BirGün GAZETESİ
18 MAYIS 200 8
KURTULUŞ HAREKETİ KURUCUSU VE SOSYALİST PARTİ GİRİŞİMİ DESTEKÇİSİ MAHİR SAYIN:
İşçi Sınıfı Siyaset Sahnesine Çekilmeden Çatı Partisi Bir İşe Yaramaz!
“Kürtlerin hak talepleri, Kürt işçilerin, Kürt küçük burjuvazisinin, belki Kürt feodalinin bile hak talepleri var. Ve bu, demokrasi cephesinde benimsenecek, kapitalist sistemin de hiç dışına düşmeyen bir şeydir. Bu Türkiye’deki kapitalist sistemi büyük sarsıntıya uğratır ama o kadar. Bugün ezilenlerin ortak paydası devrimci demokrasi programıdır. Çatı partisi hiçbir biçimde sosyalistlerin ihtiyacına cevap vermez.”
Kısa süre önce SDP bir dizi tartışma sonrası yaşanan ayrışmada Sosyalist Parti Girişimiyle birlikte davran veya bu tartışmanın öndeki isimlerinden Mahir Sayın ile sosyalist solun geleceğini ve krizini aşma dinamiklerini konuştuk. Mahir Sayın Çatı Partisi devrimci demokratik bir cephe olarak tanımlayarak kendince bir netliği ve sadeliği ifade etmektedir.
<<Sol, krizini nasıl aşacak?
Solun krizi solun parçalı olması veya güçlü olmaması olarak görülüyor. Acaba bu mudur mesele? Benim açımdan solun krizi bu değil. Öncelikle şunu bir ayırt etmek gerekiyor. Solun krizi diye en Deniz Baykal’ ı bile katarak solun krizinden bahsedilirse bu hiç yerinde bir tespit olmaz. Bence bunu sosyalist hareketin, işçi hareketinin krizi olarak daraltmak gerekir. Türkiye’de sosyal demokrasinin krizi yoktur. Çünkü kendisi yoktur.Türkiye’de sosyalist hareket süreğen olan bir krizin parçasıdır. Yani Ekim devriminin ardından Lenin NEP ekonomisinden bahsetmeye başladığı zaman sosyalist hareket aslında bir krize sürüklenmiş ve bugüne kadar geliyor. Bu değişik evrelerde farklı şekiller alır. Sosyalist hareketin çoğunluk iktidar kuracağım derken azınlık iktidarı kurmanın teorisini geliştirmiş olduğu devirlere ait problemlerle uğraşıyoruz. Ve bizim krizimizi üretenin, kendi teorimiz olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu teori bir yandan biz işçi sınıfının çıkarlarını, halkın çıkarlarını savunuruz dolayısıyla da bizim oluşturacağımız iktidar çoğunluğun iktidarı olacaktır demektedir. Bir yandan da bütün yaşanan tarihlerde azınlık iktidarı hep süre gelmiştir Bunun hem teoriyle, pratik arasındaki farktan doğan çelişkili bir yanı hem de teorinin kendi içinde bu durumu savunabilmek için üretilmiş çelişkileri vardır. Bu kadar çok çelişki üzerinden solun kendi iradesiyle bir araya gelmesi, birleşmesi olanaklı değildir. Çok kuvvetli bir rüzgârın, birazda zorlayarak birleştirme kabiliyeti vardır.
<<Kastettiğiniz rüzgâr nedir?
Örneğin Türkiye’de sendikal hareket yükseldi. Ve tuttu sendikacılar geniş bir kitlenin sahibi olarak bir parti kurdular ve işçilerle siyaset hayatına daldılar. Bu diğer herkesi kıstırır. Böyle bir zorlama olmadıktan sonra bugünkü çelişkili yapısı içinde hem teorisinde hem teorisiyle pratiği arasında ki çelişkileri var etmeye devam ederken şöyle bir adım atalım deyip bunu başarıyla götürmesi olanaklı değil. Biz bunu denedik. En çok bileşeni olan ÖDP de denedik. Balayımız 1 sene sürdü. Biz oradan ayrıldık daha huzurlu bir mekân oluşturacağız diye başka bir parti kurduk. Orada da kavga devam etti. Geride bıraktıklarımız bizden kurtulunca huzur içerisinde olacaklarını, kitlelerin kendilerini ancak o zaman itibar edeceğini düşünmekteydiler. Bakıyoruz kalanlarda da huzur yok.
<<Siz solun geleceğini işçi hareketin ortaya çıkmasına mı bağlıyorsunuz?
