiler. Başka türlü barışın imkânsızlığını ve zorluğunu haykırdılar.
Diyarbakır AKP hükümetinin ve barışta Öcalan’ın oynayacağı rolü görmemezlikten gelenlere, hep bir ağızdan “konuşana değil, konuşturanlarına bakın” ve adres şaşırmayın mesajı verdi.
Ahmet Türk’ün barışın anahtarının Abdullah Öcalan olduğunu açıkça söylemesi Kürt realitesini yansıttığının anlaşılması gerekiyor. Bu anlaşılmadan Kürt Sorunu’nun demokratik çözümünün imkansızlığını AKP hükümeti görebilme ve anlaya bilme becerisi gösterirse, tarihsel fırsatın nimetlerinden yararlanma şansı yakalanır. Aksine “alavere dalavere Kürt Mehmet nöbete” mantığıyla Kürtler oyalanmayacaklarının iradesini sergilediler mitingde. Aynen 29 Mart yerel seçimlerinde olduğu gibi.
Merakla bekleyenlere not Kürtler tarihsel fırsatın kaçırılmasına fırsat vermeyecekler, barışın peşini bırakmayacaklar, kimse boşuna heveslenmesin.
4 Eylül 2009