Sol’u Yeniden Kurmak

05 Ekim 2008 Radikal Gazetesi

İnsanlık dünyanın her yerinde, farklı düzey ve biçimlerde de olsa yoksulluk, ekonomik krizle, savaş, sosyal adaletsizlik, ekolojik yıkım gibi kapitalizmin doğasından kaynaklanan sorunlarla boğuşuyor. Son yıllarda solun Latin Amerika yaptığı çıkışlar Türkiye solu, ezilenleri, aşağıdakileri için umudun kapısını araladı. Ancak sol, çeyrek yüz yıldan fazla bir zamandır siyasetteki etkisiz konumunu aşmayı, özgürlükçü, eşitlikçi solun merkezinin yeniden kurulmasını başaramadı. AKP’nin, 22 Temmuz seçimlerinden başarıyla çıkması solsun krizinin derinleşmesine, etkisinin sıfır nokta gerilemesine neden olan gelişmelere vesilesi oldu. Son birkaç aydır yaşanan toplumsal ve siyasal olaylar, siyasette yeni yarılmaları çeşitli biçimler altında ortaya çıkarırken, emek egemen siyaseti temel almış solun ise ciddi bir varlığı hissedilmiyor.

Bu süreçte yerel seçimlerin yaklaşıyor olmasının da etkisiyle solda yeni arayışlar hız kazandı ve tartışmalar daha somutlaşarak sürmeye başladı. Yürütülen tartışmaları 2 genel başlık altında toparlamak mümkün olsa gerek. Bunlardan biri uzun süredir gündemde olan Çatı Partisi önerisi gibi sosyal demokratlardan, sosyalistlere kadar geniş kesimleri kapsayan bir tür sol parti, çevre ve bireyleri içeren ittifak arayışıdır. Diğeri ise, solda yeni bir politik odak yaratma arayışıdır. Her iki başlık altında süren tartışma ve arayışlar kendi içinde birkaç alt başlığa ayrılabilir. Örneğin Çatı partisi fikrini öneren ve sıcak yaklaşan siyasi parti ve çevrelerin her birinin çatı partisine ilişkin farklı önerisi var. Diğer başlık altında ise iki ana eğilim söz konusu. Biri “sosyal demokrat” parti ve çevrelerin birliğini temel alan arayıştır. İkincisi ise sosyalistlerden, sosyal demokratlara kadar geniş kesimleri kapsayan birlik arayış.

AKP’nin, hızlı yükselişinin yarattığı anlaşılabilir kaygıyla da gündeme gelen seçim ittifakı ya da işbirlikleri esas olarak taktiksel bir konudur. Asgari program etrafında, geçici süreli olabilecek bu tür arayışları belirleyen siyasi konjektür olsa gerek. Bunu sol, bugüne kadar değişik biçim ve bileşimlerle birçok kez yaptı.

Güçlü toplumsal hareketlere ihtiyaç var 

Ancak bugün esas sorun, var olan sol parti ve hareketlerin işbirliği sorunuyla sınırlı değildir. Bugün ihtiyaç duyulan, özlenen toplumsal değişim ve dönüşümde etkili ve ön açıcı rol oynayabilecek sol bir odak, merkezdir. Gerek uluslararası birçok deney gerekse de ÖDP deneyimi, bunun solun eski yapılarının bir araya gelmesiyle gerçekleşmesinin imkânsızlığını gösterdi. Çünkü kendi doğal zemininden kopmuş, siyasetin dışına düşmüş ve etkisiz bir konumdaki sol, kendi krizini aşmanın olanaklarını yakalayıp, değerlendiremediği için, eski örgütsel alışkanlıkların, politik yaklaşımların kısır döngüsünde boğuşmayı siyaset sanma yanılgısı aşamıyor. Yani solun yeniden kurulması, solun kendisini politik ve örgütsel olarak yenilenmesiyle mümkün olabilecek bir şeydir. Bu mevcut sol parti, çevreler ve emek örgütlerinin politik ve örgütsel olarak aritmetik toplamının aşan, onun ötesinde bir sinerjinin açığa çıkarılmasıyla başarılabilir.

