22 Temmuz seçimleri sonrasında demokratik solda başlayan yeni arayış ve tartışmalar, yerel seçimlerin yaklaşması ve rejimde yaşanan yüksek ölçekli sarsıntılarla olası erken seçim nedeniyle yeniden hız kazandı, solun gündemin başköşesine oturdu.
Bu arayışların temelinde, solda güçlü, inandırıcı, etkili, toplumsal değişim ve dönüşümü sağlamada rol sahibi olabilecek sol odak, adres mevcudiyeti var. Yani yeni arayış içersinde olanlar solda mevcut yapıların yetmezliğinden veya bugün ihtiyaçlarına yanıt veremez olmalarından hareketle böylesi bir arayışa yönelmiş durumda.
AKP’nin, sosyal, ekonomik ve kültürel politikaları, ayrımcı, dışlayan, muhafazakâr siyasal projeleri ve kendine Müslüman, kendine demokrat siyaset tarzı ve siyaseti doğrudan veya dolaylı askeri vesayet altına alma girişimleri, darbeci Ergenekoncuların yasadışı çalışmaları, Cumhuriyet çalışma grubunun ve “Genelkurmayın Türkiye’yi biçimlendirme planının” açığa çıkmış olması özgürlükçü, demokratik solu daha bir elzem hale getirdi. İhtiyaç duyulan solun bunlar karşısında alternatif bir güç haline gelmesidir.
Kamuoyuna yansıyan bu konudaki arayış ve tartışmaları iki başlık altında toplamak mümkündür. Bunlardan ilki daha çok belirli sol partilerin ve onlara destek veren ama her hangi bir örgütsel aidiyet ilişkisi içersinden olmayanların asgari bir eylem birliği aracı olarak tarif edebileceğimiz çatı partisi tartışmasıdır. Bugüne kadar bu öneride bileşenler ortak bir çatı parti tanımı yapabilmiş değildir. Böylesine bir tanım varsa da pek bilinir değil. Bu çalışmayı yürütenlerin bu ay içinde yapmayı planladıkları ilk toplantıyı belirsiz bir tarihe ertelemelerinden de anlaşılacağı üzere, çatı partisi çalışmasının kısa süre içersinde bir sonuca ulaşması pek kolay gözükmüyor.
İkincisi ise yerel seçimlerde işbirliği arayışı olarak ortaya çıkmak ve en geniş solun, seçimlere tek adayla girmesini amaçlamaktadır. Ancak bu arayış içersinde olanlar daha çok kendi örgütsel ve politik eksenlerinde sol potansiyelin bir araya gelmesi içgüdüsüyle hareket etmekteler. Solun esas ihtiyacının nasıl karşılanacağı tartışmasını ötelemektedir.
Aslında her iki öneride solun kısa geçmişinde denendi. BSP, ÖDP, DTP, SDP bir tür çatı partisi olarak işlediler. Bunlar grupların partisi olarak var oldular. Ama partini grupları aşamasına geçemediler. Yine birçok kez seçim işbirliği yapıldı. Özelikle 3 Kasım genel seçimlerinde ve 2004 yerel seçimlerde yapılan işbirlikleri solda mümkün olabilen en geniş seçim işbirlikleriydi.
Bu önerilerin ortak özelliklerinden birisi solda politik ve örgütsel yenilenme ihtiyacını temel bir kalkış noktası olarak ele almamasıdır. Daha çok var olan sol yapıların zayıflığını gidermeye dönük bir arayış olarak sürdürmesidir. Tabiî ki solda eylem veya seçim işbirliği arayışları oldukça önemlidir. Ancak bu arayışlar solda yenilenme ihtiyacını geri plana iten veya görünmez kılan bir tarzda yapılması durumunda ilerletici olmaz. Yakın zamandaki deneyler bilmekteyiz ki, solun yenilenme fikrini göz ardı eden her türden arayışların sonu solda yeni bir hüsrana yol açmaktadır.
Solun son 15 yıllık tarih benzer arayışlarla geçti. Bunlardan hiçbir ders çıkarmadan, geçmişle yüzleşmeden eskinin tekrarı üzerine kurulacak yeni bir şey olamaz. Yani “senaryon eski, aktörler eski olduğunda yeni oyun” ortaya çıkmaz.
Yine son 15 yıllık kısa geçmişimiz solun yenilenmesi için örgütsel yenilenme işe başlamanın sonuç almaya yetmediğini göstermektedir. Solda arayışlara politik yenilenmenin zemini tarif ederek başlamaktan başka her türden yol çıkmazdır. Bu günün aktüel ve acil sorunlarına yanıt veren bir politik çerçeve tarif etmeden politik bir çekim merkezi oluşturamaz. Mithat Sancar’ın Salı günkü yazısındaki sorulara yanıt vermeyen bir özgürlükçü bir sol olabilir mi? Geniş kitleleri harekete geçirmenin birici yolu onların hayatını değiştirecek temel bir stratejiye sahip olmaktan ve bunu yaşam içinde anlamlı kılacak, inandırıcı ve güvenilir aktörlere sahip olmaktan geçmektedir.
Bu politik çerçeve bayatlamış metaforlarla oluşturulamaz. Yapılması gerek solun geniş kesimleriyle değişik düzeylerde ve biçimler altında güçlü, anlamlı eylem birliktelikleri gerçekleştirirken nasıl bir sol sorusuna açık, anlaşılır, aynıların aynı yerde, ayrıların ayrı yerde durmalarına fırsat verecek bir tartışmayı hızla örmektir. Bu tartışma sürecinde gerçekleşebilir bir politik projeyle, cilasız, ağdasız bir dille, akıllara seslenilmeli ve solun ortak aklını yaratmaya çalışmalıdır. Kişisel pozisyonlara indirgenmiş, kendi dışındaki sola tepeden bakan, benmerkezci yaklaşımlarla yürümeye çalışmak çıkmaz sokaktır. Bu tarz yürüyüş ile elde edilebilecek olan en fazlası 1996 yılında ÖDP kurulmasızla elde edilen politik güç olabilir. Sonu ise 3 Kasım 2002 seçim ittifakının arayışının sonudur. Şimdi cesaretle, her şeyi ile yeniyi denerken çoğulcu, anti militarist, cinsiyetçi olmayan, enternasyonalist en geniş solun kazanımlarını bağrında toplamayı ve hatalarıyla yüzleşmeyi amaçlayan bir yol haritasına ihtiyaç var. Aynı filimi bir daha izlemek istemeyenler kendilerine zaman geçmeden yol haritası çıkarmalılar. BİRGÜN GAZETESİ