Ben bu konuda geleneksel denilebilecek bir bakış açısına sahibim. Toplumda dinamizmin eksenini temsil edecek olan yine işçi sınıfıdır. Buna karşı şu argümanlar var, işçi sınıfı artık eski işçi sınıfı değildir. Bütün tarihlere de böyledir. Ama ben şunu savunuyorum 1910’daki işçi sınıfı da sistemde en dinamik devrimci öğeyi oluşturuyordu. 1950’deki de bugünküde. İspatım var Latin Amerika da işçi sınıfı ekseni olmadan hiçbir hareket öne geçememiştir. Bunun en karakteristik örneğini brezilya işçi partisi oluşturur.
<<Bu bağlamda sosyal güvenlik ve 1 Mayıs eylemlerine yaşana kıpırdanmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu tam benim düşündüğüm doğrultuya işaret eden bir gelişme. Eskiden de böle oluyordu 60’lı 70’li yıllarda işçi sınıfı hareketlenmeye başlayınca başka kesimlere de cesaret veriyordu. Olgulara bakarsak gerek 70 öncesinde gerek 80 öncesinde DİSK’in, işçilerin olduğu her eylem 300 bin 50 bin gibi rakamlarla cereyan ediyordu ve iktidarı politik değişiklikler yapmaya zorluyordu. Bunlar tüm toplumsal dinamikleri de kendi etrafında topluyordu. Bugünde ben bu hareketlerde bunu görmeye başladım
<<Bugün değişen bir şey yok mu?
Tabi neoliberalizmin sendikal hareket üzerinden işçi sınıfını şekillenmesi üzerine çok yıkıcı etkileri olmuştur. Dünkü kadar kolay değildir. Kapitalizmin yapısında ciddi değişiklik olmuştur. Onun için globalizm gibi bir kavram kullanma ihtiyacı duyuyoruz. Neoliberalizm diye politik bir evreden bahsediyoruz. Bunun işçi sınıfının yeniden yapılanmasından söz ediyoruz.
<<Solun geleceği işçi hareketinin yeniden yapılanması bu açıdan sol neler yapmalı?
Bunun bir iktisadi mücadele boyutu var, bir ideolojik mücadele boyutu var bir de siyasi boyutu var. Birincisi, ideolojik mücadele boyutunda sosyalizmi kavrayışı açısından yenilenmeye ihtiyacı var. İkincisi politik olarak işçi sınıfının yeniden siyaset sahnesine getirilmesi görevini diğer tüm görevlerinin yerine getirilmesinin ekseni olarak gören akımların bu yenilenmenin ışığında bir ortak çalışma gerçekleştirmeleri gerekiyor. Son olarak sendikal alanı yeniden örmek gerekiyor.
<<Bunun için ne öneriyorsunuz?
İşçi sınıfının yeniden siyaset sahnesine getirilmesi görevini diğer tüm görevlerinin yerine getirilmesinin ekseni olarak gören akımların bu yenilenmenin ışığında bir ortak çalışma gerçekleştirmeleri gerekiyor. Diyelim 5 çevre var 100 aydın var bunlar ağırlıklı görevini bu iş olarak tutup işçilerin içerisinde çalışarak onların iktisadi ve siyasi olarak örgütlenmelerine yardım ederek bunu kendisi için iş edinmiş olması gerekiyor. İşi genel çağrılarla sınırlamadan bu düşünceyi sınıf içinde örmek gerek.
<<Bir güç birliği platformumu önerdiniz?
Bunun safhaları söz konusu. Daha önce yaptığımız gibi etten önce kazana atlamak yerine, ondan sonra problemlerle uğraşmak yerine önceden bir koordinasyon, ortak platform oluşturmak ve asgari bir çerçeve oluşturarak bir yola girip bunun siyasal bir birlik olarak nasıl ortaya çıkacağının imkânlarını birlikte araştırmak gerek. Hem tartışıp hem pratik yürütmek, hem de örgütsel olarak birbirine bela olmamak.
<<BS,ÖDP deneyimden hareketle mi önce bir masa etrafında tartışalım öneriyorsunuz?
Evet öyle. Daha önceki deneylerde belki herkes çok iyi niyetliydi. Geride bıraktıklarımız eksiklikleri aşan bir şey olsun düşüncesiydi. Ama iyi niyet kendi kendine problemi çözmüyor. Problemleri bitirmeden birleşme sevdasıyla, bir an önce politikada etkin olacağız sevdasıyla bizi problemleri görmezden gelmeye zorluyor. Sonra birlikte yürümeye kalktığımızda problem daha da büyüyor.
