Kendi Yol haritamıza İhtiyacımız Var

Türkiye, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın basın toplantısından sonra Kürt Sorunu’nda yeni aşamaya girmiştir. Gecikmiş bir süreç başlatıldı.

İlk kez hükümetin bir bakanı, devlet adına Kürt Sorunu’nun demokratik açılım programının oluşumunu koordine etmekle görevlendirildi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, artık aynı zamanda Kürt Sorunu’nun çözümünden sorumlu bakan oldu.

Güvenlik ve demokratik açılım bakanlığı diye tanımlanabilecek bu iki görev ve sorumluluğun aynı kişide verilmesinde bir tuhaflık ve terslik yok değil.

Bu da hükümetin daha önce yaptığı alaturka işleri gibi bir iş olsa gerek.  Bu aynı zamanda Kürt Sorunu’na  hala asayiş merkezli bakıldığının bir işareti.

Bu durum yapılan basın açıklamasının önemini azaltmaz.

Beşir Atalay’ın basın toplantısında defalarca altını çizdiği “ilgili bütün kurumlarla görüşeceğiz” sözleri, topluma verilmiş bir taahhüttür. Bundan sonraki süreçte bu taahhüdün takipçisi olacağız.

Türkiye Barış Meclisi 5 Haziran 2009 Cumartesi günü İstanbul’da düzenlediği “Çözüm için Diyalog” konferansının sonuç bildirisinde, öne çıkan en önemli ortak talep, “barışa katkı sunacak bütün kurum, kuruluş ve kişilerle diyalog kurulması” olmuştu.

İçişleri Bakanın açıklamasında bu talep dolaylı biçimde yanıtını bulmaktadır.  Ancak eğer bu sözler, Kürt siyasal aktörleri sıradanlaştırmak, etkisizleştirmek ve sınırlamak maksadıyla ifade edildiğiyse veya bu biçimde uygulanmak istenirse Kürt açılımının istenen sonuç vermeyeceği kesindir.

Bu nedenle 30 yılla varan mücadelenin bir sonucu ortaya çıkan Kürt Sorunu’nun siyasal öznelerini dışlayan bir diyalog süreci diyalogsuzluktan başka bir şey olamayacağını akıllardan çıkarmamak gerek.

AKP, diyalog kurulacak kesimleri geniş tutarak, Kürt siyasal aktörleri yalnızlaştırma ve yalıtma taktiği izlemeye yöneldiği an “açılım” akamete uğrayacaktır. Bu nedenle İçişleri Bakanı Beşir Atalay, üstlendiği görevde başarılı olmak istiyorsa,  DTP lideri Ahmet Türk’ün değerlendirmelerine kulak vermek zorunda.

Beşir Atalay’ın basın toplantısında çözümün içeriği ile ilgili her hangi bir şey söylememiş olmasını çözüm zemininin inşası için bir fırsattır. Demokratik çözüm için öncelikle ve ilk adım diyalog kurulması talebi,  sürece katkısı olabileceklerin katkısının alınmasını ve sorunu bilen ve yaşayanların çözümün asli unsurları olmasını sağlamaktır.

Bu bazılarının sandığı gibi bir pozisyon almak değil. Aksine sorunun kalıcı çözümünün garantisi olduğu için ısrar ediliyor.

Bu bakımdan şimdi sorun, açılımın içeriğinin demokratik bir diyalog süreciyle belirlenmesinin takipçisi olabilmektir.

Bu sürecin bakanın belirttiği gibi uzun bir zamana yayılması ise büyük bir risktir. Sürecin uzaması belirsizliğin derinleşmesine yol açacağı gibi, umutları kırılmasının yaratacağı toplumsal atmosferden yararlanmak isteyenlerin provokasyonlarına zemin hazırlayabilir. Bu nedenle diyalog süreci mümkün olduğu kadar hızla işletilmeli, belirsizlikler giderilmeli ve açılım programı ortaya çıkmalıdır.

Herkes artık,  geriye dönüşü mümkün olmayan bir yola girildiğini fark ederek, başkalarının ne yaptığını veya yapacağını üzerine konuşmaktan daha çok kendi yol haritasını belirlemesi gerekiyor. Kendimiz için yol haritasına ihtiyaç var.

31 Temmuz  2009