Kürt aydın ve siyasetçisinin İnternional herald Tribune ve Le Monde bir ilan verdiler. Kürt’ler ilanda yeni anayasaya ilişkin ve genel af taleplerini ifade ettikten sonra, “Bu çabaların yanı sıra, 20. Yüzyıl boyunca büyük haksızlıklara uğrayan Kürt halkının yaşadığı insanlık dramının tarihi sorumluluğunu taşıyan Avrupa ülkelerinden ve ABD’den inkâr ve şiddet politikalarını desteklememelerini ve bu barışçıl çözüm sürecinin zemininin hazırlanmasına katkıda bulunmak için İrlanda, Bask, Katalan ve Kosova sorunlarının çözümünde deneyim kazanmış Sayın Tony Blair, Marti Ahtisaari, Felipe González ve Bernard Kouchner gibi deneyli devlet adamlarının Kürt sorununun çözümünde arabulucu olarak görevlendirmelerini istiyoruz.” talebini dillendiler.
Bu öneri Kürt sorununda yeni bir tartışmayı başlattı. Tartışma, arabulucu olarak önerilen kişilere itiraz olarak ve “bu sorun bizim sorunumuz, biz çözmeliyiz” yaklaşımıyla yürütülmektedir. Bu tartışmaya girmeden önce bir noktayı belirtmek isterim. Tartışmaya dahil olanların Kürtlerin ilanda belirtikleri demokratik ve sosyal taleplere ilişkin hiçbir şey söylememeleri dikkat çekicidir.Bu talepleri, sahiplenmeden demokratik çözüm üzerine konuşabilmek mümkün değildir.Yine önerinin nedenleri üzerine hiçbir şey söylenmemesi izaha muhtaçtır.
Kürt sorununun çözümünde iç dinamiklerin etki gücünün zayıf kaldığı gerçeği, 1000 Kürt’dü böylesi bir öneri yapmaya itmiştir. Bunu unutarak veya dikkate almadan yürütülecek bir tartışma doğru zemine oturamaz.Sanırım bu gerçeğin aksini hiç kimse iddia edecek durumda değil. Demokratik çözümden yana siyasal ve toplumsal aktörler, devleti zorlayıcı bir güçe sahip değiller.
İlan sahipleri bu nedenle de iç dinamiklerin çözüm doğrultusundaki çabalarını saygın ama sonuç almaya yeterli olmadığını belirtikten sonra bu öneriyi yapmaktalar.
Önerinin zamanlaması üzerine bir değerlendirme yapılabilir. Yani “biz şimdi bu aşamadamıyız” denebilir. Sorunun idarikı gerçekleşmeden arabulucunun kim ya da kimler olduğunun tartışılması ne kadar gerçekci olduğu sorgulanabilir. Bu nedenle zamanlama konusunda uyarı yapılabilir.Ama esas karar verici ilan sahipleri olmak durumundadır. Çünkü yasaklarla, baskılarla, ayrımcılıkla esas muhatap olan Kürtelerdir.
Kürt sorunu yalnzı Türkiye’nin sorunu değil
Bu tartışmada esas üzerinde durulması gerek nokta.Bu “Türkiye’nin sorunu ve Türkiye iç dinamikleriyle çözmelidir” yaklaşımıyla yapılan itirazlardır.Burada iki yanlış var.Birincisi Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıkalı yıllar oldu. Irak işagli sonrası, Türkiye’nin Kürt sorunu bir Ortadoğu sorunu ve dünya sorunu olmuştur. Çözümü de Irak işgalinin ve Kerkük sorununun çözümüne göre ve Türkiye’nin bu konulardaki temel yönelimlerinde yapacağı değişikliğe bağlı olarak şekil alacaktır. Bu nedenle Kürt sorununun aktörleri çoğalmıştır. Kaldıki 21. yüzyılda hiçbir ülkeye ait, yalnızca iç sorun diye bir sorunun kalmamıştır. Nasıl TC’nın 301.maddesi sorunu ya da sendikal yasaklar sorunu artık yanlızca iç sorunumuz değilse, Kürt sorunu da değildir. Ayrıca solun, başka hiçbir konuda bu kadar millici davranmayıp, bu konuda davranması da sorgulanması gerekmektedir.
