TİP ESKİ MİLLETVEKİLİ TARIK ZİYA EKİNCİ
10 Ağustos 2009
Hakan Tahmaz
Farklı Sesler BİRGÜN
“Kürtlere özerklikten geri adım atabilir. Yerel yönetimlerin demokratikleşmesini ve yetkilerinin artırılmasını isteyebilir. Ama iki tarafın da tetikten ellerini çekmesini isteyecek”
Son günlerde Kürt Sorunu başka türlü konuşulmaya başlandı. Neredeyse herkes konunun uzmanı kesildi. Bu durum bile sorunun ne derece ağır bir sorun olduğunu gösteriyor. Herkes sorun üzerine konuşma gereğini duyuyor. Bu tabii ki iyi bir şey. Sağlıklı çözüme ancak, konuşarak ve tartışarak ulaşabiliriz. Toplumun geniş kesimleri nefesini tutmuş 15 Ağustos’ta Öcalan’ın açıklayacağı yol haritasını ve AKP-DTP görüşmesinden sonra taraflardan gelecek açıklamaları bekliyor. Biz de bu gelişmeleri TİP eski milletvekili ve Kürt aydınlarının duayenlerinden, konuyla ilgili yayınlanmış kitapları ve makaleleri bulunan Dr. Tarık Ziya Ekinci ile sohbet ettik.
»Kürt Sorunu’nunda Cumhurbaşkanı’nın söylediği ‘iyi şeyler’ olmaya başladı mı?
Önemli adımlar atılıyor. İyi niyet gösterisi ortaya çıktı. Başbakan’ın, İçişleri Bakanı görevlendirmesi; DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ve arkadaşlarıyla görüşmesi önemli adımlar. Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği Kürt Açılımı’nda önemli gelişmeler bunlar. Ancak iyi niyet yeterli değildir. Bu adımların devamının gelmesi için Anayasa’nın mutlaka değiştirilmesi gerek. Ancak hükümetin, bu aşamada öncelikle yapmak istediği şey, silahlı mücadeleyi durdurmak.
»Ahmet Türk, Başbakan’ın görüşmeye projeyle gelmemesini, diyalogun gelişmesi ve çözüm için olumlu olduğunu söyledi. Ancak birçok çevre ve kişi “görüşmeyle olmaz, proje sunulmalı” diyor. Siz ne dersiniz?
Şunu kabul etmek gerek ki, PKK de, ordu da, güvenlik güçleri de, hükümet de sıkışmış durumda. Bütün taraflar bu işin bitirilmesini istiyor. Hükümetin ve onun önem verdiği ordunun isteği, PKK’nin bitirilmesi; Kürtlerin haklarının verilmesi konusunda ordu pek istekli görünmüyor. Ordu, bu konuda hükümeti ikna etmiş görülüyor. PKK de, daha güvenli bir şekilde ve şimdiye kadar verdiği mücadeleyi boşa çıkartmayacak, bazı kazanımlarla bu işin kapatılmasını istiyor. Bu iki çizgi arasında ortak bir yol bulma sorunu var. Ahmet Türk’ün aradığı ve yapmak istediği, bu ortak yolu bulmak. Bu anlamda Ahmet Türk, olumlu bir misyon üstlenmiş durumda. Ahmet Türk’ün, bunu tek başına yapacak durumu yok. Bu çabaların olumlu bir biçimde sonuçlanması oldukça zor.
»Umutlar boşuna mı?
Hayır, çok önemli gelişmeler oluyor. Ahmet Türk, son günlerde yaptığı açıklamalarla havayı çok yumuşattı. Toplumdaki barış isteklerini artırdı, toplumsal atmosferi ciddi etkiledi. Ancak çözüm için, sizin düzenlediğiniz bir toplantıda, 1989 yılında yapılan bir araştırmanın sonuçlarını sunmuştum, bu rakamların bir ölçüde de olsa, değişmesi gerekiyor. Yani Kürtlerin, kardeşçe bir arada yaşamak istediğinin kabul edilmesi gerekiyor. Geniş kamuoyunun bunu kabul etmesi barış isteminin toplumca kabul edilmesi anlamına gelir. Bu durumda hükümet daha rahat çalışır. Şimdi böyle bir durum yok.
