DTP İSTANBUL BELEDİYE BAŞKAN ADAYI AKIN BİRDAL: SOL, TRAVMAYI ATLATAMADI

 

06 Nisan 2009

HAKAN TAHMAZ

FARKLI SESLER/birgün

AKIN BİRDAL: Sol, travmayı atlatamadı


Geride bıraktığımız yerel seçim sonuçlarının daha uzun süre tartışılacağı anlaşılıyor. Sonuçların birkaç boyutu var. Bunlardan ikisi tartışmanın ana ekseni oldu. İlki, AKP’nin beklenmedik oy yitirmesi, diğeri ise DTP’inin bölgede elde ettiği başarı. DTP, seçimlerden önce en az yüz belediye başkanlığı kazanmayı hedeflediğini kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu hedefe büyük ölçüde ulaşmış olması bazı çevrelerde derin sarsıntı yarattı. DTP’nin oylarını artırdığı seçim bölgelerinden biri de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri oldu. Bu hafta bu gelişmeleri ve “Biz de Varız Platformu”nun ortak adayı ve DTP listesinden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Akın Birdal ile konuştuk.

 

»İstanbul’da nasıl bir çalışma hedeflediniz?
Seçim çalışmalarımızın başından itibaren, bize İstanbul’da verilecek oyun, sadece yerel yönetimle sınırlı bir destek olmadığını, Türkiye genelinde yapılan referandumun bir parçası olduğunu söyledik. AKP’nin uyguladığı neoliberal politikalara, işsizliğe, açlığa ve Kürt sorununda inkârcı siyasete onay verilip, verilmeyeceği oylaması yapıldı. Bu seçim muhalefetin statükocu yapısının oylanmasıydı. İstanbul’un 10 bin yıllık çokkültürlü yapısını geliştirmeyi amaçlayan bir programla oy istedik. İstanbul 1 milyon seçmeniyle artık bir Kürt kenti. Halktan kopuk, sermayeye, ranta ve kâra dayalı belediyecilik anlayışı yerine kamusalcı, katılımcı, çokkültürlü, azınlıklara ve kadınlara pozitif ayrımcılığı savunan bir anlayışı ortaya koyduk. Halkla birlikte yönetim modeli ortaya koyduk. 2005’te Başbakan’ın Diyarbakır’daki çıkışıyla Kürt halkının barışçıl, demokratik çözüm isteği oya dönüştü. Bu istek gerçekleşmeyince Kürtler’in, AKP’ye verdiği emanet oyları geri almayı hedefledik.

»Peki, döndün mü?
Bölgede gerçek anlamda, İstanbul’da kısmen döndü. Seçimler adil koşullarda yapılsaydı sonuçlar çok değişik olurdu.

»Adil bir seçim olmadı mı?
Adil bir seçim olmadı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez, Meclis’te grubu bulunan DTP,  genel ve yerel seçimlerde Hazine’den yardım almayan tek parti oldu. DTP’nin, 22 Temmuz genel seçimlerine bağımsız adaylarla gireceği kesinleşince, CHP ve AKP ortaklaşa yasa değişikliği yaptı. Yerel seçimlerde CHP, MHP, AKP Hazine’den 40 milyar lira seçim yardımı aldı, biz bir kuruş alamadık.

»Yerel seçimlerde ne kadar para harcadı?
İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası’nın araştırmasına göre, bu partilerin İzmir Ankara, İstanbul ve Kocaeli’ndeki seçim harcaması 2 katrilyon. Sadece İstanbul’da 600 trilyon harcamışlar. Biz İstanbul’da toplam 100 milyar lira harcadık.  Seçim harcamalarına ilişkin bir adaletsizlik ve denetimsizlik söz konusu.

