Mehmet Ağar, 12 yıl sonra yargılandığı mahkemede değişmişti. Daha önce basına, komisyonlara, DGM savcısına söylediklerini unutmuştu.
TBMM’de Susurluk soruşturması nedeniyle dokunmazlığının kaldırılmasının tartışıldığı oturumda, parmağını sallayarak yaptığı konuşmasında “bana dokunmaya kalkanların başlarına dünya yıkılır”, “ben ne yaptımsa devlet içim yaptım”, “devlet için 1.000 operasyon yaptım”, “terör örgütüne karşı mücadelemizle hedef haline geldik” sözleriyle herkese kafa tutuyordu.
Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nde ise bu duruştan eser kalmamıştı. Ağar’ın hiçbir şeyden haberi yoktu. Susurluk çetesinin başı Abdullah Çatlı’yı tanımıyordu, kayıp silahları bilmiyordu, sadece devlet için çalıştığını söylüyordu.
Eskiden çok öğündüğü 1.000 operasyondan hiç söz etmedi. Nedense bunu mahkeme de sorma gereği duymadı. Sorulsaydı, Türkiye’nin en karanlık döneminin aydınlanması için bir mum yakılmış olacaktı. Binlerce failli meçhulün aydınlatılması için bir adım atılacaktı.
Mehmet Ağar, daha önce soruşturma konusu olan suçlarla ilgili “devlet sırrıdır bilgi veremem” biçimindeki ifadelerini değiştirdi. Eskiden olduğu gibi ‘kahramanlıkların’ arkasına gizlenerek yanıt vermezlik etmedi.
Kayıp silahlarla ilgi, “ben depoyu her gün sayamam” dediğinde, 20 Mart 1997 tarihinde Mülkiye Müfettişleri’ne verdiği “kayıp silahların kendisinin ve eski Başbakan Tansu Çiller’in bilgisi dahilinde Korkut Eken tarafından kullanıldığı” ifadesi kendisine anımsatılmadı.
10 Ocak 1998 tarihinde Ankara DGM savcısına aynı ifadesini 3 saat boyunca tekrarlayıp, sonra, bakan olması dolayısıyla yargılanmasının Anayasa Mahkemesi’nde yapılabileceği”ni söylemesi ve DGM’de soruşturma yapılmasına itiraz etmesi unutuldu. “Ben her şeyi hukuk temelinde yaptım” derken, Erzurum’da vali olduğu dönemde Susurluk Çetesi’nin bir elemanı ve Bahçelievler katliamının firari sanığı Haluk Kırca’nın nikâh şahitliğini yaptığını unuttu.
Yine Abdullah Çatlı’yı basından tanıdığını söyleyen Mehmet Ağar, Yalova’da 11 Ağustos 2008 tarihinde Çatlı’nın eşi Berat Çatlı’nın yeğeninin düğününe çiçek gönderdiğini atladı.
Ergenekon davasının mimarı Tuncey Güney’in ifadelerine göre “Susurluk’ta, kamyona çarpan aracın içinde Ağar da olacakmış, ama son anda plan değişmiş.” Ağar’a kaza haberini Veli Küçük’ün iddia ettiği gibi Sami Hoştan mı vermiş? Bunların sorulmasına neden gerek görülmüyor.
Mehmet Ağar ismi, Ergenekon iddianamesinde 40 kez geçiyor. Bunda bir hikmet yok mu? Ayrıca Doğu Perinçek ile aynı davada yargılanmaları da çok şenlikli olur. Doğu Bey, Susurluk döneminde kendisine gelen belgeleri bir bir Ağar’a gösterir, sonra da sorar, “biz ne zamandan beri ortağız?”
Bir de birilerinin Ağar’a, “PKK’ye karşı mücadele etme”nin gizlemli yanının kalmadığını, artık bayatladığını, bu laflara ve bahanelere insanların karnının tok olduğunu anlatması iyi olacak.
Ağar, hâlâ Gürdal Mumcu’ya söylediği “Duvarda bir tuğla çekersem bütün duvar yıkılır” sözüne sadık. Ağar, duvardan tuğlanın çekilmesine çok az zaman kaldığını ve “1.000 operasyonu yapan” olarak yıkılan duvarın altında kendisinin de kalacağını göremiyor. Bakalım adaleti daha ne kadar yanıltacak.