»Toplum barış istemiyor mu?
Geniş kesimler böyle güçlü bir isteği ortaya koymuş değil.
»Kamuoyunun en fazla merak ettiği konulardan biri de, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın, 15 Ağustos’ta açıklayacağını söylediği ‘yol haritası.’ Siz nasıl bir şey açıklamasını bekliyorsunuz?
Ne açıklayacağını bilmiyorum. Ancak barışın sağlanmasını, kanın akmaması ve çift taraflı ateşkes talep edeceğini düşünüyorum.
»Süreci sıkıntıya sokabilecek önerilerin de gelme ihtimali var mı?
Sürecin geriye gidişine neden olacak ve gerginliği artıracak bir söylemde ve öneride bulunmayacağını düşünüyorum. Şimdiye kadar söylediklerini daha mutedil bir dille söyleyecek. Öyle sanıyorum ki, şimdiye kadar söylediklerinin bir kısmında da artık ısrarcı olmayacak.
»Ne gibi konularda ısrarcı olmayacak?
Örneğin Kürtler’e özerklik talebinden geri adım atabilir. Sadece yerel yönetimlerin demokratikleşmesini ve yetkilerinin artırılmasını isteyebilir. Kürt dili ve kültürüne ilişkin talepleri öncelikli olarak isteyip istemeyeceğini bilemem ama her iki tarafın da tetikten ellerini çekmesini isteyeceğini tahmin ediyorum. Silahların susmasını isteyecek.
»Abdullah Öcalan’ın verdiği karara PKK, uyacak mı?
PKK’nin resmi açıklaması bu yöndedir.
»Bu gerçekleşecek mi?
Bu onların taleplerinin de kabul görülmesine paralel olacak bir şeydir.
»PKK, Abdullah Öcalan’a rağmen başka bir şey yapabilir mi?
Tabii ki yapabilir. Ama yapar mı, yapmaz mı bilemem. Yapmayacağını düşünüyorum.
»Kürt Sorunu etrafında bir muhataplık tartışması var. Böyle bir sorun var mı?
Muhatap DTP’dir. DTP’nin görüş ve önerileri mutlaka dikkate alınmak zorundadır. Zaten DTP, Kürt hareketinden bağımsız bir parti değildir. DTP, sürekli temas halindedir. Gelen görüş ve önerileri not ederek, politikalar oluşturmaktadır. Devletin resmi muhatabı DTP’dir.
»Abdullah Öcalan’ın muhatap alınması istemine nasıl yaklaşıyorsunuz?
Benim gördüğüm kadarıyla süreci belirleyen ordudur. Ordunun, PKK veya Öcalan’ı muhatap alabileceğini kesinlikle ihtimal dahilinde görmüyorum. MİT veya başka ilişkilerle dolaylı bir temas olabilir. Zaten varlığı biliniyor.
»Dolaylı oluyor diyorsunuz?
Evet. PKK ile açık bir temas olamaz. Yani İRA ile İngiltere hükümeti arasındaki görüşmelere benzer bir görüşme olmaz. Buna ordu izin vermez.
»Bunun olmaması sürecin tıkanmasına neden olabilir mi?
DTP ile diyalog düzgün yürütülürse bir sorun çıkmaz. Çünkü DTP, mutedil bir biçimde hareketin talep ve görüşlerini taşıyabilir. Dolayısıyla DTP ile diyalog yeterlidir.
»Öcalan, görüşme notlarında “bu sorunu benden başka kimse çözemez” biçiminde bir iddia ortaya attı, ne dersiniz buna?