<<Çatı partisi önerisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki boyut birbirinden ayrı şeyler. Az önce sosyalistlerin krizinden ve o krizi aşmasından söz ediyordum. Bu ise daha değişik bir şey. Bütün toplumsal dinamikleri ortak paydada birleştirebilecek bir öneri olarak görüyorum. Bunun da Türkiye’nin bu günkü ortamında devrimci demokrasi olacağını düşünüyorum. Bu günkü sorunları ortak payda da birleştirecek olanın devrimci demokrasi programı olduğunu düşünüyorum. Bu sosyalist sol için cevap değildir. Ama genel olarak Türkiye deki siyasal mücadelede, en genelde ezilenlerin lehinde olacak çözümünün eksenini oluşturacak olan çatı partisi olabilir. Kürtlerin hak talepleri, Kürt işçilerin, küçük burjuvazisinin, belki Kürt feodalinin bile hak talepleri vardır. Kendi dilimi konuşmak, kendi dilimde film seyretmek, gazete çıkarmak isteyen Kürt feodalinin de hak talepleri var. Ve bu bir demokrasi çerçevesinde benimsenecek esasında kapitalist sistemin de hiç dışına düşmeyen bir şeydir. Türkiye’deki kapitalist sistemi büyük sarsıntıya uğratır ama o kadar. Bugün problem yaşayan kesimlerin ortak paydası devrimci demokrasi programıdır. Bunu benimseyenlerin gevşek ilişkilere sahip bir oluşum çatı partisi. Bu hiçbir biçimde sosyalistlerin ihtiyacına cevap vermez.
<<Çatı partisi önerisi bir tür sistemin daha yaşanabilir olmasını sağlamaya dair bir mücadele aracı midir?
Olabilir. bunu devrimci demokrasi olarak tarif etmemde de bir kasıt var. Bizim burjuvanın kendi problemlerini çözmek için bir talepler silsilesine kurban gitmemek için bunu söylüyorum. Askerin egemenliği geri gitsin, daha liberal bir yönetim olsun gibi sistemi ürkütmeyen bir mücadele olsun gibi bir düşünceden yana değilim. Bu mücadeleyi verecek olan sınıflarda işçi sınıfının bu mücadelede yapacağı katkının başka sınıfların talepleriyle bitip tükenmesinin baştan tayin edilmemiş olmalı, önü açık olmalıdır. Sistemi aşacak olan talep doğrultusunu koruyan bir şey olmalıdır. Şöyle tanımlanabilir: sosyalistler için en asgari benimsenecek düzey diğer sınıflar içinde azami olacak olan bir buluşma noktası.
<<Solun son 15 yıllık deneyimini göz önüne alarak çatı partisini başarma oranını nedir?
Bu konuda iyi tecrübeler yaşamadık. Yaşamış olduğumuz deneyler çatı partisine örnek olabilecek şeyler değildir. BSP, ÖDP gibi partiler daha işçi, sosyalist partisi olma niyetindeydiler. Bu bir tür açık alanda yapılan cepheleşmedir.
<<Siz çatı partisi örgütlü güçlerin ittifakı olarak tanımlıyorsunuz, ama bazıları bağımsız siyasal özne olarak mı?
Evet. Ben çatı partisini federatif bir yapı olarak görüyorum. Çatı partisinin bileşenlerini sıkboğaz etmeyen, onlara davranış özgürlüğü tanıyan ve gerçekten yapabileceği ölçüde eylem birlikteliğini esas alan bir federatif yapıda olmasını düşünüyorum.
<<Çatı partisinde örgütsüzlerin yeri nedir?
Onlarda üye olabilirler. Ama ne yaparlar, nasıl yaparlar bilemem.
<<Sol bu yerel seçimlerde nasıl bir strateji izlemeli?
Önümüzde sadece yerel değil genel secimler de söz konusu olabilir.
<<AKP Kapatılması davasından dolayı?
İktidar partisine karşı açılmış kapatma davası normal bir hukuki prosedür değildir. Kolay kolay hukukta başvurulacak bir yol değildir. Gerçekten ülkenin çok ciddi altüstlüklerle karşı karşıya kaldığı olağandışı durumlarda böylesi olağandışı bir şey yapılabilir. Askerlere resmen şunu söylüyor: Dikkat edin memleket tehlikelidir darbe de yapabilirsiniz. İşin doğrusu bunu hukuk darbesi olarak nitelemek gerekir. Böyle bir şeyin olduğu yerde kuvvetler fena halde gerilmiştir ve kopabilir. Bu gelişme sınıfın siyaset sahnesine geri çağrılma projesini de acil gündeme getirmektedir.
<Sol örgütlerin, sosyalist kümelerin bir arada ortak bir koordinasyon kurulu oluşturmasını kastediyorsunuz.
Evet evet. Ve bu görev, yani hem sosyalistlerin örgütlenmesi, kendi demin tarif ettiğim onun somut bir ifadesi gerçekten sınıfı siyasete çekebilecek olan bir işçi partisinin yaratılmasıdır, bir diğer boyutu da demin konuştuğumuz çatı partisidir. Ve o işçi partisi olmadan, işçi sınıfı siyaset sahnesine çekilmeden o çatı partisi de bir işe yaramaz, onu da söyleyeyim.
