Yaşanan siyasal çatışmanın görünür nedeni, TBMM’de kabul edilen “askerlerin bazı suçlardan dolayı sivil mahkemelerde yargılanmasına olanak tanıyan” yasa değişikliği.
Bu konudaki gazetemizin dünkü nüshasında “Cumhurbaşkanı Gül’ AKP’den yana tavır alacak mı? başlıklı yazımla ilgili e-posta yoluyla ve bizzat telefonla bir dizi soruyla muhatap kaldım. Soruların ortak noktasını “peki sence Cumhurbaşkanı Gül, AKP’den yana tavır alsın mı, yani onayına sunulan yasayı imzalasın mı? biçiminde özetleyebilirim. Bu soruları yöneltenler kibarca AKP, konusundaki yaklaşımımı test etme niyetlerini gizlemediler.
Ankara’da süren kavgayı, salt askeri otoriteyle ile sivil otorite arasındaki güç savaşında kimden yana tavır almaya indirgeyerek ele alındığında, denetime açık, beğenmiyor olsam da, toplum iradesine eksik ve çarpık olarak yansıtan “sivil” iradeden başka seçeneği tercih etmenin mümkün olmadığı düşünüyorum. Ama bu güç kavgasının sınırlarının böyle olmadığı bildiğimiz durumlarda ya da bilinmezliklerle dolu bir çatışma sürecinde durum oldukça değişmektedir.
Bu çatışma veya kavganın önemini küçültmez ancak, başka bir Türkiye özlemi çeken ve bunun mücadelesini verenlerin sorunun başka boyut ve yönlerini görmesini gerekli kılar. En azından sürecin şeffaf yürütülmesini, gizli pazarlıklarla yaratılan bilgi kirliliğinin ortadan kaldırılmasını talep edebiliriz. Bu nokta Özgür Mumcu’nun gazetemizdeki dünkü yazısının son cümlesindeki “ Aranızda konuşmayın, komik bir şey varsa anlatın hep beraber gülelim” çağrısı oldukça anlamlıdır.
Bu arada bu yasa değişikliğini CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın dün Bolu’da yaptığı konuşmasında olduğu gibi “gece yarısı darbesi” diye tanımlamanın, askerlerin her alanda olduğu gibi yargı alanında da ayrımcı durumlarının sürmesini savunmak anlamına geldiği akıldan çıkarmamak gerekir. Türkiye’nin demokratikleşmesini savunan hiçbir siyasal güç veya birey bu ayrımcılığın devam etmesini ya da bunun kalkması için ortaya çıkmış “fırsatı” her hangi neden ve gerekçeyle değerlendirmemeyi savunamaz, savunmamalıdır.
Soruya gelince, yasanın hazırlık sürecinde ya da teknik olarak eksikliği olup, olmadığını bile bilecek durumda ve konumda değilim. Eğer sorun askerilerin sivil mahkemelerde yargılanması meselesi ise, evet ben bundan yanayım, bunu kimin, hangi maksatla yaptığına bakmam. Ayrıca yasa yapıcısının maksadını doğru bulmuyorsam da bunu teşhir ederim.
Yani tartışmaya seyirci kalmam. Çünkü Türkiye demokratikleşmesi için yıllardır verdiğim mücadelede, ÖDP’nin programında yazıldığı gibi “Askeri yargı ve sivil yargı ikiliği ortadan kaldırılmalı, disiplin suçları dışında askeri kişiler de yerel ve tabi mahkemelerde yargılanabilmelidir” talebini hep savundu. Bu taleplerin parça, parça gerçekleşiyor olması yapılan bu düzenlemeye karşı çıkmayı veya sessiz kalmayı haklı gösteremez.
Doğal olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, gerilimin kaynağı olarak sunulan ve üç gündür üzerinde gizli pazarlıklar yürütülen yasa konusunda, AKP’den yana değil “bizden” yana tavır almasını ve yasayı onaylamasını istiyoruz. Aynı zamanda, gerçekleşmeyeceğini bilsek de kamuoyunun gözleri önünde süren pazarlıklara, gizli külsilere son verilmesini istiyoruz. Bunun için mücadele etmeliyiz.
4 Temmuz 2009