Bu aşırı bir güven duygusundan kaynaklanıyor. Bu onlar için çok önemli ve azami bir taleptir. Bu vazgeçilemez bir şart değildir. Öcalan, bunu söylerken hem bu işin içinde olduğunu göstermeye hem de kendisini önemsetmeye çalışıyor. Bunu doğal karşılamak gerek. Öcalan da doğal olarak siyaset yapmak istiyor.
»Bu ve buna benzer yaklaşımlar sürecin tıkanmasına yol açar mı?
Sanmıyorum. Bu tür talepler olmazsa olmaz değildir.
»Neden bu kadar emin konuşabiliyorsunuz?
Çözüm ve barış tek taraflı istenmiyor. PKK’nin, ona destek verenlerin, her şeyden önemlisi de Kürtler’in çok içten ve güçlü barış talebi söz konusudur.
»Bu sürecin 2005 yılında olduğu gibi başlamadan bitmemesi için uyarılar yapılıyor. Bu bir anlamda güvensizliğin ifadesidir. Güvensizliği gidermek için ne yapılmalıdır?
Her şeyden önce, hem hükümetin, hem de DTP’nin, açıklamalarına ve konuşmalarına dikkat etmesi gerekiyor. Dillerini, söylemlerini iyi ayarlamaları gerekiyor. Her ikisinin de kamuoyunda gerginliği artıracak açıklamalardan kaçınmaları şart. Buna özen göstererek, her iki taraf da iki halkın bir arada kardeşçe yaşayacağını sürekli anlatması gerekiyor. Aynı zamanda Kürtler’in ayrılmak istemediğini anlatmaları gerek. Özellikle bu konuda basına büyük iş düşüyor. Hükümet yanlısı basın, hâlâ Kürtlerin ayrılmak istediğini yazıyor. Buna son verilmelidir. Silahlar tam olarak susmadığı için cenazeler geliyor. Bu cenazelerin, bayraklı ve şaşalı bir biçimde yapılması terk edilmelidir. Basın bu konuda hassas davranmalıdır. Cenazelerin kitlesel gösteriye ve “Kahrolsun PKK, DTP ve Kürtler” gösterisinden ve DTP binalarına saldırı törenleri olmaktan çıkması gerek.
»Önce PKK’nin silahları gömmesi gerektiğini söyleyenler var. Buna ne diyorsunuz?
Bu talebi gerçekçi bulmuyorum. Bu teslim olmalarını istemektir. Bu sorunu çözmek isteyen bir yaklaşım değil, yokuşa süren bir yaklaşım. Dayatmacı ve ağır bir koşuldur. 25 yıl savaşmış, ağır kayıp ve bedel ödemiş olanlara gelin teslim olun demek doğru değildir. Bu verilen mücadelenin gereksiz ve anlamsız olduğunu kabul etmek anlamına geleceği için bunu kimseye kabul ettiremezsiniz.
»Kimi kast ediyorsunuz?
Bunu PKK da, Kürtler’in çoğunluğu da kabul etmez. Bir mücadele verilmiş, bu mücadele belli noktaya gelmiştir. Kimse başarılı olamamış. Teslim alarak, inisiyatifi siz almak istiyorsunuz ama ne yapacağınızı da kimseye söylemiyorsunuz.
»Abdullah Öcalan’ın, çağrısıyla gelenlerin biri cezaevinde yeni çıktı. Yine bazı DTP ve KESK yöneticileri, PKK’nin siyasallaşması çalışması yaptıkları gerekçesiyle tutuklandı. Dağdakileri, teşvik eden bir ortam sağlanmadan PKK’nin silahsızlandırılması nasıl gerçekleşecek?
Böyle bir şey olmayacak. Silahlar ancak karşılıklı susar. O zaman sorunlar rahat konuşulabilir. PKK’nin tek başına silah bırakması sorunu çözmüyor. 1999 sonrası, sınır dışına çıkarken üç yüzden fazla PKK’li öldürüldü. Hükümet ve devlet, PKK’nin silahları bırakmasını gerçekten istiyorsa silahların karşılıklı bırakılması zorunludur.