»AKP’ye verilen oyların bölgede DTP’ye dönmesine rağmen, İstanbul’da dönmemesini neye bağlıyorsun?
Elimizde  bunu gösteren bir araştırma yok. Ama şunu söyleyebilirim ki, hiç dönmeseydi biz bu kadar oy alamazdık. Örneğin 2002 genel seçiminde 285 bin, 2004 yerel seçimlerde 153 bin,  2007 genel seçiminde güçlü ve seçilme umuduyla yapılan kmpanyayla 255 bin oy aldık. Benim durumum baştan belliydi. Buna rağmen 323 bin 778 oy aldık. Bence Kürt seçmeni bu seçim önemini kavradı.

»Kürtler için bu seçimin önemi nedir?
Kürtler kendi sorunlarını, kendileri dışında, başkalarının çözemeyeceğini gördü. Kürtler bölgedeki yerel yönetimler kanalıyla, kendi kendilerini yönetebilmenin deneyimine sahip oldu. Buna, Meclis’te bu dönem DTP Grubu’nun bulunması ve grubun etkin muhalefet ediyor olmasının verdiği moral gücü eklendi. Çözüm için kendi siyasi iradelerini ortaya çıkarmadan başka yolun olmadığını gördüler.

»Kürt seçmeninin bu tavrında, AKP’nin 2007 sonrası izlediği politikaların etkisi nedir?
AKP’nin Kürt seçmenin beklentilerinin aksine politikalar uygulaması bu sonuçta belirleyici oldu. AKP’nin gerçek yüzünün görülmesi için çok uzun zaman geçmesi gerekmedi. Bakın TRT Şeş yayına başladı, ama cezaevlerinde insanların Kürtçe konuşmaları yasak olduğu için Erzurum Cezaevi’nde tutuklular 43 gün açlık grevi yaptı. Bu nedenle TRT Şeş yerine,  Düşeş Atı sözünü kullandım. Ayrıca, Kürtler son seçimde o derece güçlü siyasal irade ortaya çıkardı ki Obama bizimle görüşme gereği duydu.

»Bu görüşme seçim sonuçlarıyla bağlantılı mı?
Hiç kuşkusuz. İlk kez bir devlet başkanı DTP ile görüşüyor. Obama sıradan devlet başkanı değil. Benzer şey, Erbil’de yapılacak Kürt Konferansı için de geçerli. Bütün taşlar yeniden dizilecek. Kürtler, dolayısıyla DTP, en temel aktör bu noktada. Bunun başka yolu kalmadı. Türkiye atılacak her adımda Kürtler’in bu iradesini dikkate almak zorunda. Seçim sonuçları DTP’nin Meclis’teki pozisyonunu güçlendirdi. Hatta Celal Talabani’nin açıklamasında bile bu sonuçlar yol açtı.

»Hangi açıklamasını söylüyorsunuz?
Mesut Barzani ile birlikte düzenledikleri basın toplantısında her ikisinin DTP’yi tebrik etmeleri ve Talabani “Ben PKK, silahları bıraksın, Irak’ı terk etsin ve Kürt Konferansı bu doğrultuda karar alacak demedim. Bunları benden, Türk devleti istedi” biçimindeki açıklamasıdır.

»Başbakan’ın hizmet yapmıyorlar eleştirilerine ne diyorsunuz?
AKP, hizmet sunmanın propagandasını yaptı, ama kendisini yapmadı. Bölgedeki AKP’li belediyelerin toplamı, bizim belediyelerimizin biri kadar bile hizmet üretmedi. Göç olgusu bölgenin sosyal dokusunu altüst ediyor, bozuyor. Bunu giderecek ne türden altyapı yapıldığına bakalım. Bunu Diyarbakır’da, Batman’da ve diğer DTP’li belediyelerde görüyoruz. Van’da, Siirt’e görmek mümkün değil. Diyarbakır’da 80 yılda yapılmayanları yaptık. Örnek belediye gösterilmelidir.