Kısa geçmişte yaşanan deney ve denemeler bir kez daha gösterdi ki, sınıfsal damarı zayıflamış, sosyal, toplumsal hareketlere dayanmayan solun, gelişebilmesinin şansı yoktur. Türkiye tarihine dönüp bakıldığında görülecektir ki,  31 Aralık 1961 Saraçhane mitingi ve 28 Ocak 1963 Kavel direnişi gibi eylemler olmasaydı 1.TİP,  1989 bahar eylemleri, 90 yılların kamu çalışanları eylemleri ve Cumartesi anneleri, arkadaşıma dokunma kampanyası gibi şeyler olmasaydı ÖDP olamazdı. Bu nedenle bugün solun yeniden kurulması demek, dibe vurmuş toplumsal hareketlerin ve emek hareketinin yeniden yaratılmasına etkin biçimde katkıda bulunmayı zorunlu kılmaktadır. Var olanların doğrusal gelişimini sağlamak için harcanan çabanın beyhude çaba olduğu görülmek durumundadır. Tabiî ki, siyasal iktidar iddiası ve hedefiyle, toplumsal muhalefeti yeniden inşa etmeye çalışmak, ancak bugünün toplumsal, sosyal değişimini kavranıp, kapsanabildiğinde gerçekleşebilir bir şey olabilir. Sol odak bu toplumsal ve sosyal hareketlerin içersinde yeniden kurulabilir. Mevcut solu aşan politik ve örgütsel odak böylesine bir mücadelenin içersinde, küreselleşmeci, muhafazakâr AKP gibi siyasal güçlerin karşısında toplumsal değişim ve dönüşümü sağlamada etkin güç olabilir.

Bu nedenle bugün en önemli sorun, sol bir partiyi anlamlandıracak ciddi bir toplumsal muhalefet zemininin ve hareketinin olmamasıdır. Önceliği bunun inşası olmayan hiçbir arayış veya bir araya gelişin kalıcı olabilmesinin ve sonuç ermesinin imkânı yoktur. Sol çevre ve partiler bu noktada ön açıcı ve iteleyici bir rol üstlenerek, solun yeniden kuruluş sürecini hızlandırmak suretiyle,  solun evrensel değerlerinden daha fazla uzaklaşmasının önüne geçebilirler. Mevcut solun omuzlarına daha fazlasını yüklemek, doğabilecek yeninin boğulmasına yol açma tehlikesini taşıyor.

Sözün ve eylemin gücü birleştirilmeli

Bundan dolayı bugün birçok sol çevre ve partinin kolaylıkla anlaşabileceği çok genel bir yaklaşım veya manifesto ortaya koyarak çağrı yapmak, tren sallamaya devam etmektir. Solu yeniden kurmanın politik, örgütsel açılımını, bugüne ilişkin öncelikli görevler manzumesini ve eylem planını içermeyen çıkışların akıbetinin hüsran olduğu ulusal ve uluslararası örneklerden bilinmektedir. Türkiye solu krizini artık kronikleşmiş sorunlarımıza 21.yüzyılın realitesini kavrayabilen bir yaklaşımla yanıt üretip bunun gerçekliğe dönüştürecek zeminleri yaratarak aşabilir. Bu bakımdan politik önceliği belirgin ve ayrıt edici olmayan siyasal öznenin geniş kitleler nezdinde güven verici ve görünür olabilmesi oldukça zordur. Tabiî ki güven verici olabilmek aynı zamanda aktüel ve tekil sorunların peşinden sürüklenmemeyi gerektirir. Bu bakımdan solun yeniden inşası, ana politik eksenden kaymadan aktüel ve tekil sorunlar karşısında ayrıt edici ve etkili politik tutum alabilmeyi gerektiriyor.

Solun esas olarak güçsüzlükten değil, politik ve örgütsel nedenlerle yeniden kurulmasının ihtiyacında bileşenlerin, toplumsal değişimin karşısında açıkça tutum alan milliyetçi “solla” ve hala solu etkisi altında tutan cumhuriyetin kurucu ideolojisiyle yolunu ayırarak ve aynı zamanda sol liberallere karşı net politik tutum alarak, çabalarını ortaklaştırmaları anlamlı olacaktır. Yine Türkiye solu, küreselleşme sürecinin mağdur ettiği, emekçi kimliği ile AKP’ye yapancılaşan ama dini duyguları manevi dünyasında yer tutan geniş kitlelerle kucaklaşmanın yollarını bulabildiği ölçüde solu yeniden kurmayı başarabilecektir.  Solun yeniden kurulması mücadelesi 19.ve 20. yüzyılın yöntemleri aşılarak iletişim çağı da denilen bugün dünyasına uygun mücadele biçimlerini yaratılarak başarıya ulaştırılabilir.  Yoksa eski senaryo ve eski aktörlerle yeni oyun yaratılamıyor.

Bu perspektif doğrultusunda yapılan seçim ittifakları veya sol çevre ve partilerin birliği anlamlı olacaktır. Artık,  sözün ve eylemin gücünü buluşturacak bir yolu ve geniş kitlelere inandırıcı gelecek gücü yaratmak zorundayız.