Seçimler, Kürtler ve Sol

3 Nisan 2009

Bir önceki yazımın son cümlesi “ 30 Mart sabahı bölgeden gelecek haberler bunu gösterecek” biçimindeydi. Sabaha kalmadı, 29 Mart akşamı sandıklar açıldığında işin rengi belli olmuştu.

15 Mart tarihinde, barış meclisinin birkaç günlüğüne bölgeye yaptığı gezide başarının gelmekte olduğunu gözlerimizle gördük. Ama doğrusu bu muhteşem sonucu beklemiyordum.

Bu seçimlerde herkesin çıkarması gereken bir dizi ders var. Sosyalistler olarak altını çizmemiz gereken ilk konu seçim sürecinde sosyalist solun takındığı tutum ve düştüğü durum olsa gerek. Bilindiği gibi seçimlere DTP ile diğer sosyalist parti ve çevreler, “bizde varız veya birlikte başarabiliriz” gibi değişik isim ve bileşenlerle oluşturulan platformlarla girdiler. Ama bu platformların hiç biri hakkıyla işletilmediği veya işletilemedi.

Bunun müsebbibi büyük oranda DTP dışındaki bileşenler olduğunu kabul etmeliyiz.Çünkü sosyalist sol bu yerel seçimlerin anlam ve mahiyetini doğru tespit edemediler.

Bunun iki önemli nedeni göze çarpıyor. Birinci sosyalist çevre ve kişilerin, hala soldaki sosyal şovenizmin etki altında olmaları nedeniyle, DTP ile batıda birlikte görünmeme kaygısı veya bahanesi. Diğeri ise, yaratılan toplumsal korku ve panik nedeniyle AKP’in muhafazakâr yapısına ve toplumu boğan hegemonik otoriter zihniyetine karşı, CHP’nin alternatif görülmesine gizli ve açık destek verme politikası  izlenmesidir.

Hiç kuşkusuz bunlara eklenecek bir dizi genel ya da DTP’ye ait eksiklikler veya yanlışlar mevcuttur. Ama bunların hiç biri, batıda etkisiz kampanya yürütülmesinin veya bazı aydınlarımızın yaptığı gibi Akın Birdal’ı destekliyor görünmekten imtina etmenin gerekçesi olamaz.

Batıdan neredeyse hiçbir yerde, platform bileşenleri, CHP ve AKP eksenli çekişmenin veya  Kemal Kılıçtaroğlu, Murat Karayalçın basıncıyla seçim kampanyasına gerekli enerji harcamadılar. Bu nedenle sosyalist sol en azından batıda DTP’nin aldığı  sonuçtan kendi pay çıkarmamalıdır.Tabii ki, istisnalar hariç tutuyoruz.

Bu nedenle Kürt hareketiyle, sosyalist solun ortaklaşma arayışlarının karşılıksız ve sonuç verici olmadığı görülmelidir. Yapılan her hangi bir ortaklıkta,   katılanların katabilecekleri bir şeyleri yoksa kendilerini ortak hissetmeleri imkânsızdır. Sosyalist solunun durumu tamamen budur. Yerel seçim sonuçları Kürt hareketinin ortaklık kuracak bir sosyalist odağını olmadığı göstermiş olmalıdır.

Bu nedenle bu günkü verili durumda, sosyalist solun, seçimler gibi siyasal süreçlerde Kürt hareketiyle dayanışma veya başka bir ifadeyle destek ilişkisi kurmasının doğru bir politik tutum olduğu ortaya çıkmıştır.

 

Yerel seçimlerinin sonuçlarına göre Kürtler iki şeye oy vermiştir. Birincisi rejimin Kürt hareketini tasfiye etme isteğine karşı hareketle özdeşleşmiş DTP’ye, ikincisi de Kürt mücadelesiyle özdeşleşmiş simalara.

 

Kaldı ki,  dünyada, dayanışma amacıyla,  sosyal veya toplumsal hareketlerin, kendisiyle mesafeli duranları “taşıyıcısı” olduğunu gösteren örneğe rastlamak mümkün değildir.

 

Kürt seçmeninin yerel seçimlerde göstermiş olduğu siyasal irade, daha geniş siyasal odak yaratmaya dönük arayışların karşılığının olmadığını gözler önüne sermiştir. Kürt hareketi uzun  bir süredir Türkiye partisi olma isteğini  dillendirmekte, taktik ve stratejilerini buna göre şekillendirmektedir. Kürt hareketinin bu isteği fazlasıyla anlamlıdır. Ezilen kimliğe sahip bir hareketin bunda ısrarı hareketi milliyetçilik zehrinden korur.

 

30 yıllı aşan bir mücadele sürecin sonunda gelişen şovenizm,  ön yargılar, güvensizlikler ve toplumsal yarılma, Kürt hareketinin Türkiyeleşmesini önünde engeldir. Bu engeli aşma konusunda onunla birlikte mücadele etmesi gereken sosyalist sol ise minderde yenik durumda, siyaset zemininin dışına düşmüş durumda.

 

Bu durumdaki sosyalist solun, Kürt hareketinin Türkiyelileşme çabalarına bir katkısı olamaz. Bu durumdan  çıkışının toplumsal zeminlerini yaratma çabası içine ancak Kürt hareketinin Kürt hareketi olarak varlığını sürdürdüğü koşullarda hareketle güçlü ve etkili dayanışma hareketi örerek ve onun Kürt hareketi olarak kalmasını savunarak girilebilir. Sosyalistler, milliyetçilerin, statükocuların, DPT’ye Türkiye parti değilsiniz saldırılarına karşı etkin siper olmayı başarabildiklerinden eşitlikçi ve özgürlükçü sol olabilirler.

 

Sosyalist sol,  çatı partisi gibi tartışmalar içinde bu perspektifle yer aldıklarında anlamı bir şey yapmış olurlar. Aksine Kürt hareketini “emek hareketiyle” buluşturma, sol zeminde tutmak  gibi iddialarla yer alma çabası, boş bir çaba olduğu gibi Kürt hareketinin gelişimine de zarar vermektir.