»Bu neden bilinir bir şey değil?
Doğru böyle bir sorun var. Bir Çin atasözü var “Bin kere duymak yerine bir kere görmek” gibi. Görmeden anlamak mümkün olmuyor. Bu kadar yanlı, bu kadar önyargılı medyayla bölge gerçeğini öğrenmek mümkün değil.

»Seçim değerlendirmesi yaptığınız basın toplantısında, medyanın ve TRT’nin size ambargo uyguladığından söz ettiniz. Bunu biraz açar mısınız?
Ambargo DTP ve onun adaylarına dönüktü. Yüksek Seçim Kurulu’nun propaganda eşitliği konusunda bir dizi kararı var. Basın yayın organları seçim yasalarını hiçe sayarak, sadece CHP ve AKP adaylarına propaganda olanağı sundu. Sözlü ve yazılı basının yetkililerine, medya kurumlarına ve seçim kuruluna mektup gönderdik. Yazılı başvuru yaparak adaletsizliğe ve YSK kararlarına dikkat çektik. Sadece biz propagandadan yoksun bırakılmadık. Aynı zamanda seçmenler  de bilgi edinme haklarından yoksun bırakıldı. Gazetelerde bu konuda kimi yayın organlarına soruşturma açıldığı yazdı; iş işten geçtikten sonra seçim kurulu harekete geçmiş.

»Seçimlere ilişkin ciddi tartışmalar var. Neden?
Seçim öncesinde bunlar başladı. İstanbul’da 35 seçim büromuz kurşunlandı, saldırıya uğradı. Kâğıthane büromuz yakıldı. Arnavutköy kurşunladı.  Bunlar medyada yer almadı. Seçim günü Arnavutköy’de oy kullanmaya gidenler, Jandarma tarafından kimlik kontrolden geçirildi ve üzerleri arandı. Biz müdahale ettik. İçişleri Bakanı’nı aradık. Bir süre sonra bizzat Arnavutköy’e giderek, duruma tanık oldum, asayişten sorumlu binbaşıyla konuştum, sorunu çözdüm. Bölgede bunun binlerce örneği var. Tunceli biliniyor ama kamuoyuna yansımayan böyle onlarca olay var. Örneğin Diyarbakır Valisi, seçim sonrası dağıtılmak üzere 2.500 kişiye beyaz eşya ve her bir bireye nakit 1.200 lira verileceğini duyurarak, ihtiyaç sahiplerinin başvurmasını istedi. Ama bir gün sonra da bu dağıtımın durdurulduğunu ilan etti. 200.000 kişi başvurdu. Cumhuriyet savcıları bu türde açıklamaları suç duyurusu olarak kabul etmeli, ilgililer hakkında soruşturma başlatmalı.

»Büyük medyanın sizi görmemesi, “Diyarbakır’da olsam oyumu AKP’ye veririm” sözlerinde ifadesini bulan DTP’ye karşı oluşturulan milli mutabakatın bir parçası mı?
Genco Erkal, Marks’ın dönüşü oyununu oynamaya başladı. Marks orada medyanın bu tür durumlarda takındığı tavrı değerlendiriyor. Şimdi o tanımları kullanmak istemiyorum. Medya kuruluşları, krizden kendilerini koruyabilmek için seçim sürecinde gazete ilanları ve TV programlarına adayları çıkararak mali destek aldı. Bir ulusal TV kanalı programa çıkmak için bizden 750 milyon lira istedi. Biz de çıkmadık.

»Batıda AKP’ye karşı CHP’yi veya MHP’yi destekleyenlerin bölgede DTP’ye karşı AKP’yi desteklemesini nasıl açıklamak gerek?
Bu devlet ve resmi ideolojiden yana tavır almanın veya onun yansımasının bir sonucu. Aydın Doğan veya benzer kişiler medyalarıyla, holdingleriyle tetkçi resmi ideolojiye hizmet ediyor. Bunlar olup biteni anlamıyor.