»Siz bu savaşın kazananı olmadan, barışın geleceğini söylüyorsunuz.
Evet, barış bu koşullarda olabilir. İki taraf da bunu kabul etmelidir. Bir pat durumu vardır.
»Bunu devlet neden kabul etmiyor?
Askerler, “dağda tek bir terörist kalmayıncaya kadar operasyonlara devam” edeceğiz diyor. Daha önce bir ateşkes yapıldığında Başbakan, “Eylem olmazsa operasyon neden yapılsın” demişti. Hemen askerler, operasyonların devam edeceğini açıkladı. Bu mantıkla sorun aşılamaz. Kamuoyu doğru bilgilendirmelidir. Seksen yıldır yurttaşlar doğru bilgilendirilmedikleri için birbirine düşman gözle bakıyorlar. Başka yanlış daha var.
»Nedir?
PKK ile Kürtler’i ayırmaya çalışıyorlar. Ayıramazsınız. Seçimlerde sonuçlar ortada. İki milyon Kürt oyunu DTP’ye verdi. Her şey yapıldı, Ama Kürtler itibar etmedi. Devlet bu gerçeği kabul etmek zorundadır. Gerçeği kabul ettikten sonra ona uygun dil geliştirmesi gerekiyor.
»Devlet bu gerçeği kabul etmiyor mu?
Etmiyor. Etmek demek yaşananları ikrar etmeye başlamak demektir. Devlet bundan korkuyor.
»Bunun kabul edilmemesi süreç açısından bir risk teşkil ediyor mu?
Hem de çok büyük risk teşkil ediyor.
»Hükümetin iyi niyetini gösterdiğini söylüyorsunuz. Çözüm için bundan sonraki adımlar neler olmalıdır?
Hükümet bu sorunu gerçekten kalıcı çözmek istiyorsa, bütün mağduriyetleri giderecek bir projesi olması gerek. Ama hükümetin bu aşamada bir projeyle ortaya çıkacağını sanmıyorum.
»Hükümet, demokratikleşmeyle sorunu çözeceğini söylüyor.
Ama demokratikleşmeden ne kastediyor belli değil. Bundan kasıt bir iki üniversitede Kürtçe bölümünün açılması, köy ve mahalle isimlerinin değiştirilmesi ve özel televizyonlarda Kürtçe yayın yapılmasını sağlamak ise bunu yapabilir. AKP’nin bunun ötesi bir şey yapacağını düşünmüyorum.
»Bu Kürt Sorunu’nu çözmek için yeterli mi?
Hayır değil. Bu demokratikleşme veya sorunun çözümü değil. Ama bunlar önemli adımlardır. Çünkü bu adımlar gerginliği azaltır, tarafları farklı ve daha gelişmiş çözüm arayışlarına yönlendirir. Hatta bugünkü muhalefetin yumuşamasına ve katkı vermesine olanak sağlayabilir.
»Hükümet, Polis Akademisi’ndekine benzer bir çalıştayı Kürt aydınların katılımıyla Diyarbakır’da yapacakmış. Bundan bilginiz var mı?
Benim bilgim yok. Bana çağrı gelmedi.
»Kürt Açılımı çalışmalarını koordine etmekle İçişleri Bakanı’nı görevlendirmesini nasıl karşıladınız?
Bence hem biliminsanı, hem de siyaset ve sosyolojiyle ilgilenmiş olması ve kişiliği avantaj yaratıyor.
»İlk çalıştayın Polis Akademisi’nde yapılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Hükümet, ordu ile tam anlaşamıyor. Çünkü kendi denetiminde değil. Polis ise hükümetin denetimindedir. Polisi rejimin güvencesi olarak görüyor. Başbakan, ordu için geçenlerde söylediği benzer sözleri kerhen söylemiştir. AKP, polisi kolay maniple edeceğini düşünüyor. Orduya ise söz geçiremiyor. Askerleri idare ediyor. Bu nedenle polis eliyle bu çalışmayı yaptı.
