20 Mart 2009
Türkiye’de iyi şeyler oluyor. AKP hükümetinin istemediği şeyler olmaya başladı. Ergenekon soruşturması Silopi’ye, Cizre’ye ulaştı. Bunlar, gerçek Ergenekon örgütü, JİTEM faaliyetlerinin yanında devede kulak kalıyor. Daha yolun başındayız. Bu surecin etkin ve ısrarlı bir biçimde takipçisi olunduğumuzda bazı sonuçlara ulaşmanın, toplumsal zemininin her zamankinden daha fazla olduğu görmek durumundayız. İzleyici olmaktan çıkmak, müdahil olmak gerek. Müdahil olmanın biricik yolu mahkemelerden geçmiyor. Aynı zamanda müdahilliğimizi sokağa taşımalıyız. JİTEM’in yasadışı faaliyetlerini gizlemek için üzerindeki “milli menfaat” şalını kaldırmalıyız. Batıda, JİTEM faaliyetlerinin mağdurlarıyla güçlü ve etkin dayanışma hareketi geliştirmeliyiz.
Bu amaçla Türkiye Barış Meclisi’nin den bir grup arkadaşla Pazar günü Silopi’deki eski Sinan lokantasının önündeki ölüm kuyularına gittik. Diyarbakır ve Şırnak barolarından ve an avukatlardan 3 gün bilgi aldık, istişarede bulunduk.
Kuyulardan ve ölüm tarlalarında bulunanlar, bölgede oldukça, heyecan, umut yaratığını gözlemledik. Bölge insanı, en fazla batının bu gelişmelere karşı ilgisizliğinin nedenini sordu. Bazıları, iyi niyetle içine girilen seçim atmosferine bağlasa da kırgınlıklarını ve kızgınlıklarını gizlemediler. Duyarsızlık halinin yarattığı yarılmanın, bir arada yaşamın olanaklarını dinamitlediğini gözlemledik.
Gezi sonrasında kamuoyuna açıklanan ortak değerlendirmenin bazı noktalarının önemsemesi gerekiyor.
Bunun başında, JİTEM örgütlenmesi ve faili meçhul cinayetlerinin aydınlatılması noktasında siyasal iradenin yokluğu sorunu geliyor. AKP hükümeti, Kürt sorununu nasıl siyasal rantta dönüştürürüm arayışından bir an önce uzaklaşmalıdır. Sorunun çözümü için Ergenekon soruşturmasının JİTEM faaliyetlerinin tümünü kapsamasının önünü açmalıdır. Bu konuda ortaya çıkmış kanıtların değerlendirilmesini sağlamalıdır. Çünkü 25 yılı aşan bir sürede bölgede yaşanmış JİTEM faaliyetlerini ve faili meçhul cinayetleri aydınlatmak Türkiye’nin asli sorunudur. Bu da siyasi iktidarının görevidir.
Hiç kuşku yok ki, bunca hukuksuzluktan sonra, bu topraklarda adalet sağlamadan barışın kalıcılaşması imkânsız. Adaleti sağlamanın bir yolu da faili meçhullerin katillerinin ve JİTEM’ çilerin adalet önünde hesap vermesini sağlamaktan geçiyor.
Türkiye’nin yakın tarihiyle yüzleşmesi aynı zamanda güçlü toplumsal istek ve iradeyle kalıcı olabilir. Ölüm kuyuları ve tarlaları gerçeğinin aydınlanması, toplumsal güçlerin ortak iradesiyle olabilir. Bu konuda oldukça sorunlu bir durumun olduğunu gözlemledik. Her şeyden önce, savaş döneminde gerçekleşmiş, JİTEM faaliyetleri hakkındaki efsanelere son vermenin zamanın geldiği görülmelidir. Bölgedeki bütün JİTEM faaliyetlerini kayıt altına almak gerek. Bu süreçte gördük ki bu konuda yeterli kadar açık ve net bilgiye sahip değiliz. Kaç mağdurun, mağduriyetini yetkililere, sivil toplum örgütlerine bildirdiği çok net değil.Bu konuda uzun yıllar çalışma yapmış, kurumların bilgilerinin, belgelerinin ve kayıtlarının ortaklaşması sağlanmalıdır. Kayıt altına alınmamış faili meçhul cinayetlerin bilgisi ve belgesine ulaşılmalıdır. Bu bakımından barış meclisinin değerlendirmesi içinde yer alan “barıştan yana bütün sivil toplum örgütlerinin, yurttaş inisiyatiflerinin, sendikaların, meslek ve kitle örgütlerinin, insan hakları kuruluşlarının, siyasi partilerin, baroların ortaklaşa ve koordine olarak çalışması gerekmektedir” vurgusunun gereğini yerine getirmek durumundayız. Kürt hareketi, JİTEM faaliyetleri konusunda bilgi bankasının oluşması için siyasal irade göstermelidir. Bu konuda toplumsal duyarlığının geliştirilmesi doğrultusunda tutum almalıdır.
Geçmişle yüzleşmek ve savaş dönemin yaralarını sarmak için, devlet adına işlenen cinayetlerin, köprü altlarında ensesinden vurulanların, ölüm tarlalarına atılan kimliği belirsiz insanların katillerinin bulunması gerekiyor. Kürt sorununda kabuk bağlamış yaraların sarılması için devletin, “ölüm kuyularında ve tarlalarda” işlenen cinayetler konusunda bir özür dilemesinin zamanı geldi.
Yaşama umutla satılmadan başarmak çok zor. Umutlu olmamızı gerektiren ise çok şey var. Ergenekon soruşturması Fırat’ın ötesine geçti. Şimdi sonuna kadar gidilmesi için bastırmak gerek. Bastırdık oldu. Daha fazlasının olmaması için neden yok. Bahane üretmemeliyiz.