»Nedir olup, biten?
Kürtlersiz demokrasinin olamayacağı gerçeğidir. Kürtler, seçimlerde biz Türkiye’nin demokratikleşmesinin aslı unsuruyuz mesajını bir kez daha verdi. Kürtlersiz barış ve Türkiye olamayacağı görülmek zorunda.

»Sayın Kılıçdaroğlu AKP’yi yolsuzluk dosyalarıyla sıkıştırdı. Buna nasıl yaklaşıyorsunuz?
Bu konuda göze çarpan Sayın Kılıçdaroğlu’nun koltuğunun altındaki birkaç yolsuzluk dosyasıydı. Bunun dışında bu konularda ciddi bir tartışma olmadı. İddialarının çoğu ihalelere fesat karıştırmaktır. CHP Eski Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevilgen benzer bir nedenle görevi bırakmadı mı? Yapılması gereken ihale yasasının Meclis’te ele alınmasıdır. CHP bunu Meclis’e getirsin de görelim. Aslında yolsuzlukla mücadele edilmiyor, komedi oynanıyor. Kişilerin iyi niyetiyle sorun açıklanamaz. Siyasetçinin hırsız olmaması meziyet oldu. Sorunu dürüstlüğe getirdiğimizde hepsinin halısının altının kirli olduğu görülür.

»Neyi kastediyorsunuz?
Kastettiğim şu. Bir dürüstlük tartışması var. Bizce hepsinin halısının altı kirli. TCK’deki 301. madde değişikliğini, MHP ile birlikte yapmadılar mı? Irak topraklarına askeri operasyon yetkisini askerlere birlikte vermediler mi bu partiler. CHP veya MHP Kürt sorununda daha fazla hangi demokratik politikayı izliyor.

»Yerel seçimlerde CHP’nin oyunun artmış olması ve Kartal, Maltepe gibi yerleri almış olmasını, bazı kesinler “oh be nefes almaya başladık” biçiminde yorumladı. Siz buna ne diyorsunuz?
Bu arkadaşlar olanları anlayamıyor. CHP’nin ve MHP’nin oylarının artması, örneğin Ergenekon sanıklarını cesaretlendirecektir. Çünkü CHP onları savunuyor. Bunu anlamak çok zor. Hem solcu olacaksın, hem de Ergenekon’u savunan partiye oy vereceksin. “Biz partiye değil, adaya oy verdik” diye bir şey yok.

»Sonuçlar Ergenekon’u etkiler mi?
Etkiler. Bundan etkilenmemesini beklemek yanıltıcı olur. Şüpheliler, çok doğal olarak bizimkilerin oyu arttı diye düşünecek.

»Ekonomik kriz döneminde MHP’nin oylarının artmasını nasıl anlamak gerek?
Kriz umutsuzluğu büyütüyor. Bu da daha otoriter yapıların güçlenmesine yol açıyor. Kriz döneminde işsizler güvenebilecekleri sol bir seçenek bulamayınca doğal olarak MHP’ye kayıyor. Platform ve DTP olarak bunun için ileriye doğru iyi bir adım attık. Bunu değerlendirmek gerek. Özellikle bu süreçte bize yoğun destek veren başta KESK, TTB, TMMOB ve Eczacılar Odası’na, sizin aracılığınızla teşekkür ediyorum. Ama kimi emek örgütleri isim vererek Kılıçdaroğlu’na destek açıkladı. Kriz döneminde yaşanacak işten atılmalarda CHP değil biz ve bize oy verenler, onlarla birlikte mücadele edecek.

»Kılıçdaroğlu’nu destekleyen bazı kesimler, CHP’nin iflah olmayacağını düşünüyor. Kılıçdaroğlu kurtarıcı olarak görülmeye mi başlandı?
Böyle bir şey oluştu. Siyaseti ve demokrasiyi çarpık kavramanın sonuçları bunlar. Şimdi CHP’nin değişebilmesi için kişilere umut bağlandı. Olacak şey değil. Bu filmi daha önce  de gördük. Her defasında daha kötü sonuçlar alındı.