<<Yani o çatı partisinden de çok fazla şey beklememek lazım…
Bir işe yaramaz. Eğer bu çatı partisi içerisinde biz sosyalistler olarak yeniden işçi sınıfını siyaset sahnesine getirecek özel davranış biçimleriyle yürümezsek o çatı partisi daha önce kurduğumuz seçim ittifaklarından öteye gitmez. Bunu geçmek, katlamak gerekiyor.
<<Türkiye bir seçime gidiyor ve önerdiğiniz iki proje, hem çatı partisi projesi hem de solun bir koordinasyon kurulu oluşturmasının gerçekleşme şansı nedir?
Birkaç aylık bir iş değil bu ama bir sene içerisinde yapabiliriz.
<<Ama basından yer aldı Mayıs ayında bir çağrıcılar kurulu oluşturuluyor. Bunun sonbahara yetiştirilmesi gibi bir çalışma var?
Çağrı yapılmasında yarar vardır. Kimse önceden tahmin etmeye kalkışmamalıdır. Aceleye getirmemelidir.
<<Yani seçimlere yetiştirilme hedefi?
Böyle bir şey doğru değildir. Yetiştireceğiz diye oldubittiye getirmek doğru bir şey olmaz. Eğer öyle bir şey yapılacaksa büyük bir rızanın üzerinde bunun kurulması gerekir. Üç partinin çağrı yapmasıyla bu iş olmaz. Benim düşüncem bu işin çağrısı yapılabilir ve yapılacaksa da çağrı üç partinin önerisi yerine mesela 100 kişilik bir meclis böyle bir çağrıyı yapmalı. Herkesten temsilciler toplamış, bu işe aklı yatan ve kendisini yerellerde de yapılandıracak olan, böyle bir düşünceyi taşıyacak olan bir meclis yapacaktır.
<<Siz çatı partisini örgütlülerin bir ittifak partisi veya cephesi öneriyorsunuz?
Tamamen bir ittifaktır. Bunu cephe diye anlatırsak, Türkiye solu buna alışmıştır, daha iyi anlar. Türkçede böyle bir kavram daha önce yoktu biz buna cephe derdik. Daha iyi anlatıyor gibi sanki çatının altı hepimizin gireceği bir yer. Herkesin de kendi odası olur, esasında bir cephe yapılanmasıdır, bundan benim anladığım.
Ne kadar zamanda gerçekleştirilir? Bu tür şeylerin tarihi verilmez. Olguyla tarif etmek gerekir, yani şunları şunları şunları yapmalıyız. Birinci katı çıkmalıyız, ikinci katı çıkmalıyız, üçüncü katı çıkmalıyız diye… Yani bunun olması gerekiyor.
<<Biraz da BSP, ÖDP, SDP süreçlerinde acele davranıp hızlı adımlar atılmasının deneyimlerin ortaya çıkardığı sonuçlar mı?
Arabaların arkasında yazar, acele giden ecele gider diye. Şimdi, acele ettiğin çoğu şeyi ihmal etmemek gerekiyor. Yayılalım demek de istemiyorum. Olgulara bağlı olarak konuşalım. Nasıl bir problem? atalım ortaya. Herkes atsın. Ve bunu nerede birleştireceğimizi formülünü söyleyelim. Ben mesela bir mecliste birleştirelim diyorum. O mecliste bağımsız aydınların da sözlerini dile getirebilecekleri bir yer olacak. Örgütlü yapıların da oraya temsilcisi gönderdiği yapılar olacak. Herkesin bir yeri olduğu 300 kişilik bir meclis yani. Bunu konuşalım. Tabii ki, bu işe gerçekten partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri destek vermezse söylediğimiz türden bir cephe olmaz tabii.
Beş altı sene herkes kendi bildiği gibi yürüdü
<<Bu gün siyasal öznelere baktığımızda 22 Temmuz sonrası hemen hemen hepsi bir iç alabora yaşandığı dönemde bunu gerçekleştirme şansı ne kadar olabilir?
Krizi yeninin doğum sancısı olarak kabul etmek gerekiyor. Bizde kriz niye çıktı, iddialarda bulunduk, bu iddialarımız doğrultusunda yürümeye çalıştık, yürümedi. Yürümeyince herkes rahatsızlık duymaya başladı. ÖDP’de kriz niye çıktı, kendi bildiği bir projeyi uygulamaya çalıştı, bir yere kadar gitti, yürümedi. Gidip EMEP’i karıştırın orada da vardır aynısı, Kürtlerin arasında da vardır aynısı. Her tarafta bu var, çünkü beş-altı yıldır herkes kendi bildiği doğrultuda yürüyüş yaptı. Beş-altı sene de bir projeyi hayata geçirmek için epey bir zamandır.