»Bu süreçte Kürt aydınlarına nasıl bir rol düşüyor?
Kürt aydınlarına birincil derecede düşen görev, Kürt Sorunu’nun çözümüne veya daha doğru bir tabirle demokratikleşme meselesine sıcak bakan Türk aydınlarıyla işbirliği ve kader birliği içinde olmaktır. Kürt aydınların tek başlarına belirleyici bir güçleri yoktur.
***
MHP, Kürtler’le birlikte barış isteyecek değil
»MHP lideri Devlet Bahçeli dağdakilerin indirilmek istenmesine karşı gerekirse dağa çıkmakla tehdit ediyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz, değişen Bahçeli bu mu?
MHP ideolojik davranıyor. Kendi içinde tutarlı. Türk milliyetçiliğine uygun bir siyaset izliyor. Kısa süre içinde hükümet ortağı olma durumu olmadığı için milliyetçi, ırkçı kesimleri boş bırakmak istemiyor.
»MHP’nin Ordu ile ilişkileri açısından bu politika gerçekçi mi?
Hem de hiç değil. MHP’nin yapacak başka bir şeyi yok. MHP ideolojik olarak kendi konsidilasyonunun peşinde bir şey elde edemez. Toplumun duygularını harekete geçirmek istiyor. Tehlikeli bir oyun oynuyor. Türk milliyetçisi MHP, Kürtlerle barışı savunacak değil ya.
***
CHP’de el yordamıyla arayışlar var
»Ana muhalefet partisi lideri Başbakan’ın, Ahmet Türk ile görüşmesini “PKK ve terör ile müzakere” olarak adlandırdı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Talihsiz ve tehlikeli bir konuşma. Deniz Baykal’ın bu açıklamasından sonra Türk’ün mutedil, insani yanı ağır basan ve ağırbaşlı açıklaması, kamuoyunda ciddi yankı yarattı. Ahmet Türk’ün bu konuşması karşısında Baykal bir şey söylemeden geri adım atma durumunda kaldı. “PKK’ye, terör örgütü derlerse rakı da içeriz, ayran da içeriz” demek zorunda kaldı.
»Bu Başbakan’ın iki yıldır söyledikleri değil mi, Baykal iki yıl sonra aynı noktaya mı geldi?
Evet, aynı noktaya geldi. Baykal da, Başbakan gibi bu tutumunu değiştirecek. CHP’li milletvekillerinin neler söylediğini siz biliyorsunuz, ne diyorlar?
»Bazıları Roj televizyonunda, “Gerekirse Öcalan ile de görüşülmeli” diyorlar.
Bunları Baykal’a rağmen söylediklerini sanmıyorum. CHP’de ikili politika izleniyor. Bir tarafta Deniz Baykal ve merkez yöneticileri, diğer tarafta Kürt Sorunu’na ve demokrasi konusuna daha duyarlı olanlar. Bu farklılık yaptıkları konuşma ve açıklamalarda görülüyor. Bunlar ciddi farklılıklar arz ediyor. CHP’de el yordamıyla bir arayış var.
»Nasıl oluyor?
Hem AKP’ye, muhalefet ediyor ve onu köşeye sıkıştırmaya çalışıyor; hem de demokratik açılımlardan uzaklaşmadığı izlenimi yaratmak istiyor. Yoksa Baykal, bu tür konuşanların ağızlarını açmasına izin verir mi?
»Deniz Baykal neden korkuyor?
CHP’nin geleneksel bir kitlesi var. Dayandığı ulusalcı, Cumhuriyetçi bir zemin var. Bu zeminde yer alan kitleyi kaybetmekten korkuyor. O kitleyi kaybederse dayanacağı zemin kalmıyor.
»Kürt Açılımı’nın çerçevesi, MGK’da belirlendi. Devlet partisi CHP, buna şiddetli itiraz ediyor. Bu çelişki değil mi?
Varlık nedeni olan laik ve ulusalcı tabanı kaybetmek korkusundan itiraz ediyor.