Kürt sorununda iç dinamiklerin ne derece rol oynamakta olduğu tartışmaya muhtaçtır. Tabiki, Kürt sorununun çözümünde iç dinamikler, etkin rol oynadığında sorun, daha kalıcı olarak ve toplumsal dönüşüm sağlanarak çözülmüş olacaktır.Ancak iç dinamikler etkili olmadığı dönemde dış dinamikler ve aktörler harekete gecer. Bunu her zaman emperyalistler yapmaz. Öyle bir an gelebilirki bizzati iç dinamiklerin kendileri de isteyebilir.
Sorunun bu noktaya gelmemesi için ya da iç dinamiklerle çözülmesi için verdiğimiz mücadeleyi başarıya ulaştıramamış olanlar olarak bizlerin tartışması gereken esas konu dış aktörlerin etkilerinin içeriği olmalıdır.Bunu da Kürtleri yanımıza alarak, onları etkileyerek yapmalıyız. Yanlış yola sapmışları doğru yola getirme duygusuyla davrandığımız noktada hiçbir sonuç almamaız mümkün değildir.
İlan metni dikkatlice okuduğumuzda göreceğizki; Kürtler, biz bu sorunu Kürtler ve Türkler olarak çözemiyoruz, gelin çözün demiyorlar. Bu sorunda bir tıkanıklık yaşanmakta, bunun aşılması için bazı yabancıların arabulucu olmasını istiyorlar. Sorunun çözümünde esas rolu arabuluculara yüklenmiyor.
Arabulucu olarak etnik sorunların çözümü konusunda tecrubete sahip olduğunu düşündükleri kişileri öneriyorlar. Bu isimler yönelik yapılan itirazların anlaşılır yanları vardır. Ancak esas tartışılması gereken bunların arabulucu olarak nasıl bir siyaset izleyecekleri olmalıdır.Yani AB, ABD yetkilileri gibi, DTP yöneticilerine, terör örgütüyle arana mesafe koy, ona tutum al gibi dayatmacı ya da Kürt hareketini dıştalmaya dönük tutumlarla sorunun çözümünü demokratik zeminler dışınna taşıma arayışına karşı durmak gerekir. Kürtlerin devletle aralarına kimi arabulucu yapacakları bizim esastan tartışmamız gereken bir sorun değildir.Bu nedenle “bu sorun bizim sorunumuz, yabancılara ne oluyor”, yada yabancı parmağı emperyalist parmağı mantıyla davranmak mevcut durumun devamını istemektir. Buna Kürtlerin rıza göstermesini beklemek ise kopuşun kapısını aralamaktır. Kürtler yabancılardan arabulucu olmalarını isteme duruma geldilerse bu bu ülkeyi yönetenlerin ve birazda bizim kabahatımız değil mi? Yıllardır Kürtlerin barış için uzattıkları eller, çeşitli bahanelerle havada kalmadı mi?
Yabancıları Kürt sorununda laf etmeleri veya rol üstlenmeleri sovenizmin kabarmasına yol acağı kaygısı ise yersiz bir kaygı olmasa da, bu sınırlar ile sorunu ele almak bizi siyasal olarak içinden çıkılmaz millici bir noktaya sürüklemektedir. Zaten biz sürekli millici noktada debelendiğimiz için sorunlarımız 21. yüzyılın gerçekliğine uygun çözemiyor değilmiyiz.
Bu öneri, iç dinamiklerin, sorunun demokratik çözümünde inisiyatif sahibi olduğu bir süreçte gerçekleşmiş olsaydı itiraz doğal olurdu. Ancak sol, emek güçlerin, toplumsal muhalefet güçlerin oldukca cılız olduğu koşullarda arabulucu önerisini anlamak gerekir. Biz, demokaratik çözüm için inisiyatifimizi geliştirdiğimiz ölçüde, Kürtlerin gözü, kulağı dışarda olmayacaktır.Bunun için bir kez daha fırsat kapımızda. 1 Haziran’da Türkiye Barış Meclisi Kadıköy “Yeter Kürt sorununda Demokratik Çözüm İstiyoruz” mitingi daha fazla inisiyatif almak için bir başlangıç olabilir.
Birgün Gazetesi
25 Mayıs 2008