***
Platform devam etmeli
»Bu tablo karşısında sol ne yapmalıdır, kampanyanızdan nasıl dersler çıkardınız?
Birlikte Başarabiliriz Platformu’yla önemli adım attık. Geçekten çok emek verenler oldu. Bize destek veren aydınların yaptığı basın açıklaması ve çağrı bu dönemde çok önemli ve anlamlı oldu. Buna ön ayak olanlara, imza verenlere çok teşekkür ederim. Bu kazanımı burada bırakmadan ileriye taşımak gerek. Platform içinde yer alan 24 kuruluş yeniden bir araya gelmeli, önümüzdeki dönem ne yapacağımızı tartışmalıyız. Artık her seçim öncesinde kimleri aday yapmalıyızı tartışmak için bir araya gelmemeliyiz. Süreç öncesinden örülmelidir.

»Nasıl olacak?
Diyarbakır newrozunun ruhunu İstanbul’daki 1 Mayıs’a taşırsak, sınıfsal, ulusal kardeşleşme gerçekleşir. Platform, bazı yeni yapıları ve bireyleri katarak kalıcı hale getirilmeli, bunun için bir mekâna ve dönüşümlü sekreterya işlevi görecek görevlendirmeye ihtiyaç var. Sekreterya dönüşümlü olmalıdır. Her ay bir sözcü olmalı. Bu bir anlamda sol güçler arasında koordinasyon görevi görmelidir. Bir bülten düşünülmelidir. Wep sitesi kurmalıyız.

***
Masa başında yazarak sol çoğalmaz

»Siz Bizde Varız Platformu’nun adayıydınız, ama Platform’un başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Bu noktada ne söylemek istersiniz?
Sınıf ve sosyal adalet fikrini solun yeniden tartışması gerekiyor. Sol,12 Eylül, 28 Şubat gibi dönemlerde uğradığı travmayı üzerinden atabilmiş değil. Sol, yaşamın içinden kopmuş durumda. Çalışma hayatında, yoksulların hayatında yoklar. Masa başında yazarak sol çoğalmaz. Örneğin Platform’a bazı arkadaşlarımız imzasını verdi ama fiilen çalışmadı.

»Neden çalışmadılar?
Bazıları Topbaş, Kılıçdaroğlu ikileminin etkisi altında kaldı. AKP’ye karşı CHP’yi desteklemeyi tercih ettiler. Bazı solcular DTP çatısı altında seçimlere girmeyi benimsemedi. Ancak bu tercihimiz doğruydu. Daha önce 2004 seçiminde SHP çatısı altında seçime girildi. Sonucu iyi olmadı.

»Platforma imza verilmesine rağmen çalışmamak veya oy vermeme tutumunu nasıl izah etmek gerek?
Söylediğim gibi solun travma halinin devam ettiğini ve bir kısım solun çareyi Kılıdaroğlu’nda gördüğünü gösteriyor. İsmi bizimle, kendisi CHP’de olanlar oldu. Bu inançsızlıkla doğal olarak etkili bir kampanya olmadı. Kendini solda tarif eden bazıları “Akın Bey, DTP aday çıkarmasaydı da Kılıçdaroğlu’nun oyu bölünmeseydi” dedi. Sanki sol oylar CHP’nin tapulu malı gibi.

»Bunların beklentileri ne olabilir?
Gerçekten ben de bilmiyorum. Kılıçdaroğlu’na verilecek oylar emekçiler, ezilenler açısından nasıl bir katkı sunacaktı hiç anlayamadım. 19 aydır aynı çatı altındayız. Bizimle selamlaşmayanlara oy vermemiz, bizden nasıl istenir.  Ya da 2 dönemdir ana muhalefet partisi CHP, barış için, emek için ne yaptı. Sanırım bu arkadaşlar bunları ya önemsemiyor ya da görmek istemiyor.